3 Aralık 2012 Pazartesi

SON SİGARA..! (17.Bölüm / Hikaye)


EKİM 2010

Yıllar sonra bir sabah Deniz, ılık bir sonbahar sabahı doğan güne gözlerini açtığında içinde ki huzurla yanında uyuyan Bora'ya bir öpücük kondurarak yataktan kalktı.

İlk bebeklerini kaybettikten beş yıl sonra nihayet bünyesi zamanla zorda olsa toparlanabilmiş ve yeniden hamile kalmayı başarmıştı. Son zamanlarda da doğuma az bir zaman kaldığından karnı iyice büyümüştü.

Ellerini tabiri caizse burnuna kadar gelen karnının üzerinde mutlulukla gezdirirken gülümsedi.

-"Günaydın meleğim, bu gün nasılsın bakalım." dedi tüm şirinliği ile. O kadar mutluydu ki Deniz, hayat inişleri çıkışları olan ama sevdiği insan yanında olduğu müddetçe doyulmaz bir huzurla ve sevdiğiyle birlikte vakur adımlarla ilerlediği mutlu bir yoldu onun için. Bunları düşünürken karnında hissettiği tekme ile yeniden gülümsedi.

-"Rabbim sana sonsuz şükürler olsun." dedi minnetle gözlerini yumarken.

Hayat onlara artık yepyeni sayfalar açmıştı. Her sabah yaptığı gibi kendisini hayatın tadından mahrum bırakma gafletinde bulunacağı o günü düşündü yine, neredeyse kendine ve sevdiği adama hayatının en büyük acısını yaşatacağı o günü.

...

NİSAN 2005

Gözlerinde yaşlarla durağa doğru yürürken Deniz, Bora'yı öylece yerde bir çocuk gibi ağlarken görünce önce olanca gücüyle oradan kaçıp gitmek istemişti. Sevdiği adamı bu halde, böylesine perişan görmek canını öylesine yakmıştı ki..

Gördüğü manzara karşısında istem dışı bir hareketle geri geri doğru yürürken;

-"Ama bensiz daha iyi olmalısın aşkım.. Lütfen" demişti kendi kendine.

Deniz'in düşüncesine göre Bora'nın yanında kalmaya devam ettikçe Bora, her geçen gün daha da üzülecekti. Ama gördüğü manzara düşündüğünün aksine çok yanlıştı. Buna anlam verememişti bir türlü. Bora'yı, biricik aşkını böylesine acı içinde ve çaresiz görmek canını yakmıştı.

Uzaktan bir müddet izledi sevdiği adamı. Bora, bütün gücünü yitirmiş, beti benzi solmuş, perişan görünüyordu. Bir günde on yaş yaşlanmıştı neredeyse. Belli ki canı çok yanıyordu.

-"Artık daha fazla buna dayanamam." dedi Deniz ve arkasını dönüp gitmek için tam bir adım atıyordu ki Bora'nın haykırışları onu olduğu yere çiviledi..

-"Neden gittin Deniz, sensiz nefes alamazdım ki ben, sensizlik bana ölüm demek zaten bilmiyor muydun? Neden.."  diye hıçkıra hıçkıra ağlarken bir yandan da acı acı haykırıyordu.

Deniz, duyduğu kelimeler karşısında şok olmuştu. Oysa onun tek istediği, yapmaya çalıştığı tek şey Bora'nın daha iyi, daha mutlu olmasıydı. 

Ama şimdi Bora, ölmekten söz ediyordu. onun canını bu kadar yakacağını hiç düşünmemişti oysa ki..
Yaptığında bir yanlışlık olduğunu anlamıştı artık. Sevdiği adama iyilik değil hayatının en büyük kötülüğünü yapıyordu. Ve bunu daha yeni anlıyordu. 

Sanki Bora'yla birlikte ağlayan yağmurun altında öylece beklerken daha fazla dayanamadı, ne ona ne de kendine bu acıyı çektirmemeliydi. 

Evet kendisi bebeğini kaybetmişti ama sevdiği adama bunu yapmaya, onu ardında böyle mutsuz bırakarak gitmeye hatta ölüp tüm bunlardan tek başına kurtulmaya bile hakkı yoktu Deniz'in. Şimdi anlıyordu ki Bora'dan kaçıp gitmek ona yapabileceği en büyük kötülüktü. 

