1 Ekim 2012 Pazartesi
Ve Perde KAPANIR..! (TKR)
Ve perde kapanır uzun uzun soluk alıp verişlerin ardından..
Işık terk edip gider biçimsiz ruhumu!
Orada, soluk borumun ta orta bir yerinde,
Son nefesim tıkanır kalır tarifsiz acılar eşliğinde!
Ölüm gelip oturur yaşamın terk ettiği boşluğun penceresine..
Aslında sonsuz bir huzura erdim belki de..
Evet canımı yakan şeyler nede olsa geride kaldı..
Nede olsa durdu kalbim ruhun boşluklarda süzülüyor..
Birazdan soğuyacak bedenim teammülere uygun şekilde!
Belki içimde ki yangın sönmüştür de külleri savrulurken eser gider her keder benden de!
Artık bahar istemez gözlerim, ve artık hazan açmaz sözlerim..
Nede olsa perde kapandı göz kapaklarında, ölüm hüküm sürüyor topraklarımda!
Acar bir sessizlik sukut oldu kaldı dudaklarımda!
Peki..
Peki bu şey neden gitmiyor hala?
Neden susmuyor içimde ki bu kevaşe ses!
Beden buz gibiyken bu acılar hala neden bu kadar sıcak?
İnsanlar toplanıyor başımda,
-Nasıl bilirdiniz?
-İyi bilirdik..
-Doğru, iyi bilirdiniz..
İç sesim dile geliyor, o an tanışıyorum kendisiyle. Zira dudaklarım kıpırdamadı.
-İyi bilirdiniz, ama iyi değildim. Öylesine çetin bir savaşın kollarındaydım ki, ne yana gitsem, ne yapsam ne etsem içimde ki acı çığlıklar susmuyor, hiç bir uyku unutmak için yetmiyordu.. Ama iyi bilirdiniz siz..
İç sesim sustu, çok garip bir şey bu!
Aralarda bir fısıltı,
-Doyamadan gitti garip..
-Neye doyamadı?
-Hayallere zira..
O an aklımda şimşekler çakıyor;
Dünya, koca dünya bir hayalden ibaret!
Hayal ettiğim kadar varmışım, var olduğum kadar acımış, sızlamışım...
Meğer umut etmeyi bıraksaydım, meğer gözlerimde ki hayal bulutlarını kovalasaydım!
Dünya bu kadar yakamayacakmış canımı!
Ama madem hayal adlı dünyaya doyamadan gitmişim, artık biter bu devasa kurgu!
Ve birazdan yemyeşil bahçeler ardında, saklı şelalelerin şırıltılı sesi, minik kuşların şarkıları eşliğinde karanlığımı aydınlatır..
Gaibden bir ses duyulur o anda;
-Ey gafil hayal etmeyi kes!
İç sesim kekelemeye başlar,
-Ha..Ha..Hayal mi?
Tiz kahkahalar kulaklarımı tırmalıyor!
İç sesim ağlamaklı bir edaya bürünür,
-Yo, hayır ama hani ölmüştüm, hani hayallere doyamamıştım.. Hani kurtulmuştum cebelleş dünyadan!
Tabutum başında gerçekten gözyaşı döken var mı merak ediyorum???
Annem geliyor aklıma, sonra gülen gözlerinin dizginlenmiş sesi beliriyor retinamın karanlıklarında?
Sahi hayal kurarken gördüklerim gerçekten gözlerime yansıyor mu?
Neyse annem demiştim...
-Annem..
Bir de babam var, onun da suskun suskun akıyordur gözyaşları..
Bilirim ben,
-Nereden biliyorsun ki? diye soruyor gaib ses..
Biliyorum aynı acı sahnenin aynı acı tekrarı oynanıyor şu anda..
Bu sahneyi daha önceden biliyorum!
Çocukluğumun izbe duvarlarına kazınan bu görüntüler, bu film..
Hiç unutamadım ki!
Belki ruhumun derinliklerine kocaman yırtıklar açan, boşluklarımın doldurulmaz olmasına neden olan yara!
Duran kalbimden acının sesleri yükseliyor, eyvah o da ne uzuvlarım dile geliyor sanki!
Birden karşımda kırık bir kalp beliriyor, İnanamıyorum, ağzım açık bakıyorum..
-Yeter, bunca yıldır aynı şeyi düşünüp düşünüp beni acıtmaktan yorulmadın mı?
İç sesim kızgın ama hala kırılgan..
-Seni acıtan ben değilim ki? Kaderi ben yazmadım ki.. Hem hatırlayıp duran ben değilim!
Madem bir uzvum benden hesap soruyordu şu anda, bende bir başkasını rahatlıkla suçlayabilirdim..
Kalbimin kırıkları dişleri andırıyor sanki, ve konuşmaya devam ediyor;
-Kimmiş peki?
-Beynim, evet suçlu o! Hatırlayıp duran, sürekli geriye dönen ve o günde kalan o! Oysa ben unutmak için ne çok çabalamıştım!
İnanılmaz ama beynim geçiyor bu defa karşıma, bir cevizi andıran görüntüsü garip ama korkutmuyor beni ve ilginç olgun bir sesi olan beyin cevap veriyor bana?
-Ben mi? Asıl suçlu kalp o sürekli acıyıp durmasa, özlediklerini anmasa ben neden tekrar edip durayım ki?
Sürekli bana sinyal gönderen o.
Acayip ama iki organım karşımda ağız kavgasına tutuşuyor;
Kalp kızgın ama hala kırılgan bir sesle;
-Ben mi? Ben mi kendi kendime acılar çektiriyorum..
Beyin olgun ve bilge bir sesle cevap veriyor.
-Evet, çünkü sen..
Beyin bilge bir sesle devam edecek fakat o anda kulaklarım isyankar ikiz kardeşler misali ortaya çıkıyor..
-Offf! biraz sessiz olun be, sizi dinlemekten yorulduk!
Ben şaşırmış bakarken beynim ve kalbim sinirli sinirli kulaklara bakıyorlar ve bir ağızdan cevap veriyorlar;
-Sanki siz ikiniz çok masumsunuz, bu kavgada en büyük pay sizin?
Kulaklar şaşkın ama kızgın cevap vermek için nefes alıp ağızlarını açmaya yelteniyorlar ki beyin ve kalp lafı ağızlarına tıkıp anlatmaya başlıyor;
-Evet o hüzünlü hikayeleri, şarkıları, sesleri duymasaydınız, hayatta olup bitene sağır kalsaydınız biz bu gün bu kavgayı ediyor olmazdık!
Kulaklar mahcup bir eda takınır ve boyunlarını bükerler;
-Biz, biz isteyerek duymadık ki..
-Evet isteyerek duymadınız belki ama ben sizin duyduklarınız yüzünden konuşup durdum!
-Ne! (Burada sende mi bürütüs demek geliyor içimden)
-Siz.. siz de mi?iç sesim şaşkın şaşkın kekeleyerek soruyor..
Dudaklarım ukalaca bükülmüş bir şekilde, kulaklarımdan hesap soruyor, of ALLAH'ım çıldırmış olmalıyım..
Organlarımın hepsi yarı kızgın, yarı üzgün birbirlerine bakıyorlar, çok garip gözleri yok ama bakıyorlar işte!
Çıt yok..
Bir sessizlik çöktü, ohh nihayet kavga bitti..
Sükut istiyorum ben, sessizlik..
Zaten bu yüzden ölümü seçmedim mi?
Gaibden gelen ses yine alaylı bir şekilde kahkaha atıyor!
İç sesim bu sefer öfkeli;
-Yine ne var!
Ukala ama dobra bir sesle devam ediyor çok bilmiş gaib ;
-Bitti mi sanıyorsun? Bitti mi sence? Senden daha hesap soracak uzuvların yok mu???
İç sesim şaşırıyor,
-Nasıl yani hala bitmedi mi?
Gaib ses o insanı deli eden kahkahasını koyveriyor yine..
Sende sussan biraz gıcık şey! Ne olur sanki , her şey sustu işte..
Bu arada sanırım beni toprağın altına koydular ve gittiler hiç ses gelmiyor..
-Ama bu da ne! üstümde bir ıslaklık var, bu ne şimdi ya.. off bi rahat ölemeyecek miyim ben?
Nereden çıktı şimdi bu nem!
-Onlar senin için ağlayanların gözyaşları..
Gaib ses bu sefer garip ama hüzünlü cevap verdi.
-Ağlayanlar mı? iç sesim bu soruyu sorar sormaz kalbim karşımda garip ama acı çeker gibi bir hal alıyor, eziliyor, büzülüyor.
Ve yine çok garip ama onu hissediyorum!
-Yeter artık ağlamak lafını duymak istemiyoruz!
Ahh, sırada siz vardınız değil mi? gözlerim kanlanmış bir şekilde karşıma dikiliyorlar;
-Ya ne sandın! Bizi bir rahat bırakmadın, ağladın durdun yıllardır, hiç gülmedin! Gülsen bile hep hüzün vardı peşimizde, hep gözyaşları bekliyordu arkamızda, bizimle dalga geçiyorlardı..
-Dalga mı geçiyorlardı..
İç sesim bir çığlık koparıyor!
-Neee, gözyaşları da mı canlıydı?
Yine gaib ses giriyor araya,
-Ne sandın!
-İşte şimdi yandım! diye düşünüyorum ya da ben sadece düşündüm sanıyorum, zira kalbim, gözlerim, beynim, dudaklarım ve kulaklarım aynı anda gaib sesle birlikte cevap veriyor;
-Evet, işte şimdi yandın...!
Dillerim cümlemiz yanmayanlardan, affedilenlerden oluruz..Amin.
YanıtlaSilAmin Vuslat Abla, Amin..
SilOff çok sert olmuş bu!... Bir de yandan fon müziği çalmaz mı?Kendimi bir anda bu yazıyı sesli okurken buldum.Klavyene sağlık...
YanıtlaSilBiraz sert olmuş galiba :) Teşekkürler Sıla.
Silçok iyi yazmışsın ama nasıl geldi aklına böle bişi yazmak.
YanıtlaSil:)
Bilmem birden yazıverdim.
SilBen hiç bir yazımı tasarlayarak yazmam ki.
O an aklıma akın eden neyse kalemimden de o dökülür.
Bazen ben bile okuduklarıma şaşırıyorum.
canım çok güzel yazmışsın, çok duygulandım...
YanıtlaSilyüreğine sağlık...
Teşekkürler şirinem, seninde gözlerine sağlık.
Sil