Bora, Deniz'in yüzünde ki ifadeyi görünce şaşırdı. Rengi bir anda küle dönmüştü. Bora onun yine hasta olduğunu sandı, telaşlı bir şekilde;
-"Deniz., neyin var? İyi görünmüyorsun. Bir şey mi oldu?" diye sordu.
Boranın ağzından çıkan "ev" kelimesiyle Deniz öylesine derinden sarsılmıştı ki.. Halbuki onun ömrü boyunca hiç evi olmamıştı ve bu duruma alışkındı ama şimdi vücudunun neden böyle tepki verdiğini anlayamıyordu.
Bora ile geçirdikleri bir gün de öyle huzurlu ve mutlu olmuştu ki Bora'yı evi gibi benimsemişti. Deniz içinden fışkıran hüznü bastırmaya çalıştı, hayır bu sefer ağlamamalıydı. Artık ağlamak istemiyordu, Bora ile tanıştıklarından beri zaten yeterince ağlamıştı ve artık bu durumun sıktığını düşünüyordu. Sürekli ağlayan, duygu sömürüsü yapan bir kız gibi görünmekten öylesine korkuyordu ki.. Kendini toparlamaya ve akmak için gözlerini acıtan yaşları kovmaya çalıştı. Daha sonra Bora'yı daha fazla telaşlandırmamak için başını yerden kaldırmadan cevap verdi;
-"Bir şey yok, sanırım birden ayağa kalkınca biraz başım döndü." diye yalan söyledi.
Yalan söylediği için üzgündü ama gerçekleri nasıl anlatabilirdi ki? Ne diyecekti başka? Benim evim yok mu diyecekti? Zaten yeterince yük olmuş ve rahatsızlık vermişti Bora'ya. Şimdi bir de evi, bu kapıdan çıkınca gidecek hiç bir yeri ve harcayacak tek kuruş parasının olmadığını nasıl söyleyecekti..
Son parasıyla sabah alış veriş yapmış ve Bora'ya güzel bir masa hazırlamak için son kuruşuna kadar harcamıştı. Onun için bu durum sorun değildi, parasız kalmaya alışıktı zaten, kendisine bunca iyiliği yapan bu adama güzel bir şeyler yapmalıyım diye düşünmüş ve elinden gelenin en iyisini yapmak için cebinde kalan son parasını da harcamış ve muhteşem bir masa hazırlamıştı..
Tabi bunların hiç birini Bora'ya söyleyemezdi. Bora, Deniz'in yüzünde ki ifadeden onun bir derdi olduğunu anladı ve aklına parası olmayabileceği geldi. Her ne kadar para vermeyi düşünse de Deniz'in yanlış anlamasından korkarak bu fikirden vazgeçmişti.
Bora aklına gelen bu can sıkıcı meseleyi nasıl halledebileceğini düşünürken birden aklına gelen bir fikirle tebessüm etti. Evet bu iyi bir fikir diye düşünürken Deniz'e dönüp
-"Seni gideceğin yere ben bırakacağım, hem zaten ben de dışarı çıkacaktım, gideceğin yere sağ salim ulaştığını görünce böylelikle içim de rahat eder. Baştan söyleyeyim İtiraz istemiyorum!" diyerek kıvrak bir hareketle Deniz'in elinde ki valizi de çekip aldı.
Bora'nın bu teklifiyle Deniz gözyaşlarını bastırmakta daha da zorlanır bir hale geldi. Nereye gideceğini daha kendisi de bilmiyordu, gözlerini Bora'nın gözlerinden kaçırarak itiraz etmek için ağzını açtı;
-"Ama.." lafını tamamlayamadan aynı anda Bora Deniz'e sus işareti yaparak Deniz'in tüm itirazını daha başlamadan bastırdı..
Nereye gideceğini bile bilmeden çaresiz susup kabul etti Deniz. İtiraz etse bile işe yaramayacağını anlamıştı.
-"Çok iyisin.." dedi Bora'nın duymayacağı bir sesle..
Konu kapandı ve içi rahatlayan Bora dışarı çıkmadan üstünü değiştirmek için izin isteyip odasına gitti. Deniz bir yandan valizinden çıkardığı ceketini üstüne giyerken bir yandan da bir insan nasıl bu kadar iyi olabilir diye düşünüyordu.
