25 Eylül 2014 Perşembe

Ve Perde Kapanır..



Ve perde kapanır, uzun uzun soluk alıp verişlerin ardından..
Işık terk edip gider biçimsiz ruhumu!
Orada, soluk borumun ta orta bir yerinde,
Son nefesim tıkanır kalır tarifsiz acılar eşliğinde!
Ölüm gelip oturur yaşamın terk ettiği boşluğun penceresine..
Bilmiyorum, aslında sonsuz bir huzura erdim belki de..
Evet canımı yakan şeyler nede olsa geride kaldı..
Nede olsa durdu kalbim, ruhum boşluklarda süzülüyor..
Birazdan soğuyacak bedenim teammüllere uygun şekilde!
Belki içimde ki yangın sönmüştür, külleri savrulurken eser gider her keder benden de!

Artık bahar istemez gözlerim ve artık hazan açmaz sözlerim..
Nede olsa perde kapandı göz kapaklarımda, ölüm hüküm sürüyor artık topraklarımda!
Acar bir sessizlik sükût oldu kaldı dudaklarımda!

Peki..
Peki bu şey neden gitmiyor hala?
Neden susmuyor içimde ki bu kevaşe ses!
Beden buz gibiyken bu acılar hala neden bu kadar sıcak?

İnsanlar toplanıyor başımda,

-Nasıl bilirdiniz?

-İyi bilirdik..


-Doğru, iyi bilirdiniz siz..

İç sesim dile geliyor, o an tanışıyorum kendisiyle. Zira dudaklarım kıpırdamadı.

-İyi bilirdiniz, ama iyi değildim. Öylesine çetin bir savaşın kollarındaydım ki, ne yana gitsem, ne yapsam, ne etsem içimde ki acı çığlıklar susmuyor, hiç bir uyku unutmak için yetmiyordu.. Ama iyi bilirdiniz siz..

İç sesim sustu, çok garip bir şey bu, dudaklarım kıpırdamadı ama bana aitti o ses, hissettim!

Aralarda bir fısıltı,
-Doyamadan gitti garip..

-Neye doyamadı?

-Hayallere zira..

O an aklımda şimşekler çaktı;
Dünya, koca dünya bir hayalden ibaret!
Hayal ettiğim kadar varmışım, var olduğum kadar acımış, sızlamışım...
Meğer umut etmeyi bıraksaydım, meğer gözlerimde ki hayal bulutlarını kovalasaydım!
Dünya bu kadar yakamayacakmış canımı!
Ama madem hayal adlı dünyaya doyamadan gitmişim, artık biter bu devasa kurgu!
Ve birazdan yemyeşil bahçeler ardında, saklı şelalelerin şırıltılı sesi, minik kuşların şarkıları eşliğinde karanlığımı aydınlatır..

Gaib'den  kaba bir ses duydum o anda;
-Ey gafil hayal etmeyi kes!

Bu ses, iç ses dediğim diğer ses gibi bana ait değildi!

-Ha..Ha..Hayal mi?
İç sesim kekelemeye başladı, (kahretsin! Hala mı hayal?)

Gaib'den gelen tiz kahkahalar kulaklarımı tırmalıyor!

İç sesim ağlamaklı bir edaya bürünür,
-Yo, hayır ama hani ölmüştüm, hani hayallere doyamamıştım.. Hani kurtulmuştum cebelleş dünyadan!

Tabutumun başında gerçekten gözyaşı döken var mı merak ediyorum???
Annem geliyor aklıma, sonra gülen gözlerinin dizginlenmiş sesi beliriyor retinamın karanlıklarında?
Sahi hayal kurarken gördüklerim gerçekten gözlerime yansıyor mu?
Neyse annem demiştim...
-Annem..
Bir de babam var, onun da suskun suskun akıyordur gözyaşları..
Bilirim ben,

-Nereden biliyorsun ki? diye soruyor Gaib denen ses..

Biliyorum aynı acı sahnenin aynı acı tekrarı oynanıyor şu anda..
Bu sahneyi daha önceden biliyorum!

Çocukluğumun izbe duvarlarına kazınan bu görüntüler, bu film..
Hiç unutamadım ki!
Belki ruhumun derinliklerine kocaman yırtıklar açan, boşluklarımın doldurulmaz olmasına neden olan yara!

Duran kalbimden acının sesleri yükseliyor, eyvah o da ne? Uzuvlarım benden bağımsız canlanıyor sanki!
Birden karşımda kırık bir kalp beliriyor, İnanamıyorum, ağzım açık bakıyorum..
-Yeter, bunca yıldır aynı şeyi düşünüp düşünüp beni acıtmaktan yorulmadın mı?
İç sesim kızgın ama hala kırılgan..
-Seni acıtan ben değilim ki? Kaderi ben yazmadım ki.. Hem hatırlayıp duran ben değilim!
Madem bir uzvum karşıma geçmiş benden hesap soruyor şu anda, bende bir başkasını rahatlıkla suçlayabilirim..

Kalbimin kırıkları dişleri andırıyor sanki ve konuşmaya devam ediyor;
-Kimmiş peki?

-Beynim, evet suçlu o! Hatırlayıp duran, sürekli geriye dönen ve o günde kalan o! Oysa ben unutmak için ne çok çabalamıştım!
İnanılmaz ama beynim geçiyor bu defa karşıma, bir cevizi andıran görüntüsü garip ama korkutmuyor beni ve ilginç bir şekilde olgun bir sesle beyin cevap veriyor bana?
-Ben mi? Asıl suçlu olan kalptir! O sürekli acıyıp durmasa, özlediklerini anmasa ben neden tekrar edip durayım ki?
Sürekli bana sinyal gönderen o.

