Yazmalı mıyım ?
Ne yazmalıyım?
Ya da bu gün yolum yine neden bloggera düştü?
Aslında sadece öylesine bakıp gidecektim..
Zira eskisi gibi süsleyemiyorum kelimeleri içindeki acıyı, sevinci anlatırken..
Ne oldu bana bilmiyorum..
Sahi dünyaya ve insanlığa ne oldu onu da bilmiyorum..
Eskiden bireysel acılarım vardı, şimdi dünyanın gidişatına bakınca kurumsal acılarım da cabası oldu..
Katmerlenerek çoğalıyor yaşanmışlıklar, yaş alıyorum her geçen yıl, yaşlanıyorum..
Baharları severdim eskiden, hoş ine seviyorum ama eskisi gibi tatlı gelmiyor artık ağaçların yeşillenmeye çalışan kuru dalları, çiçek açan yanları..
Zira zamanın, dünyanın, teknolojinin, insanların bireyselliğinin, samimiyetsizliğimizin geldiği nokta ve gittiği yer daha da ürkütüyor her geçen gün..
Dedim ya bireysel acılarım vardı şimdi kurumsal korkularım da mevcut..
Kafamın içini ortaya döksem var ya..
Sorguladıklarım, sevdiklerim, boğulduklarım, kaybolduklarım, yaşadıklarım, yaşayamadıklarım..
Dipsiz bir kuyu işte, ondan iki kelimeyi toparlayıp bir araya getiremeyişlerim..
Ne diyordum, işte yazmalı mıyım? ya da ne yazmalıyım hiç bilmiyorum..
Sadece elim istemsizce YENİ YAYIN butonuna gitti..
Neyse benden bu günlük bu kadar..
Hala buralara uğrayan vefalı insanlar var biliyorum, hepsini saygı ile selamlıyorum..
Hala arada yazdığım postaları okumanız ve yorum bırakmanız inanın bende o kadar değerli ki..
Bana kendimi değerli ve iyi hissettiriyorsunuz..
Sizi hiç tanımıyorum ama gerçekten saygı duyuyorum, seviyorum..
Ve hep dua ile anıyorum..
"İyi ki varsınız."
Mutluluk, huzur ve güzellikler sizinle, hepimizle olsun..
Bir sonraki uğrayışa kadar selametle kalın..