12 Mayıs 2016 Perşembe

Şirazesi Şaşmış Melankoli.. (vol:4)

NOT:Bu yazı ve bu başlıkta yayımlanacak olan bütün yazılar ve kurgular argo/küfür ve melankoli içerecektir. Ona göre okuyunuz lütfen!

Şirazesi Şaşmış Melankoli Vol :3 Okumak İstersen..

İnsanların bencilliklerinden,
Kabul olmayan dualardan,
Sürekli yıkılan hayallerden,
Bitmeyen kusma isteğinden,
Dinmeyen kalp sızılarından iğrenerek başlamıştı yine güne..

Umutlar taa en başından kaybetmişti onun kara dünyasında ki yaşam savaşında..

Tüm dünyadan soyutlanmak ya da tüm alemi kendinden soyutlamak yenilemez bir kuralı, kendini içine doladığı sinsi bir kuşatması olmuştu..

Öyle ya, kendisi dahil her şeyden kaçar olmuştu artık..

Gün geçmiyordu ki düştüğü dipsiz çukurlara daha bir sıkı sarılıyordu, nasılsa mutlumsu masallardaki şahane beyaz atlılar ona gelmeyecekti.
Aslını soracak olsalardı ata bile gerek yoktu, hatta gelmesine de..
Sadece "Gel" dese yeterdi, ama hayal işte!

Egoları dünyanın atmosferini aşıp uzaya değen o geri zekalı ona gel demeyi bırak yan gözle bile bakmazdı zannınca.

-Kahrolası, ukala, geri zekalının dümbeleği! diye çemkirdi içinden,
-Kahrolası Şimarık p.ç! diye de ekledi sızlayan gözlerini ovuşturduktan sonra! Kime, neye, niye sinirlendiğini bile bilmeden!

Şuan sadece hudutsuzca küfretmek istiyordu, sanki bildiği tüm iğrenç kelimeleri sözlere döküp ağzından dışarı atarsa, çıkan her kelime ile birlikte beyninden de topyekun atabileceğini ve hiç değilse içinde biriktirdiği b*k çukurundan kurtulabileceğini sanıyordu!

Hayatı aynı çizgide, aynı hüzünle, gam çizelgesinde tek sektirmeden devam ediyordu.. Her gün bir birinin aynı, tarih ise her gün bir artışla önceki güne fark atarak ilerleyip duruyordu. Esasında takvimden kopan her bir yaprak sanki her seferinde içinden bir parçasını alıp götürüyordu.

Tutunduğu anılar yavaş yavaş silinmekteydi, saklı olan en ücra loblarından.. Ama bir çift göz hala delercesine yansıyordu hayal aurasından içeri! İçinde eriyip yok olmak, öylesine saatlerce bakmak, en saklı hazinelerini kurban ederken, içinde mahkum olmak istediği bir çift karanlık..

Ve muhteşem kıvrımlarına hayran olduğu, şuh bir tebessüme mesken edilmiş, ince bir çift dudak.. En çok kenarı ısırılmış ve yer yer uçuklamış dudakları ile temasıyla o kıvrımların ucunda kendine pay çıkaracağı tadı merak ediyordu!

-Ha s*ktir!
-Bi defol git ya!
-Alooo bi dön lan şu dünyaya! derken içinde ki kevaşe ses, yanındaki elit görünümlü, yakışıklı sayılabilecek ve kendisine gözlerini dikip tiksinircesine bakan adamı fark ettiğinde o sesin sadece içi ile sınırlı kalmadığını anlamıştı.

Yine tıklım tıkış bir otobüsün içinde, zor bela sıkıştığı bir kapı köşesinde başını dayadığı buğulu ve kir içindeki camın kenarında hissiz ve tepkisiz karşılık verdi adamın bakışlarına.. Biraz rahatsız olmuş gibi huzursuzca kıpırdansa da aslında pek istifini bozmadı.

Bakışları ile tüm entelliğini kusan adama "sana ne be!" mimiği attıktan sonra umursamayıp iç dünyasında kendisiyle olan kavgasına, kaldığı yere, pis camına geri döndü.

Her nefes alış verişinde biraz daha buğuya bulanıyordu cam. Baksa da pisliğinden hiç bir şey görmeyecek olduğu halde arada bir eliyle camın buğusunu siliyordu işte. Dışarıdan bakıldığında normal bir insandı ama içi çürümeye yüz tutmuş bir gül kurusu...

Her bir kelimeyi eskitmişti avuçlarında buruşturup bir kenara atarken, öylesine hissiz ve eksik hissediyordu ki küfretmeye bile takati kalmamıştı bu gün.

Bazen o salakla ilgili hayaller kurmak istiyordu, azıcık umut, azıcık şehvet karıştırıp masalımsı zımbırtılarına hiç değilse arada bir tebessüme, kalbini tatmin etmeye ihtiyacı vardı.. Ona da içindeki edebin şahikasında yaşayan sözü ona ahlak memuru tarafı izin vermiyordu!

Ahlaksızlıkların dibinin de dibine vurduğu hayat çoktan tecavüz etmişti onun metruk yaşam kırıklarına, sevinçleri bekaretini aşk arsızlarına kurban etmenin ötesine geçmişti..

Yaşayan ölülerden olalı, sessizliği diline dolayılı çok olmuştu yani..

-Ah hayır!

Gözünde zoraki tuttuğu o minik salak "göz yaşı" önüne çekilen bentlere aldırış etmeden ince bir serinlik bırakarak iniyordu bir biri ardınca dudaklarının kenarına!

Çok sinirlenmesi gerekiyordu bu duruma, garipti ama nasıl olduysa sinirlenmek yerine salak salak gülmeye başladı! Yanında ki entel-dantel kişilik ise kendinden emin ve ukala bir şekilde hala süzmeye devam ediyordu. Farkındaydı ama onun güncesinde farkında olmakla umurunda olmak çok başka şeylerdi!

İçinden "-Canın cehenneme" sitemini eksik etmeden, fütursuzca gülmeye devam etti.

Gülüyordu, dudağının kenarına inen göz yaşının bir çift dudağın sıcaklığında kuruduğunu hayal etmişti. Tıklım tıkış bir otobüsün içinde, menopoza girmiş bir havanın kararsız sert esintileri arasında nihayet en b*ktan bir anında, hayale karışık bir şeyler hissedebilmişti!!!

Her zaman olduğu gibi saçma sapan bir şekilde kat kat giyinmesine rağmen üşüyordu, ama yine de tüm kasvetine rağmen hayalleri bir damlanın izinden yol bulabilmişti kendine..

Tebrik etmek lazımdı, kulağındaki tutturulmuş kulaklıktan gelen tiz melodi nasılda başarmıştı an'a uymayı..

(Devam Eder..)


Gelebilseydim, bir daha gitmezdim senden!
Sevdim, evet hakkım değildi!
Kime yar oldu ki sevda?
Hangi aşkın payına düştü mutluluk..



Nursalkımın..

4 yorum: