28 Aralık 2016 Çarşamba

Su/s..


Bir nefes..
Bir yudum 'SU' idin sen..
Hayallerime katre katre işleyen,
Gerçeklere fersah fersah ters düşen..

Sustun, sustu tüm şehir..
Sustun, durdu içimde ki deli nehir..
Akmaz oldu damarlarımda kan,
Doğmaz oldu şehrime güneş,
Uğramaz oldu gecelerime yıldızlar..

Sustun, can çekildi teminden,
Ne umut kaldı ellerimde, ne hayal..
Dualarım yarım, yakarışlarım dilsiz kaldı..
Sustun,
Gözlerim neme, sözlerim gama bulandı..
Su idin Sus oldun..
Gönlüme ilaç idin,
Ömrüme pus oldun..




                                             

Nursalkımın..

14 Aralık 2016 Çarşamba

Yüreğim Yanıyor, Yanıyorum, Yanıyorum..............

Yanıyorum, kelimeler yetmez ki anlatmaya..
Elimden hiç bir şey gelmiyor, ne yapabiliriz, nasıl durdurabiliriz..
ALLAH'ım sen yardım et..
ALLAH'ım sen yetiş..
ALLAH'ım beni affet, acizliğimi affet..
Yanıyorum, yanıyorum!!!






Nursalkımın..

7 Aralık 2016 Çarşamba

Gri..


Yüreğim yorgun..
Bana mevsim hazan, son bahar..
Soldu tüm çiçeklerim, bir bir döküldü umutlarım..
Uzak şimdi nevbahar..
Kara kışlarım ebedi olacak biliyorum..
Ne yaz, ne de ilk bahar, ..
Gökyüzüm hep gri..
Ve bir bir firar etmiş tüm yıldızlar..
Benden geriye kalan boş bir enkaz..
Ellerimde bana kalan gri bir har..




Nursalkımın..

10 Kasım 2016 Perşembe

"Ki.."


(Benim objektifimden)

Bilsen ki..
Gönlümün duvarlarına asılı suretin,
Kulaklarımda yankılanan o ses senin sesin..

İstersen ;
Senelere vur hasretlerle tarumar edilmiş beni,
Aşk hükmüne boyun eğdirmiş nasıl olsa çoktan..
Mahkumum sana, seninle yalnızlığa,
Yüreğim umutlarından kelepçelenmiş,
Şimdi fermanım yalnız sensin..
Ah be sevdam,
Şu zavallı can iki dudağının arasından çıkacak tek bir kelama bakar!
Yol olur gelirim istersen,
Ya da yok olur giderim..
Yağmur olur yağar, nehir olur taşarım..
Engel tanımaz artık beni benden çalan bu zalim aşk!
Her şey iki kelimeye bakar; "Sen istersen!"

Ecel olsan ölürüm sana!
Toprak olsan yol olur, yağmur olsan sel olurum..
Ah be gece gözlüm,
Seni gördüğümden beri ben sadece sen olurum..

Umutlarımı gömmeye çalışsam da en dipsiz mezarlara,
Yine de varlığına ten, gülüşüne can olurum..







Nursalkımın..

2 Kasım 2016 Çarşamba

Ruh kafesi...



Gitmek..
Kaçıp gitmek, beton yığınlarından,
Kuru gürültülerden, entrikalardan, hazımsızlıklardan, kinden, nefretten..
Sadece gitmek, geriye kalan ne varsa bırakıp..

Hüzünden gidebilir miyim ki?
Yol üstünde sapaklar çıkacak biliyorum..
Ve yolum yine yarım kalmalara düşecek..
Yine de benden arda kalan ne varsa hepsini doldurup bir çuvala sırtlanıp gitmek..

Her şey gitmek istiyor..
Hayallerim, ümitlerim, sevmelerim, sevilmelerim..
En çokta tenden bir kafese hapsedilmiş ruhum...

ALLAH'ım.. Bir tek sana muhtacım..