Ve derhal buna bir son verip hem sevdiği adamı hemde kendini bu acıdan kurtarmalıydı. 

Deniz bu düşünceler içinde yavaş adımlarla yanına doğru yaklaşırken Bora, ağlamaktan öylesine kendinden geçmişti ki birinin ona doğru geldiğini fark etmemişti bile. 

-"Ah benim canım, ben sana ne yaptım böyle.." diye kendi kendine hayıflanırken Deniz, Bora'ya önce ne diyeceğini bilemedi. 

Ne demeliydi? Şimdi hangi söz avuturdu parçalanmış bu adamı.

Aklına gelen ilk şeyi yaptı ve ilk tanıştıkları günü anımsayarak cebinde ki çakmağı çıkardı ve uzattı.

....

EKİM 2010

Deniz, pencereden dışarıya bakıp tekrar o gün yaşadıklarını düşünürken gözlerinden sızan yaşlar ellerine damladı.

O ana kadar ağladığının farkında bile değildi, gözlerini silerken o gün o hatayı yapmadığı için bir kez daha mevlaya şükretti. Bu sefer döktüğü göz yaşları acıdan değil mutluluktandı çünkü.

Doğuma çok az kalmıştı artık bu yüzden son günlerde yine hareketleri kısıtlanmıştı. Üstelik bu sefer çok dikkatli olması gerektiğini biliyordu çünkü geçen sefer sadece bebeğini kaybetmişti ama şimdi kendi hayatı da tehlikedeydi. Ama her şeye rağmen Deniz, öyle mutluydu ki bunu hiç umursamıyordu bile. Kızının doğacağı günü iple çekiyordu.

-"Çabuk gel meleğim." dedi sabırsızlıkla yine karnını severken.

Gözü komedinin üzerinde ki saate takıldığında;
-"Eyvah yine geç kalacak senin tembel baban." diye sessiz bir çığlık koyverdi istemeden.


Bora'yı uyandırmadan önce kahvaltı masasını hazırlamak için ağır adımlarla mutfağa geçti.
-"Acaba babana bu gün ne hazırlasak?" diye kendi kendine düşünürken gözü masanın üstünde ki kül tablasına takıldı. Gülümsemesi yüzünde yarım kalmıştı.

Son günlerde Bora sigarayı iyice abartmıştı. Deniz bu konuda ne kadar ısrar ederse etsin Bora dinlemiyordu. Özellikle Deniz'in hayati tehlikesi olduğunu öğrendiğinden beri iyice agresifleşmiş ve sigarayı tehlikeli bir biçimde arttırmıştı.

Bora, gün geçtikçe içine kapanmıştı. Üstelik bebeğin doğmasını istemiyordu, bunu Deniz'e defalarca söylemişti. Bir defasında Deniz, onu gizlice ağlarken yakalamıştı. Bora, küçük bir çocuk gibi ağlayarak;

-"Seni kaybetmekten öyle çok korkuyorum ki, bunu düşündükçe nefes alamayacak gibi oluyorum. Lütfen Deniz, bu bebeği istemiyorum, sadece seni istiyorum." demişti.

Deniz, bunları düşünürken yine hüzünlendi, aslında Bora kendisine göre haklıydı ama o doktorun ve Bora'nın tüm ısrarlarına karşı kıyamamıştı bebeğine.

Bedeninde günden güne can bulan bu varlık sevdiği adamın bir parçası, ikisinin büyülü bir mucizesiydi. Deniz, kızlarından bahsederken hep "o bizim tüm Dünya'mız" diyordu..

Dünya'sını nasıl yok edebilirdi? Deniz, yapamamıştı ve şimdiye kadar hafif aksilikler dışında çok büyük sorunları da olmamıştı. Biliyordu kızları Dünya doğduğunda Bora'da onu çok sevecekti.

-"Eminim sevecek kızım.." dedi kendi kendine yine karnını yani Dünya'sını severken..


...

Bora, uyandığında yanında Deniz'i göremeyince panikledi, Deniz'in durumu artık iyice ağırlaşmıştı ve neredeyse yataktan hiç kalkmaması gerekiyordu ama o bir türlü Bora'yı dinlemiyor ve yaramaz bir çocuk gibi her fırsatta kendine yapacak bir şeyler bulup Bora'yı endişelendiriyordu.