Derin bir nefes alıp verdi ve
-"Sana sahip olacak insan bu dünyada ki en şanslı kişi olmalı "diye geçirdi içinden. Tekrar onu ilk gördüğü günü anımsadı, Bora'dan ayrılmak fikri içini acıtıyordu
-"Keşke arkadaşlarının biri olsaydım, böylece arkadaş olarak bile olsa bir ömür seni görebilirdim" diye düşündü.
İçinde ki duygu tarifsizdi, ne olduğunu anlayamıyordu. Hem Bora'dan bir an önce uzaklaşmak istiyor hem de uzaklaşma fikriyle midesi kasılıyor, nefessiz kalacak gibi oluyordu.. Birlikte sadece saatler geçirmişlerdi ama geçirdikleri her dakika bile ömrüme bedel diye düşünmekten kendini alamıyordu Deniz.
-"Keşke gitme dese, hep onunla kalsam, hep onun omuzunda uyuyabilsem.." elinde olmadan bir fısıltı şeklinde Deniz'in ağzından dökülüvermişti cümleler...
Çelişki içinde saçmalıyorum diye kendi kendini azarladı ve biran önce buradan gitmeliyim diye telkinler verdi kendine.. Evet hemen gitmeliyim ve bu düşünceleri aklımdan çıkarmalıyım.. Onun için sadece basit bir misafirim.
Kendisiyle kavga etmeye başlamıştı bile.. Ne galibi ne mağlubu olmayan bir kavgaydı bu. Kendisi ile cebelleşmekten sonunda yorgun düşerek;
-"Off.." diye çaresiz bir nida koyverdi.
Bir yandan buradan nasıl ayrılacağını düşünüyordu, bir yandan da nereye gideceğini ve kalacak bir yer, çalışacak bir iş bulması gerektiğini..
..
Bora üstünü olabildiğince yavaş değiştirdi. Yanında olmasa bile Deniz'in onun evinde olduğunu bilmek bile güzel geliyordu ona.. Gitmesini istemiyordu, ama yapabileceği bir şey de yoktu. Sonuçta Deniz'in buraya gelmeden önce bir hayatı vardı ve hayatına devam etmek isteyecekti.
Giyinmeyi olabildiğince geciktirse bile artık üstünü giymişti ve odadan çıkması gerekiyordu. Ha bir saat önce ha bir saat sonra.. Bu ayrılık mutlaka olacaktı. Kızı bekletmenin ve düşüncesizce davranmanın bir anlamı yoktu. Bu düşünceyle montunu giyip fermuarını çekti ve odadan çıkıp mutfakta bekleyen Deniz'in yanına gitti.
Deniz çoktan hazırlanmış onu bekliyordu. Bora yerde duran valizini alarak kapıya doğru yöneldi.. Hiç gülecek hali yoktu ama yine de belli etmemeye çalışarak tebessüm etti ve arkasından gelen Deniz'e dönüp;
-"Misafirliğin ve özellikle lezzetli kekin için çok teşekkür ederim. Bu güne kadar yediğim en güzel kekti.." dedi.. İşte bunda ciddiydi ömründe yediği en güzel kekti gerçekten.
Bora'nın bu içtenliğine nasıl karşılık vereceğini bilmeyen Deniz de tebessüm etti ve
-"Teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Senin benim için yaptıklarının yanında inan hiç önemi yok, kalanını da streçleyip fırına koydum, ısıtıp afiyetle ye lütfen." Dedi ve son defa arkasına dönüp dün gece misafir olarak kaldığı bu eve şöyle bir baktıktan sonra Bora'yı takip ederek evden çıktı.
Bir müddet sessizlik halinden sonra nihayet otopark girişine geldiklerinde Bora, Deniz'e beklemesini söyleyerek yanından ayrıldı. Biraz sonra spor bir arabayla Deniz'in yanına gelip durdu ve arabadan inip yere koyduğu valizi alıp arka koltuğa yerleştirdikten sonra da Deniz'e kapıyı açarak binmesini bekledikten sonra kapıyı nazikçe kapattı ve arabaya döndü.
