İnsanları anlamakta ve anlamlandırmakta ilk defa bu kadar zorlanmıştı. Merak denen duygu varlığında akıl almaz bir sızıya sebep oluyordu.
Sed, bu güne kadar, kendisinin bile bilmediği başlangıcından beri tek başınaydı ve düz yaşamıştı. Düzenli bir şekilde avlanır, fidye olan avları kendi deliğinde depolar ve geri kalanını da tüketirdi. Diğer avcılara nazaran av kabiliyeti yüksek, avlanma iç güdüleri ise oldukça kuvvetliydi. Çalınacak umutların kokusunu iyi alırdı ve susadığı zamanlar asla kontrolünü kaybetmezdi. Avcıların hiç biriyle muhatap olmaz, yılda bir defa mecbur olan toplantılarda diğer avcılarla bir araya gelirdi.
Tüm avcılar yılda bir defa av ateşi dedikleri gecede toplanarak Avcı Efendisi Kops'a fidye olarak biriktirdikleri umutlardan verip yollarına devam ediyorlardı. Fidye vermekten kaçan ve tüm umutları kendileri tüketen avcılar Kops'un köpekleri tarafından takip ediliyor ve sonları asla bilinmeyecek bir şekilde ortadan kayboluyordu.
Avcılar ya bir grup halinde ya da tek başlarına avlanıyorlardı. İnsanların gelir diye tabir ettikleri kavram avcılar için insanlardan çalınan umutlardı, bir avcı ne kadar çok umut çalarsa o kadar çok itibar görürdü. İyiliğe dair tüm duygulardan neredeyse yoksunlardı. İçlerinde acımasızlığa dair hep bir susamışlık vardı. Hepsi bir birini kokularından tanırdı, daha önce hiç bir birini görmeyen avcılar bile ilk karşılaşmalarında karşı taraftakinin kimliğini içinde hissederdi. Sadece su olan yerlerde avcılar diğerinin kimliğine erişemezdi. Bu yüzden akar su ve deniz gibi yerlerden uzak dururlardı. Bir avcı bir insana iliştiği zaman kendi kokusunu avına bulaştırır ve başka bir avcı bu kouyu tanıyarak asla o insana bakmazdı. Ancak avcı avını bitirdikten sonra o insanı terk ettiğinde diğer avcı o insanı avlayabilirdi. Hepsinin kendince isimleri vardı. Nasıl var olduklarını bilmiyorlardı başlangıçları yoktu varsa da bunu kendileri de hatırlamıyordu. Sanki hep varmış ve hep var olacakmış gibi yaşıyorlardı. Dünyadan bir kapı aracılığı ile kendi boyutlarına geçip kendilerine ait deliklerde çoğunlukla yalnız yaşıyorlardı.
Geçit bazı günler dünyaya kati suretle kapalı olur ve o gün avcı ne kadar susarsa susasın avlanmaya çıkamazdı. Bunlar Kops'un genel emirleriydi ve nedense avcılar bu emirleri hiç bir zaman sorgulamamış ve sınırların dışına çıkmamıştı.
Son av ateşinde siyah ateş başında toplanan avcının birinin gözlerinde hissetmişti efsanenin birazını.
Avcı gözlerinden sızdırırken hikayeyi acı çeker gibi bir hal almıştı. Aslında algılarını kapatıp sadece yıllık hesabı yapıp çıkacaktı ama istemeden de olsa hikayenin birazını almıştı.