Bora, aylardır diken üstünde yaşıyordu. Onu kaybetmekten öylesine korkuyordu ki. Ama Deniz'e baskı yapıp üzmekten korktuğu için çok üstüne gitmemeye çalışıyordu. Bu yüzden kendini sigaraya vermişti üstelik son günlerde çoğalan öksürük yüzünden doktora gittiğinde doktoru ona sigarayı bırakmasını aksi taktirde akciğerlerinde sorun oluşmaya başladığını ve bunun kansere kadar gidebileceğini söylemişti.

Deniz, bunu duyduğundan beri sigarayı bırakması için daha fazla baskı yapar olmuştu. Bora, bırakmak için ne kadar çaba harcasa da bunu yapamıyordu. Bu yüzden son günlerde Deniz üzülmesin diye onun görmediği yerlerde içmeye özen gösteriyordu.

Akşam yine o kadar çok sigara içmişti ki şimdi midesi bulanıyordu. Birden aklına akşam içtiği sigaraların izmaritleri geldi. Dökmeyi unutmuştu. Bir hışımla yataktan kalkıp Deniz'in henüz görmemiş olmasını umut ederek mutfağa gitti.

Ama umduğu gibi olmamıştı, mutfağa geldiğinde Deniz, masanın etrafında duran sandalyelerden birine oturmuş elinde kül tablası, gözlerinde hayal kırıklığı Bora'ya bakıyordu.

Bora, içinde duyduğu derin pişmanlıkla zihninde izah etmek için bir kaç kelime aradı fakat sonunda söyleyecek hiç bir şey bulamadı. Sadece

-"Üzgünüm, ama kendime engel olamıyorum." diyebildi, Çaresizliği ve pişmanlığı gözlerinden olduğu kadar kırılgan ve naif sesinden de okunuyordu.

Gerçekten denemişti Bora, ama Deniz'i kaybetme korkusu aklına her geldiğinde kaçacak bir yer, sığınacak bir liman gibi görmüştü sigarayı. İçtikçe rahatladığını sansa bile bu etki çok kısa süreli oluyor ve hemen geçiyordu.

Deniz, ne diyeceğini bilmiyordu.
-"Ne olur aşkım, seni kaybetme korkusu ölümden beter." diyebildi sadece. Ama kelimeler daha ağzından çıktığı anda pişman olmuştu. Bora, pişmanlıkla gözlerini diktiği yerden kaldırıp buğulu bakışlarla ona baktığında;
-"Biliyorum, seni çok iyi anlıyorum inan bana.." diyebildi ağlamasını bastırır bir sesle.

Ama yapamamıştı, gözlerinden boşalan sicim gibi yaşlar eşliğinde yaslandığı duvardan yavaşça kayarak yere oturmuş dizlerini göğsüne çekerek küçük bir çocuk gibi sarsıla sarsıla ağlamaya başlamıştı.

Deniz, usulca kocasının yanına oturup onun başını göğsüne bastırarak saçlarını okşamaya başladı. Bir yandan Bora'yı severken bir yandan gözlerinde ki yaşları bastırmaya çalışıyor ama kendine hükmedemiyordu.

Bora, ensesine düşen ılık damlalardan karısının ağladığını anladı. Artık onu ağlarken ve üzgün görmeye tahammül edemiyordu. Bu yüzden oturduğu yerden kalktı;

-"Özür dilerim bebeğim, her şey için çok özür dilerim.." dedikten sonra yaşlı gözlerle kendisini izleyen Deniz'i orada öylece bırakıp hızlıca evden çıktı..

...


Aradan saatler geçmesine rağmen Bora henüz eve gelmemişti, bu süre zarfında Deniz kendini toparlamış, ufak tefek işlerini yapmış ve Bora için pratik ama güzel bir masa hazırlamıştı. İşi bittiğinde üstüne bir şal alarak balkona çıkıp eşini beklemeye başladı. Bu arada aklına harika bir fikir gelmişti. Bora'ya bir mektup yazacaktı, onu ne kadar çok sevdiğini ve ömrü boyunca da hep seveceğini, ne olursa olsun hep yanında olacağını yazacaktı..

İçeriye gidip kağıt ve kalem aldıktan sonra tekrar balkona döndü. İçinden geçenleri elindeki kalem vasıtasıyla bir bir döktü kağıda Deniz.