Deniz Bora'yı gizli gizli izlemeye devam ediyordu, geçen her dakika içini korku sarmıştı. Nereye gideceğini bilmiyordu, hemen bir yer düşünmem gerek diye geçirdi aklından. Bu sırada Bora şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı, otoparkın kapısı ağır ağır açılırken Deniz'e dönüp;
-"Evet hanım efendi, nereye gidiyoruz.?" diye sordu neşe vermeye çalıştığı buruk bir sesle..
Deniz iyice paniklemişti ama bir şey belli etmemeye çalışarak;
-"Şey, dün beni aldığın durağa götürmen yeterli, lütfen sana daha fazla zahmet vermek istemiyorum." dedi neredeyse ağlayacak bir sesle..
Bora, Deniz'de tuhaf bir şeyler olduğunu sezmişti ama ne olduğunu çözemedi. Söylemek istese söylerdi herhalde diye sormanın anlamsız olduğunu düşündü.
-"Lütfen Deniz, bana zahmet vermeyeceksin, seni sağ salim evine bırakmak istiyorum.." diye ısrarlı bir şekilde isteğini yineledi Bora.
Deniz ne diyeceğini şaşırmıştı, kendi kendine "düşün, düşün, düşün.." diye fısıldarken aklına Bora'yı ilk defa gördüğü kafe geldi ve yaptığının doğru mu yanlış mı olduğunu düşünmeden hemen konuşmaya başladı..
-"Şey dün karşılaştığımız durağın ilerisinde "Okyanus Kafe" diye bir yer var, ben orada çalışıyorum beni oraya bırakabilirsin.." dedi.
Ama bunu dediğine çoktan pişman olmuştu bile, "Okyanus Kafe" iscmi daha ağzından çıkar çıkmaz içini bir korku sarmıştı, bunun iyi bir fikir olmadığını biliyordu ama yapacak başka bir şey yok diye düşündü.
Bora tamam anlamında başını salladıktan sonra açılan otopark kapısından çıkarak her zaman gittiği "Okyanus Kafe"nin yoluna girdi. Biraz ilerledikten sonra çok önemli bir şeyi unutup hatırlamış gibi irkildi ve frene basıp arabayı sağa çekti ..
-"Aaa, sen gerçekten "Okyanus Kafe"de mi çalışıyorsun?" diye sordu.
Deniz, artık çalışmıyordu ve yalan söylediği için biraz buruk biraz da mahçup bir edayla sadece -"evet" dedi..
Deniz'in evet cevabını duyan Bora arabayı tekrar hareket ettirip yola devam etti. Aynı anda heyecanlı bir şekilde kendisininde arkadaşlarıyla sık sık oraya gittiğini ve o kafeyi gerçekten çok sevdiğini anlattı..
Deniz bunu zaten biliyordu ama daha fazla yalan söylememek ve içini acıtan bu konuyu kapatmak için
-"Ya öyle mi? Ben yeni başladım, Seni daha önce hiç görmemiştim" dedi gayet net, konuşmak istemediğini anlatan bir sesle..
-"Evet muhtemelen yenisin daha önce orada olsaydın seni mutlaka görürdüm, gözden kaçırmış olmam mümkün değil." diyerek sustu Bora, Deniz'in konuşmak istemediğini anlamıştı..
Bir müddet böyle hiç konuşmadan ilerlediler, merakına yenilip sessizliği ilk bozan yine Bora oldu.
-"Deniz, sana bir şey sormak istiyorum..." dedi çekingen bir sesle..
Deniz umarım yine yalan söylemek zorunda olduğum bir şey sormaz diye geçirdi içinden ve
-"Buyur.." diye cevap verdi. Sesinin tonu hissizdi..
Bora bir an tereddüt ettikten sonra devam etti...
-"Şey dün seninle durakta karşılaştığımızda ağlıyordun, bir mahsuru yoksa sebebini sorabilir miyim?" diyerek üzgün ve soran bir ifadeyle Deniz'in yüzüne baktı..
Deniz bu soruyu beklemiyordu, ağlama sebebi aklına gelince damarlarında ki kanın çekildiğini hissetti, yanaklarına ateş bastı ve kızarmaya başladı.. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. Yüzünün aldığı hali görmemesi için başını Bora'dan cam tarafına çevirdi ve sakin olmaya çalışarak;
-"Çok önemli bir sebebi yoktu. Önemli değil yani.." biraz kekeleyerek cevap vermişti. Ama ses tonu sertleşmiş ve yine konuşmak istemediğini açıkça belli etmişti.
Bora böyle bir tepkiyle karşılaşacağını düşünmemişti. Aralarında onca yaşanandan sonra bir bağ oluştuğunu sanmıştı! En azından dost olduklarını düşünüyordu ama demek ki Deniz şimdiye kadar onun gibi bir yakınlık hissetmemişti, sadece naziklik olsun diye iyi davranmıştı. Ama anladığı üzere artık daha fazla konuşmak istemiyordu.
Bora kendine kızdı ve..
-"Üzgünüm, özeline karışmaya hakkım yok!" dedi sert bir şekilde ve susarak yoluna devam etti.
...
En son konuşmalarından sonra yol boyu hiç konuşmadılar. Deniz, korkusunu ve sıkıntısını belli etmemek için sürekli dışarıyı izliyordu. Biraz sonra nihayet yol bitmiş ve Bora arabayı kafenin karşısında ki otoparka park etmişti.
Deniz kapıyı açmak için kapı koluna henüz uzanmıştı ki Bora;
-"İstersen içeri kadar seninle gelebilirim." dedi. Sesi yine biraz soğuktu.. Deniz'in onunla konuşmak istemeyişine epey içerlemişti.
Deniz, Bora'nın kırıldığını anlamış ve kendine kızmıştı. Ama çaresizdi, onu daha fazla sıkmak ve kendisine acındırmak istemiyordu. Ona daha fazla yalan söylememek ve soru sormasını engellemek için sert davranması gerekmişti.
Ama şimdi ayrılıyorlardı ve Bora'nın onu böyle hatırlamasını istemiyordu bu yüzden tebessüm ederek içten bir sesle;
-"Beni buraya kadar getirmen bile büyük incelikti, lütfen sana daha fazla borçlu hissetmek istemiyorum. Yaptığın her şey için çok ama çok teşekkür ederim. Umarım belki bir gün yine karşılaşırız. " dedi ve elini Bora'ya uzattı.
Bora, Deniz'in sesinde ki sıcaklığa bir anlam verememişti. Az önce kendisini azarlayarak susturan kız sanki o değildi. Kafası iyice karışmış ama bakışları yumuşamıştı. Kendisine uzatılan eli sıkarken;
-"Rica ederim ve umarım!" diye karşılık verdi.
Deniz arabadan indi ve Bora, arabayı çalıştırıp oradan ayrılana kadar arkasından izledi. Bora yanından iyice uzaklaştıktan sonra artık tek başına kalmıştı. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu, bu kafenin yakınlarında olmak bile titremesi için yetiyordu. Biran önce buradan gitmeliyim diye düşündü.
Etrafına bakınmadan valizini eline aldı ve çabucak arkasına dönüp ilerlemeye başlamıştı ki..
-"Deniz..!"
Arkasından gelen bu sesle olduğu yere çivilenmiş gibi çakılıp kaldı. Bu ses bacaklarında ki tüm dermanın çekilmesi ve yüreğinin ağzına gelmesi için yetmişti..
....
(Devam Edecek)
Muhteşem bir roman tadında olmuş. Nursalkımı. Gençliğimde resimli fotoromanlar vardı.Sanki onu okuyor hissi verdi yazın. Emeğine sağlık..sevgiler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yaren :) Zaten anladığım kadarıyla bir tek sen ve deep takip ediyorsunuz :)))
Silay yaaa keşke konuşsaydı deniz yaaaaa.
YanıtlaSil:))))
Ooo bir müddet daha kıvranacak Bora ve Deniz :)
Silarkasından seslenen sanırım Deniz'e kötülük eden kişi.........
YanıtlaSilbirazdan 6. bölümü okuycam...
bora üzerini değiştirirken keşke deniz beklemeyip o giyinip gelene dek çıkıp gitseydi yalan söylemek zorunda kalmasaydı dedim bi an :(
YanıtlaSilKim bu denizin yüreğini ağzına getiren..
O yara izlerini yapan ise beddualarım başlıcak ona dair.. :'(