Aldığı kadarıyla efsaneye göre zamanında avcılardan biri avına koştuğu insanlardan birinin hislerinden etkilenmeye başlamıştı. Garip bir şekilde o insanın vücut şeklinde var olan tüm uzuvlarında hissettiği şeyleri hissetmeye başlamıştı. Bu neredeyse hiç bir avcı da olmayan bir özellikti. Avcıların bir çoğu sadece insanların düşüncelerine yakın olan uzuvları hissedebilirdi. Enerjileri sadece buna müsaitti. Üstelik daha fazlası için çabalamaya izin yoktu. Cansız olan ve ya canlı olup düşünme yetisi olmayan varlıkların, hayvanların suretlerine bürünebilirlerdi. Surete bürünürken önemli olan enerjinin madde boyutunda her hangi bir hissiyata sahip olmamasıydı. Hayvanların ve aklı olmayan insanların suretlerine de bürünebiliyorlardı ama bu tehlikeliydi. Çünkü suretini çektikleri canlı bir şekilde ölürse surette olan avcı da kuruyordu. Bu da sık olan bir şey değildi, avcılar riskten uzak düz varlıklardı. Onları besleyecek ve haraçlarını ödeyecek umutları toplayıp öylece devam ederlerdi boyutlarına. Bir çoğu düşünmekten bile acizdi. Avcıların bir sesi yoktu konuşmazlardı hepsi sadece bir birlerini okurdu buna da hisse vurmak, yansıtmak adını verirlerdi.
Sed'in hisse vurduğu anıda ki efsaneye göre bunun dışına çıkabilen sayılı bir kaç kişi olmuştu. Aslında bu anıları taşımak ve yansıtmak yasaktı ama bazı ciddiyetsiz avcılar bunu eğlence haline getirdiklerinden arada hislere dökerlerdi.
Sed, ortalığa yayılan bu hikayenin üzerinde o zaman çok durmamıştı ama bu gün bu hissettikleri onu istemeden de olsa araştırmaya sevk etmişti. Kendisine ne olduğunu anlamalı ve bu karmaşıklığı çözerek yoluna devam etmeliydi!
_____________________________________________
(Devam edebilir, Sanırım..)
Güzel yazı olmuş ama sitenizin tasarımını degiştirirseniz bence daha çok kişiye hitap edebilirsiniz.
YanıtlaSilBuradan daha iyi bir blogger teması indirebilirsiniz
Aslında zaten prpgramcıyım :) Kendi temamı kendim düzenledim. Özellikle siyahı seçtim ama sanırım benden başkası sevmiyor. Tavsiye için teşekkürler.
SilNur'cuğum, bugün felaket yorgun bir gün yaşadım, iki otobüs git, iki otobüs gel, banyo, saç kurut, sabah kuzumu yolcu ettim, onun arkasından yatak takımları, bornoz her şeyi yıkatıyorum, perdeleri de yıkatacağım, şimdi yumurta, filan almaya markete gitmem lazım, okumaya tekrar geleceğim. Ay ben böyle illa sebeplerimi anlatıyorum sanki anlatmazsam karşımdaki inanmazsa diye korkuyor muyum neyim - paranoyaklık yani- ...:)))))bu huyum kurusun ya...yeğenim çok kızıyor her şeyi izah etme huyum var benim:(
YanıtlaSilOkumadan kalemine sağlık diyorum çünkü güzel bir yazı olduğuna eminim.
Her daim beklerim :) Okumasan da varlığın yeter.
SilUmarım hayatımızda umut çalan avcılardan olmaz.Devamı olacaksa merakla beklerim.Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilOlacak inşaALLAH hatta yeni bir bölüm daha ekledim. Ama mutlaka sonunu getireceğim bu hikayenin.
SilÇok farklı bişi için yazıyorum. Çok aradım ama bulamadım nette. Önceden beridir tkaip eder yazılarını okurdum. 2015 yada önce olabılır emin değilim. Sayfanı açtığımda direkt bi fon da şarkı çalardı. Piano büyük ihtimal. Çok hoş derin bi müzikti slow. İş yerinde sürekli dinlerdim çalışırken. Ama artık bulamıyorm. Hatırlıyo yahut bi yerlere kaydettiysen ismini rc etsem.
YanıtlaSilMerhaba, sayfamda piyano olarak çok fon yayımladım en kısa zamanda neler olduğuna bakıp bulabilirsem size bildireceğim. Mail adresi bırakırsanız bulduğumda oradan bildiririm. iyi günler.
Sil