"Hayallerime gülümseyen adam,
içimde sana dair kocaman umutlar kalmıştı..
Şimdi her şey gibi onlarda yarım,
Kanatlarım kırık...
Uçmak istiyorum da, aklıma geliyor gece gözlerin,
Düğümlenip kalıyor kursağımda hıçkırıklarım..
Yokluktaydım her zaman,
Şimdi varlığım batıyor ciğerlerime, nefessiz kalıyorum..
Sana haykıracak, söyleyecek öyle çok kelamım vardı ki, 
Sen sustukça coşuyor bakışlarımda ki karanlık..
Şimdi gece oldum üşüyorum, 
Bir hayalin vardı yaşama dair,
Şimdi o da yok, kimsesizim..

 Bir mucize lazım bana diyorum,
Ama 
Unuttuğum bir şey var..

Ben mucizelere inanmam.. "














Nursalkımın..

24 Ekim 2016 Pazartesi

Gitsem..



Gitsem huzura doğru..
Yol yol olsa, yolum olsa bulutlar,
Her köşe başında sevdaya dair olsa molalar..
Ve yine huzurdan geçse bütün duraklar..

Gitsem huzura doğru,
Gölgeler olsa içimde ki sapaklar,
Çıkmaz sokaklardan ansızın çıkıverse umutlar..
Ve yine sessizlikle demlense buruk tüm dudaklar..

Gitsem huzura doğru,
Kaçsam hüzünlerden,
Ardıma bırakıp tüm gözyaşlarımı..
Yeşil anılar biriktirsem heybemde..
Dünlerimi çiçeklerle ovalasam,
Ve ışıltılı düşler serpiştirsem hatıralarıma..

Gün doğsa batışlarımdan,
Ilık bir huzur esse sağdan, soldan..
Yıldızlardan yankılansa buram buran tüten dualar,
Ve ben alıp bir tutam toprağı avuçlarıma,

Gitsem..

"Ruhumda kopan bu apansız fırtınalar,
Durduramıyorum artık hüzünleri..
Ellerim üşüyor, ruhum titrek..
Yüreğim tütüyor, ondan bu yanık kokusu..
Gelme gideceksen,
Bitişlerim oluyor firarın,
Efkar bölük bölük ciğerlerimde,
Tıkandım, nefes alamıyorum!"




Nursalkımın..

19 Ekim 2016 Çarşamba

lost on you..



Neredeyim şimdi?
Olmam gereken yer neresi..
Ne için çekiyorum bunca acıyı?
Hislerimi uyuşturmanın bir yolu yok mu?
Yoruldum, koşamıyorum..
Sadece dursam artık olmaz mı..

Hayallerimi kaybettim..
Hayır aslında kaybetmedim,
Onlar kasıtlı olarak katledildiler............



Nursalkımın..

12 Ekim 2016 Çarşamba

Bana Bir Mucize Anlatır mısınız?

Bu aralar yüreğimin dalgaları bentlerini aşıyor ve beni umutsuzluğa doğru sürüklüyor..
Bu aralar gerçekten mucizelere inanmaya ihtiyacım var..
Gittikçe silikleşen umutlarım kararıyor, karartıyor..
Sebeplere ve inanmaya ihtiyacım var..
Bana mucizelerinizi anlatabilir misiniz?
Bırakmamam ve direnmem için sebepler verir misiniz?

Gerçekten kaybetmekten korkuyorum...

Nursalkımın..

11 Ekim 2016 Salı

Bu gün..

Bu gün içimde şuursuz bir sıkıntı var..
Aptal şeyler düşünüyorum, aptal bataklıklara saplanıyorum..
Bu gün dünyayı yakasım, yıkasım, katledesim var..
Önüme çıkan her şeyi ezip parmaklarım arasında sonra da fırlatıp atasım var..
Keşkeler, ahlar, umutsuzluklar beynimi kemiriyor ucundan ucundan..
Düşünmekle hayal kurmak arasında bütün vücudumu saran bir sorumluluktan bunalım halindeyim.
Sanki Karadeniz'de batan gemilerim var, sırtımda koca bir yük, boynumda tasma!
Bunaldım, daraldım, darlandım..
Yorgun, isteksiz, huzursuz ve biraz da şuursuz hissediyorum..

Bu gün ben hiç iyi değilim..
/Yine


// Düzeltme : Yazı taslaklardan yanlışlıkla yayımlanmış nasıl oldu anlamadım ama güne tevafuk düşmüş..
Haleti ruhiyemi aynen ifade etmiş..


Nursalkımın..