Acayip ama iki organım karşımda ağız kavgasına tutuşuyor;
Kalp kızgın ama hala kırılgan bir sesle devam ediyor;
-Ben mi? Ben mi kendi kendime acılar çektiriyorum..

Beyin olgun ve bilge bir sesle cevap veriyor.
-Evet, çünkü sen..
Beyin bilge sesiyle devam edecek fakat o anda kulaklarım isyankar ikiz kardeşler misali ortaya çıkıyor..

-Offf! biraz sessiz olun be, sizi dinlemekten yorulduk!
Ben şaşırmış bakarken beynim ve kalbim sinirli sinirli kulaklara bakıyorlar ve bir ağızdan cevap veriyorlar;
-Sanki siz ikiniz çok masumsunuz, bu kavgada en büyük pay sizin!

Kulaklar şaşkın ama kızgın bir hale bürünüyor, tam cevap vermek için nefes alıp ağızlarını açmaya yelteniyorlar ki beyin ve kalp lafı ağızlarına tıkıp anlatmaya başlıyor;
-Evet o hüzünlü hikayeleri, şarkıları, sesleri duymasaydınız, hayatta olup bitene sağır kalsaydınız biz bu gün bu kavgayı ediyor olmazdık!

Bu sefer kızgın olan kulaklar mahcup bir eda takınıyor ve boyunlarını büküp;
-Biz, biz isteyerek duymadık ki..

-Evet isteyerek duymadınız belki ama ben sizin duyduklarınız yüzünden konuşup durdum!

-Ne! (Burada sende mi bürütüs demek geliyor içimden) iç sesim benden bağımsız ama tamda benim demek istediğim şekilde devreye giriyor burada!

-Siz.. siz de mi? iç sesim şaşkın şaşkın kekeleyerek devam ediyor konuşmaya...

Dudaklarım ukalaca bükülmüş bir şekilde, kulaklarımdan hesap soruyor, of ALLAH'ım çıldırmış olmalıyım..
Organlarımın hepsi yarı kızgın, yarı üzgün birbirlerine bakıyorlar. Çok garip hiç birinin uzuvları, gözleri, ağızları falan yok ama bakıyorlar işte!

Çıt yok..

Bir sessizlik çöktü, ohh sanırım nihayet kavga bitti..
Sükut istiyorum ben, sessizlik..
Zaten bu yüzden ölümü seçmedim mi?

Gaib'den gelen ses yine alaylı bir şekilde kahkaha atıyor!

İç sesim bu sefer öfkeli;
-Yine ne var!

Ukala ama dobra bir sesle devam ediyor çok bilmiş Gaib ;
-Bitti mi sanıyorsun? Bitti mi sence? Senden daha hesap soracak uzuvların yok mu???

İç sesim şaşırıyor,
-Nasıl yani hala bitmedi mi?

Gaib ses o insanı deli eden kahkahasını koyveriyor yine..
-"Sende sussan artık biraz gıcık şey! Ne olur sanki , her şey sustu işte.." diye söyleniyorum kendi kendime...
Bu arada sanırım beni toprağın altına koydular ve gittiler, dışarıdan hiç ses gelmiyor..
-"Ama bu da ne! üstümde bir ıslaklık var, bu ne şimdi ya.. " off bi rahat ölemeyecek miyim ben?
Nereden çıktı şimdi bu nem!

-Onlar senin için ağlayanların gözyaşları..
Gaib ses bu sefer garip ama ukala değil tam tersi hüzünlü cevap verdi.

-Ağlayanlar mı? iç sesim bu soruyu sorar sormaz kalbim karşımda garip ama acı çeker gibi bir hal alıyor, eziliyor, büzülüyor.

Ve yine çok garip ama benden uzak olmasına rağmen sanki içimdeymiş gibi onu hissediyorum!

-Yeter artık ağlamak lafını duymak istemiyoruz!

Ahh, sırada siz vardınız değil mi?

Gözlerim kanlanmış bir şekilde karşıma dikiliyorlar;
-Ya ne sandın! Bizi bir rahat bırakmadın, ağladın durdun yıllardır, hiç gülmedin! Gülsen bile hep hüzün vardı peşimizde, hep gözyaşları bekliyordu arkamızda, bizimle dalga geçiyorlardı..

-Dalga mı geçiyorlardı..

İç sesim bir çığlık koparıyor!
-Neee, gözyaşları da mı ?

Yine ukala Gaib ses giriyor araya,
-Ne sandın?

-İşte şimdi yandım! diye düşünüyorum ya da ben sadece düşündüm sanıyorum. Zira kalbim, gözlerim, beynim, dudaklarım ve kulaklarım aynı anda Gaib sesle birlikte cevap veriyor;

-Evet, işte şimdi yandın...!

                                                            * * * *




Düzenlenmiş TKR  22.09.2014


Nursalkımın..

2 yorum:

  1. ya ama nasıl düşünebildin bu kadar dramatik bişiyi ya. nerdeyse ağlıycam yanii. gaip ha uzuvlar beyin kalp gözyaşları

    YanıtlaSil
  2. :( ah o iç ses ellerine düşüncene sağlık canım...

    YanıtlaSil