13 Kasım 2012 Salı
BU BİR İLAN-I MAĞLUBİYETTİR..! (TKR)
Kalk git artık umutlarımdan, ömrümden vakit çalıp duruyor hayalin!
Kısaldıkça kısaldım zaten, vaktimi tamamıyla meşgul ediyorsun !
Sus, alaylarının tiz sesi yüreğimi tırmalıyor!
Kulaklarıma yeterince asıldı sesin, fazlası ağır gelecek!
Silemiyorum, dudaklarından sızmış notalarının izini duyularımdan!
Sayende başka suretler işgal edemiyor topraklarımı...
Osmanlının Viyana'yı kuşatması gibi, yeni yeni "çeriler" aşındırıyor kapılarımı,
Fakat kilidin öylesine güçlü iliştirilmiş ki çehreme, senden gayrısını beynime aksetmiyor bakışlarım!
Bende ki varlığın, anlaşılan gözü pek ve kararlı, ne kadar top düşerse düşsün şakaklarıma,
Farkındayım! Bendin yıkılmayacak, hep kalacak gamdan inşa ettirdiğin surlarımda...
Duvarlarıma asıldı suretinin fotoğrafları, tarihçem hep senden bahsedecek...
Dönüm noktasıydı, orada başladı ihtişamı ve yokluğunda son buldu diyecek..
Beni öğrenmeye gelenleri, seyyahları, gezginleri, bana sığınan her yeni ferdi talihsizliğim hüzünlendirecek..
Bana rehber olanların dili kilitlenecek, nefesleri boğazlarında düğümlenecek..
Tercüme edemeyecekler arkeolojimden kalan kalp kırıklarımı!
Öyle işledin ki şehrimin sokaklarına, zerrelerime mihenk taşı oldun..
Öyle ince çizdin ki sınırlarımın çizgilerini, gözyaşlarımı dizginleyemiyorum bentlerle bile..
Sürekli taşkınlar yaşıyor sefil ve fakir tebessümlerim,
Hep sular altında, oksijensiz kalıyor umutlarım!
Bezden gemilerim, nemine dayanamıyor bakışlarımın!
Bir bir batıyor yıldızlar göz kapaklarımın ardında!!
Dilenci gibi arşınlıyor bir bir cami avlularını yarınlarım,
Ellerimi açtım mutluluk dileniyorum avuçlarından,
Yüreğimi açtım "El-aman" dileniyorum o hırçın bakışlarından..
Ne olur git, çekil artık benden, zehirle bezeli hançerini sök al kalbimden!
Gel! bitirdin beni, yitirdim kendimi, uğruna verdiğim savaşları kaybettim!
Lütfen, lütfen artık gel de barış imzalayalım!
Beyaz bayrak kaldırdı yenilmişliklerim, mağlubiyetin hükmüne tabiyim..
Tamam kabulüm, gel kurul baş köşeme, ömür boyu sömürgene razıyım!
Toplatıyorum sensizliklerimi tek tek, yemin olsun tarihler boyu sürgüne kabilim!
Şöyle yazacak kitaplar dudaklarının tesirine maruz kalan beni;
"Esareti öylesine derinden yaşadı ki, eriyip giderken düşmanının ateşten dokunuşlarında buzdan varlığı,
Yerle yeksan oldu mazisi ve müzarisi, meçhule doğru savruldu ümitleri, hayalleri, hevesleri..
Efsanelere kurban edildi en masum düşleri ve içten gülüşleri..
Kendinden kalanı; paçavralar asılmış, bir zamanlar medet umulmuş kimsesiz bir dilek ağacı,
Öylesine bitap düşürdü ki bu savaş onu,
Dalları çiçek açamıyor, son kalan bir iki nefesi de soldu sarardı!
Baharları bir bir hazan döküyor, sonsuzluğu tüketti!
Öylesine sömürüldü ki beden ve ruh kaynakları,
Geriye kalanı boş bir sahra çölü, bazen seraplara duruyor, bazen kimsesizliğe çöl fırtınası esiyor..
Bağrına ve ilklerine işleyen güneşle çatlıyor, kahroluyor, kavruluyor..!
Durduramıyor sarsıntılarını dünyasının, tutunamıyor hayata, bir bilinmeze savruluyor!"
Ve bir gün iki aşık gelip sarıldıklarında beni ilk öptüğün o ağacın altında,
Tutacağım kaderimden sızan acıyı, tarihim onlarda tekerrür etmeyecek bir daha!
Yıkacağım alnıma yazılan yazgıları onların aşkında, tüm kavuşulmayanların acısını ben içime çekeceğim..
Korkma, sana sirayet etmeyecek benden hiç bir kalıntı!
Senden sonra içime açtığın boşluk yutacak her şeyi ve ben üstüme alındığım hiç bir ayrılıktan keder çekmeyeceğim!
Harikaydı hüzün doldu içime..
YanıtlaSilunutmak lazım.
YanıtlaSil:)