10 Ekim 2016 Pazartesi

Vazgeçtim ..



Vazgeçtim..
Ey hüznüne kurban olduğum..
Ey yokluğundan vurgun yediğim..
Ey uğruna viran olduğum..

Umutlarımdan vazgeçtim..
Ey aşkına mahkum kaldığım..
Bu nasıl bir delilik...
Söyle, bu nasıl bir çaresizlik..
Sessizliğinde kendimden de vazgeçtiğim..

Yangınından kor,
Ey aşkından kör olduğum..
Hangi biçare kitaba yazıldı kaderimiz..
Hangi akşamın ateşinde demlendi kederimiz..

Dayanamıyorum artık..
Azrailim ol gel..
Ecelim ol sar..
Vazgeçtim ya,
Gel de bu gecenin ahirinde beni al..

Vazgeçtim..
Gel seril üstüme toprağım ol..
Vazgeçtim..
Gir saplan yüreğime hançerim ol..
Vazgeçtim..
Al şu canı bu tenden katilim ol..

Vazgeçtim..
Vazgeçtim de kendimden,
Söyle neden geçemiyorum senden...?

"Bu karanlıkta tek ışık sensin Allah'ım........"



Nursalkımın..

3 Ekim 2016 Pazartesi

Yine mi Keder..


Bazen yüreğim patlayacak hissediyorum hüzünden..
İsyana varıyor yollarım, böyle ramak kalıyor düşmeye..
Kaybedişler, umutların parça pinçik olması, hayal kırıklarım gelip oturuyor boğazıma..
Hasretler, umutsuzluklar beynime beynime vuruyor durmadan..

ALLAH'ım diyorum,
ALLAH'ım yine kapındayım, acizim, kimsesizim, yapayalnızım, çaresizim ne olur yardım et..
Ne olur tut ellerimden yoksa kayıp gideceğim, ses ver sesime yoksa sükuta yenileceğim..
Karanlık çöktü üzerime, uzun süredir ama çok uzun süredir bir umut ışığına ihtiyacım var..
Sesime ses, duama kabul bulmaya ihtiyacım var..
Yoksa yitip gidiyorum..

Yüreğim sanki parçalanıyor, yalnızlıktan üşüyorum..
Duygularım uyuşuyor..
Yanıp kavruluyorum, bu içimde ki şey, acizlik mi demeli? Yoksa yalnızlık mı? Kimsesizlik mi?
Adını bir türlü koyamadığım bu şey, sinsice işliyor kanıma, yavaş yavaş tüketiyor beni!
El-aman rabbim, yardım et bana..
ALLAH'ım kalmadı dermanım, takatim kalmadı..
Yardım et ne olur, tükendim..
Yardım  et ne olur, sana muhtacım..




Yanardağ gibi için için sönmez mi bu sinsi ateş?




Nursalkımın..

30 Eylül 2016 Cuma

Bilsen..



Bir bilsen içimde kopan fırtınaları..
Bir bilsen yetemediklerimi, yetişemediklerimi..
Oysa ne çok hayal biriktirdim biliyor musun çocukken ben hayata dair?
Çocukken de acılarım vardı, büyüyünce geçer sandığım...
Şimdide var çocukken hiç tanımadığım..

Yalnızlıklar ömür boyu bırakmazmış insanın yakasını..
Kimi, neyi olursa olsun insanın, o hep yalnızmış aslında..
Doğarken de yalnızmış insan, ölürken de..
Ve biliyor musun?
Yaşarken de..

Hiç biliyor musun?
Ben kendimi çok sevmiyorum, yaptıklarımın da doğruluğu konusunda endişelerim var..
Yapacaklarım için ise sadece dua edebiliyorum...
Yani kendime bile yabancıyım aslında..
Kendimden bile uzak..
Kendime bile kırgın..
Kendimden bile yorgun..

Benim sana hiç anlatamadığım, yüreğimi yırtan sancılarım var..
Gözlerimi her defasında kanatan hüzünlerim var..
Çaresizliğe bürünmüş umut kırıklarım,
Ve yaşanamadan yarım kalmış kimsesiz hayallerim var..
Yitiklerim, yitirdiklerim, yıkılmışlıklarım var..
Avuçlarım da belli belirsiz çatlaklar,
Göz yaşları gibi bir bir damlayan kan baloncuklarım var..

Bilsen ne kırgınlıklarım, ne tek başına kalmışlıklarım,
Koca koca hüzünlü yalnızlıklarım var..
Bir bilsen ah..
Ne boynu bükülmüşlüklerim var...
Bir bilsen büyütülmeyen ne çocukluk anılarım,
Koyu karanlıkta biçare kalmışlıklarım var..
Dört duvarlar arasında ne suskun haykırışlarım,
Ne acıya perçinlenmiş bakışlarım var!

Bir bilsen canıma batan ne kırıklarım var yokluklarda..
Ne sancıyan, nasıl şiddetle acıyan yanlarım var..
Saçları şefkatten mahrum, hiç okşanmamış bezgin çocukluğum,
Çocuk kalbi katledilerek parçalanmış yaşanamamış gençliğim var...

Bir bilsen ne çok aramak istedim seni,
Ne çok boynuna atlayıp sarılmak...
Yoklukla acıyan yaralarımı varlığınla sarmak..
Bilmiyorsun ya hiç bir şeyi !
Oysa bir bilsen şimdi içimdeki seni...

Ahh..
Bir bilsen ne yapamadıklarım,
Ne yapamayacaklarım var..
Bilsen, bilsen sen şimdi bana ağlardın..
İnan bilsen şimdi bana koşardın!

.............................zamansızlıklardan !
..................







Nursalkımın..

29 Eylül 2016 Perşembe

Karman/çorman..



Uzunca bir gecenin sonunda Gabriel, ellerim üşüyor! Yüreğime bastıran sis gözlerimden akıyor yağmurların tınısında..
Denizler diyorum gri denizler, olsaydı belki biraz yeşil!
Aslında hikaye denizin kızına aşık bir korsandan geliyor.
Tek gözü bencillikle kör edilmiş ve alaylı maskenin takıldığı korsanın ellerinde diğerlerinden çaldığı hayaller var.
Öyle ki Picasso'nun tablolarına konu olan sızmış ve süngüye çekilmiş amansız aşk, baksana Picasso bile susmayı tercih etmiş..
Tablolarında ki karman çormanlık onu da zifiri bir suskunluğa itmiş..
Bir ressamın fırçasından yayılan hüzünler gibi, bir tuvale ince ince işlerken yalnızlığımı atlar koşuşturuyor yüreğimde.
Yüreği kırık Mecnun alıyor sazı eline, imkansız aşka tutulan Leyla için söylüyor manilerini.. Leyla öyle bir yangın ki sevgiliye ateş gibi yakıyor giydiği tüm gömlekler, zehir gibi keskin içtiği tüm şerbetler..
Bütün denizleri içse sönmeyecek içinde ki kor Leyla'nın..

Yar ise suskun!

Şişş.. Sessiz olun lütfen, artık feryat etmenin faydası yok!
Mamafih hanımefendi bu hayatın gailesine göre elimizden gelen her şeyi yaptık ama ne yazık ki Aşkı gelenin yaşama şansı yok!

Hastanız şiirlerimize konu olduğunda, fazla aşktan tükenmiş durumdaydı..
Tüm unutturma çabalarımız hiç bir sonuç vermedi..
Kısacası üzgünüz, hayallerinizi kaybettik!
Bundan sonra sesini yitirdi tüm kelimeleriniz, başımız sağ olsun...




.



Nursalkımın..

9 Eylül 2016 Cuma

Geriye Kalan..



//Eylül sardı beni;


"Oysa olmalıydın şimdi yanımda..
Sıkıca sarılıp sana sıcacık düşlere kapılmalıydım kollarında.. "

Diye geçiriyordu aklından Kadın..

Tam o sırada alaycı bir tavırla;
-Neden? diye haykırdı adam!
-Neden böyle mutsuzsun ki? anlayamıyorum! diye ekledi..

-....!
Sadece sustu kadın, feri sönmüş bakışlarını ellerinden çekip perdesi yarı aralık pencereden bulutsuz gökyüzüne çevirdi..
Susmak batıyordu ciğerlerine ama mecali de kalmamıştı artık konuşmaya..

Hem konuşsa ne diyecekti ki?
"Sadece sevilmeyi bekledim bunca zaman!" Dese anlayabilecek miydi adam?

Oysa solan bakışlarından, sessizleşen tebessümlerindem, yok olan ışığından anlamalıydı adam..
O'nu nasıl yavaş yavaş tükettiğini, yaşam sevincini nasıl katlettiğini göremedikten sonra Kadın daha ne söyleyebilirdi?

Artık iflah olmayan bir hazan mevsimiydi kadın..
Solmuştu tüm çiçekleri, kurumuş ve çatlamıştı toprakları..
Tarihine hüzün lekesi bulanmıştı bir kere..
Gökkuşağı solmuş, ellerinde sadece grinin tonları kalmıştı..

Anlamayacaktı hiç bir vakit adam..

Kadın için artık çok geçti..

Çaresizlik hastalığına tutulmuş, ölmek için gün sayan bir ceset kalmıştı geriye..





Dokun yaralarıma, artık tek çarem sensin anlasana!
Yavaş yavaş eksiliyorum benliğimden,
Bittiğimde göreceksin!
Benden geriye bir tek "Sen" kalacak..




Nursalkımın..

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Sevda..



Pardon bakar mısınız?
Benim bir yanım, kaldı biraz yarım..
Diyorum ki bir baksanız..
Tutup kolumdan, en acıyanlarımdan sarsanız...
Belki bir film sahnesi gibi olamayız ama,
En azından hayallerin tezahürü olabilir kavuşmamız..

Pardon sever misiniz?
Neden diye sormadan, bahanelere sığınmadan!
Cesur olup mertçe yüreğinizi bir verseniz,
Yılların tecellisi bütün kırık beyazlarımla sevseniz!
Belki hayalleri süsleyen yıldızlar misali güzel değilim ama,
En azından rüyaların ön gösterimi olur sevişlerimiz..

Pardon gelir misiniz?
Yollar tükense de maverada,
Bir patika aralığında inadına kesişse yolumuz,
Görmüyor musunuz?
Siz ve ben kırık kalplerin parçalarında nasılda yok olmuşuz..
Gaipler(kayıplar) kervanında kendimize nice sahte yollar bulmuşuz..

Yani işin özü;
Diyorum ki bana bir baksanız,
Beni bir sevseniz,
Ve  bana gelseniz..
O zaman işte tam olacak bu sevda..

//Sessizliğin ertesinden






Nursalkımın..

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Ben, Ben Olmasaydım?




Bazen düşünüyorum olduğumdan farklı biri olmayı ve yaşadığım hayattan farklı bir hayat yaşamayı..
Mesela prenses olabilirdim diyorum, kim istemez ki?
İsterseniz şimdi gidin sorun tüm küçük kızlara, hepsi özünde birer prensestir zaten :)))
Düşünsenize herkes el pençe divan önünüzde, ülkenin yüreği sizin için çarpıyor, tüm genç delikanlıların kalpleri size bağlı, birine tebessüm etmeniz ne büyük lütuf..
Ama sonra prensesin eğitimleri, hep girmesi gerektiği dar kalıp, içinde bulunması gereken sorumluluk ve ciddiyet aklıma geliyor aman boş ver diyorum..
Sonra çoban yapıyorum kendimi, gün boyunca koyun kuzu peşinde aylak aylak dolan dur diyorum, beden yorulsun ama beynin rahat..
Hem diyorum o ağaç senin, bu çiçek benim..
Belki de küçükken izlediğim Heidi'nin Alp Dağlarının dibinde doğal doğal yaşayayım diyorum..
Sonra aklıma özene bezene baktığım, peşlerinde dolandığım koyunlarımın, kuzularımın hunharca(!) kesildiği geliyor hemen ondan da vazgeçiyorum..
Sonra doktor oluveriyorum birden, hastalara mucizevi şifalar bulan, mevlanın kullara bahşettiği gizemleri keşfeden ben oluyorum..
Tüm hastaları iyileştiriyorum, tüm ağrıları dindiriyorum, dünyada benden iyisi yok! İnsanların hepsini mutlu ediyorum, sonra başkalarını mutlu etmeye çalışırken kendime ayıramayacağım zaman geliyor aklıma ondan da vazgeçiyorum..
Seyyah olsaydım mesela diyorum, o ülke senin bu okyanus benim gezseydim. Keşfederek tüm alemi daldan dala uçan kuşlar misali, oradan oraya sürükleseydi hayat beni.. Ama neden sonra kırılan kupamı bile özleyip üzülen benim geride bırakacağım onca güzelliğin ve dostun özlemini düşünüyorum yok yok bu zor diyorum..
En sonunda ekmek elden su gölden bir sahil kasabasında yaşayan bir yaşlı oluyorum. İş yok, güç yok! Koca günler akşama kadar benim. Gez dolaş, gün bitinceye kadar otur, yat! Hiç çalışmak yok..
Sonra hafta sonları bir gün ev temizlemekle geçtiğinden diğer gün daha öğlen olmadan evde oturmaktan sıkıldığım bir ampulün yanma edası ile zihnimde beliriyor, hemen kendime geliyor ve sonunda acı gerçekle yüzleşip tamamen kendim oluyorum ve olmayı düşlediğim her karakterde böylesine sıkılacak üzülecek parçalar bulduğum için kendime kızıyorum..

Sonunda kendim oluyorum da işte orada da bir türlü huzuru bulamıyorum.. Eee nasıl olacak peki? Siz söyleyin, ben ben olmasaydım KİM olmalıydım..



Çocukluğumu anımsattı bana bu şarkı :) Sizlerle paylaşmak istedim.


NOT: Uzun süredir buralarda olmayışıma sitemde bulunan dostlar, sizi seviyorum ama son zamanlarda kendimi pek sevemiyorum o yüzden okumaya değil ama yazmaya ara vermeliydim..


Nursalkımın..

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Sen halim..


Sen halim..
Derinlerde küçücük bir ışık,
Masalsı özgün bir rüya..
Uykusuzluk koydum adına, yoksun ya..
Belkilere adadım umutları,
Avuçlarımda saklı, adına edilmiş bir iki özenli dua..

Sen yarim..
Güz desen güz değil, yaz desen hiç değil..
Nedir bu sende ki ben hali?
Bir bilsen İçimde kaç mevsimin akışı, hangi çılgın baharın yağışı var ..
Saklandığım en çocuksu yanım,
Aşk, heybemde biriktirdiğim en taze umutlara yağar..

Sen halim..
Başım dönüyor, hayaller uçuşuyor etrafımda..
Kana kana içiyorum seni, hadi gel biraz daha kanat!
Sökmez hiç bir engel artık bana,
Umut sarhoşuyum tüm imkansızlıklara inat!

Sen halim..
Haddimi aşmak,
Tek dileğim gecelerden tenine taşmak..
Ve kavuşmak..
Kollarınım ruhumu sarmalayışı nasıl olurdu,
Kokun, kokumla nasıl dururdu bu işte öyle destursuz bir merak...

Sen halim..
Hadi tut avuçlarımdan,
İçimdeki hırçın çocuğu kanatlarından sarmala..
Yakala kollarımdan, sal beni yüreğinde ki harmana!
Tutamıyorum baksana!
Kelimeler arsızca düşüyor dilimden, tüm bu karmaşıklığım bir tek sana..
Anlasana tüm bu hoyratça esişim yokluğuna!







Nursalkımın..

2 Ağustos 2016 Salı

Yazsam mı? Yazmasam mı?



Düşüne düşüne içim şişti, yazmak ise benim kaçış kapılarımdan biridir. Neyden kaçış diye soracak olursanız en çok kendimden ve sürekli düşünmekten.
Düşünmekten yorulur mu insan? Bu sorunun cevabı diğerlerinde nedir bilmiyorum ama ben ciddi anlamda yoruluyorum. Bazen aklımın sıfırlanmasını istiyorum belki tehlikeli bir istek ama kötü olan her şeyi unutmak istiyorum..
Mesela kötü insanları, o insanlara ait kelimeleri, fiilleri..
Kötü olayları, tecavüz haberlerini, kaza haberlerini, çatışma haberlerini, savaş haberlerini..

-En çokta zulme maruz kalan masum çocukları...

İçimde histeriyle çelişen vicdanım ise unutmak çözüm mü diye sorguluyor, beynimi yiyor adeta..
Elbet çözüm değil ama tüm bu olan bitenler karşısında ki acizlik öyle ağır ki, hiç bir şey yapamayan olmak unutmayı yeğletiyor bana..
Başta da dediğim gibi kendimden kaçmak için bir şeyler yapmam lazım zira böyle giderse insanlığın geldiği bu nokta (savaş, kin, öfke, kibir, darbe, endişe, çocuklar ne çok var bu noktanın virgülleri değil mi?) beni delirtecek.. Gerçek delilikten bahsediyorum çünkü artık sindirip kafamdan atamaz hale geldim. En çokta ötekileştirenler konusunda sürekli düşünüyorum sağ, sol, din, cemaat vs. Herkes taraf tutmakta özgürdür eyvallah da öyle bir nokta var ki taraf olduğunda dünyayı kendinden ibaret saymak kendinden olmayana böcek gözüyle bakmak işte bu durum midemi bulandırıyor.. Bir de taraf olup vatanına saldırmak o apayrı bir konu ki ele bile alamayacak kadar ürkütüyor, kızdırıyor, hasta ediyor yor yor yor bitmiyor işte onun hissiyatı!

Böyle insanlar gördüğümde içimde kusma isteği beliriyor bu yalan değil gerçekten istemsiz şekilde öğürecek duruma geliyorum.. Sonra bu tarz insanlara verilecek cevaplar sürekli dolanıyor beynimde ama son zamanlarda edinmeye çalıştığım "SUS" öğretisi dilimi bağlıyor.. Keşke beynimde ki sesin dilini de bağlasa ama işte dilim sustukça beynim konuşuyor, hakaretler savuruyor, ahkamlar kesiyor, neden susuyorsun diye haykırıyor...

Sonra yine kendi cevabını beynim veriyor; Konuşsam ne değişecek?
İşte konu başlığı da bundan mütevellit; Söylesene YAZSAM ne değişecek?

Daha ötesi de var da yorgunum be, yemin ederim çok yorgunum...

// Tek çocuklar gülsün o bana yeter...

..... .... ......... !

Nursalkımın..

14 Temmuz 2016 Perşembe

Söyleyebilseydim, "GEL derdim.."


Diyebilseydim eğer;

"Uç gönlüme,
Uğur getirsin düşlerime gülüşlerin..
Firari hayallerin uçuştuğu rıhtımlara kesişsin yolumuz..
Tesadüf diyelim bakışmalarımıza,
Tesadüf diyelim niyetli karşılaşmalarımıza..

Bir terennüm essin yüreklerimize,
Işıl ışıl düşsün yıldızlar gecelerimize..
Her gecenin sabahı biz olalım..
Her gecenin sabahına birbirimizin kollarında varalım..
Her güneşin doğuşu, her dalganın kıyıya vuruşu..
Her baharın  rengarenk gelişiyle doğalım.."

Derdim sana...

Ama;

"Ben sessiz sedasız, içimden sevdim seni,
Umut koydum gece gözlerinin adına..
Bakabilseydim eğer umut edebilecektim beni sevmeni,
Oysa ben umut edebilmenin hayali ile yetinmeyi de bildim..
Senden izin almadım severken seni!
Bu yüzden özür dilemeyeceğim..
Sadece, eğer bir gün mümkün olursa senden seni dileyeceğim.."

                       




Nursalkımın..

30 Haziran 2016 Perşembe

Yorgun..



Avuç avuç biriktirdiğim kelimelerden hangi ikisini yan yana getirsem şık durmuyor bu gün..
Harflerim derin bir sükuta bürünmüş, cümlelerimde ise yer yer kırıklar var..
İçimde git gide büyüyen bir kara delik sonsuz bir boşluğa sürüklüyor tüm umutlarımı..
Yerle yeksan olmuş bir ülke, iç savaşta yenik düşmüş yetim bir mülteci gibiyim..
Ve sonra..
Sadece düşündüğümü düşünüyorum, susmak mı daha ağır yoksa konuşmak mı?
İçimde dizleri yamalı bir çocuk, dudaklarını büzmüş bana öylece bakıyor..
Hüznün dibine vurmuş, felahı solmuş ruhum tarumar bir halde!
Bilmiyorum!
Bundan sonra düştüğüm yerden kalkar mıyım bir daha?
Bittiğim yerden başlar mıyım?