Mektubunu "Her Zaman Senin ve Seninle Olacağım Birtanem..!" diye bitirdi.
Mektubu yazarken içi ürpermişti, üşüdüğünü hissetti. Daha sonra kalkıp mektubunu koymak için güzel bir yer ararken mutfak tezgahının üstünde duran sigara paketi takıldı gözüne. İçini açıp baktığında son bir sigara kalmış olduğunu fark etti. Deniz'in aklına bir fikir gelmişti, mektubunu sigara paketinin içine yerleştirdi.

Deniz, Bora'nın sigarayı hemen bırakamayacağının farkındaydı. Umarım bu mektup eline geçtiğinde bu içtiği son sigara olur diye geçirdi içinden.

Saatler geçtikten sonra Bora, nihayet eve gelmişti ama döndüğünde hala perişan haldeydi. Bütün gün aylak aylak dolaşmış ve bulduğu kuytu ve yalnız köşelerde ağlamıştı. Her ne kadar kendini sigaradan uzak tutmaya çalışsa da başaramamış yine de içmişti. Ve bunu yapmak canını daha çok yakmıştı.

Bora, kendi çektiği kaybetme korkusunu ve acısını Deniz'e yaşatıp onu kırdığı için çok pişmandı. Ama elinden bir şey gelmiyordu.

Üstünü başını değiştirip mutfağa geldiğinde Deniz'i masa başında uyuya kalmış halde buldu. Yavaşça yaklaşıp yanağından öptü.

Deniz, usulca gözlerini açıp gülümsedi ve uykulu bir sesle;

-"Hoş geldin Aşkım." dedi.

Bora da buruk bir tebessümle karşılık verdikten sonra;
-"Üşüteceksin aşkım, camı da açık bırakmışsın." dedi Deniz'in kalkmasına yardım ederken.
Salona geçtikten sonra uzun bir müddet hiç konuşmadılar. Oturdukları kanepe üzerinde Bora, Deniz'e sıkıca  ,hiç bırakmak istemezcesine sarıldı, başını göğsüne bastırdı tıpkı onu tanıdığı gün yaptığı gibi. Deniz de hiç direnmeden, sıkıca saran kollara bıraktı kendini..

...


DİPNOT : Arkadaşlar beynim çok meşgul bu aralar bu sebepten cümlelerim biraz devrik ve yorucu olabilir.  Çok akıcı olmadı bu son bölümler onunda farkındayım ama affınıza sığınıyorum hem azıcık daha sabır son bir bölüm kaldı bitmesine :) .

Nursalkımın..

9 yorum:

  1. Varsın cümleler devrilsin yok zararı canım hikaye kendini okutuyor. umarım mutlu sonla biter.

    YanıtlaSil
  2. Bu güzel hiyayeyi ne kadar sevmiştim.. Çok hemde...Senide çok seviyorum Nursalkımım..

    YanıtlaSil
  3. Son sigara 17 bölüm olmuş. Okudum ve hemen 1. bölüme geçtim, toparlamam lazım.
    Söyleyebileceğim tek şey iki asıl karakterin dilinden de yazmış olman hikayeyi daha da okunur kılmış. Çok beğendim Nursalkımım, içim bir tuhaf oldu, hüzünlendim.

    Birde gayet akıcı yazmışsın, yüreğine sağlık.


    YanıtlaSil
  4. önemli değil canım benim...
    sen üzme kendini...
    sonunu sabırsızlıkla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  5. akıcı olmayan yer göremedim.
    sonu acıklı olmasa bari.
    :)

    YanıtlaSil
  6. halaa keyifle okuyorum ki ben.. :)

    YanıtlaSil
  7. Anlatımın bence çok derin vede güzel.En çokta aşk duygusunu detaylarıyla bu kadar ince işlemen çok hoşuma gitti ama sanki hüzne akıyor sonu merakla bekleyeceğim yüreği güzel nur salkımı yüreğin dert görmesin
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  8. Nursalkimi, gayet guzel yazmissin, ben birsey gormedim, devrik cumlefalan..umarim sonu guzel bitecek uzme bizi :))) Paylastigin cocuk resmide ne sevimli oyle yahu..Bu arada beynim cok mesgul demissin ya umarim guzel seyler icindir..Sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. Nursalkımım anlatımın kesinlikle akıcı..Öylesine güzel ve gerçekçi vermişsin ki, duyguları eğer devrik cümle varsa bile pek fark edilmiyor...Emeğine sağlık canım.. sevgiler.

    YanıtlaSil