Kalbimi kırmadılar hayır..
Sadece içimde kırılacak bir parça dahi bırakmadılar!
Boşum, bomboş..

// Günlerden hazan, mevsim'im simsiyah..
// Dua diyorum, dua ama......
//Yetiremiyorum içimde ki hezeyana..

Şimdi sana suskunluğumu duy desem,
Ölüyorum, yetiş desem..





Nursalkımın..

20 Haziran 2016 Pazartesi

Ah..


Ben, gecelerin meltemi olup uğruyorum senin semtine bazı bazı..
Dualar adıyorum adına bin bir türlü,
Umutlar bağlıyorum kirpiklerinin her bir tanesine..
Rengarenk sana dair hayallerim, senden gayrısı ise gri..

Kanatları yamalı minik bir serçe çırpındıkça yüreğimde,
Öyle bir "Ah..!" yükseliyor ki sessizliğimin fendinden!
Tüm aşkların hakimi, tüm ayrılıkların katili olasım geliyor!
Tüm gecelerin matemi, tüm haykırışların sesi olasım geliyor..!

Uzansam belki de tutardım ellerini,
Söylesem kim bilir belki de duyacaksın sesimi..
Ama ürkek yüreğim öylesine korkuyor ki kaybedişlerden..
Sana dair minicik bir umuttur yaşamaya bağlayan beni..

Gayrım yitik, gayrım küflü..









Nursalkımın..

15 Haziran 2016 Çarşamba

kırık..



"Üzülme cancağızım. Her bir yara'dan, haberdardır Yaradan.."

Mevlana



Öyle kırıldı ki yürek kemanı,
Çalmaya mecali bile yok ne çileyi, ne gamı..
Umut desen bağrından yitik bahar,
Sığınacak ne bir yuvası var ne bir hanı..

Ey gönlüm, bu yitikliğin bir yolu vardır elbet..
Bu suskunluğun, tebessüme arız bir sözü..
Yıkılsan da haydi bir gözyaşı daya gayret!
Her gecenin bir sabahı muhakkak vardır sabret..



"En candan arkadaşım ruhumu saran gece,
Ben kime bağlanmışım ağlıyorum gizlice.."





Nursalkımın..

13 Haziran 2016 Pazartesi

Sus/Pus..



Sen bilmezsin de ben özledim seni..
Hasretlerin hepsini sana adadım..
Yıllarımı, yarınlarımı hayaline bağladım..
Anla ki bende olduğun kadar varım,
Sustuğun kadar kaybolur yollarım..
Sessizliğin kadar yanarım..

Bir tebessümün yeniden yeşertir beni..
Ancak varlığın yeniden filizlendirir,
Toprağa gömdüğüm tüm gerçeklerimi..
Anla ki bende olduğun kadar varım,
Sustuğun kadar kaybolur yollarım..
Sessizliğin kadar yanarım..







Nursalkımın..

24 Mayıs 2016 Salı

Sessizliğim..

(Benim objektifimden)

Kuru yapraklar misali..
Parça parça savruluyorum parmaklarında!

Öyle bir his ki sensizlik, 
Ölmek bile hayal şimdi..

Yalnızlığınsa her dem gönlümün duvarlarında yankılanıyor,
Benim için çok geç artık!
Gamlı ruhumun başı sağolsun..

Sessizliğine kurban verdim yarınlarımı,
Olsun varsın,
Sevgilim senin canın sağolsun!





Nursalkımın..

20 Mayıs 2016 Cuma

boşver..



Gel..
Boş ver tüm teamülleri,
Bütün kuralların canı cehenneme!
Bırak! bir bir yıkılsın doğrular, bozulsun tüm ezberler,
Gel, o dipsiz derin gözlerinden yüreğime askın tüm denizler..
Gel, gel artık yüreğim sensin!

Gel,
Geceyi yorgan misali alalım üstümüze, bırak gün bir kere de bizim için doğsun,
Sert mevsimlere inat çırılçıplak tenimizi bahar esintileri bulsun!
Gayrısı meftun, gayrısı mecnun bırak bu zaman bizim olsun!
Gel, gel artık sevdan göğsümde uyusun..

Gel!
Kır zincirlerini, bitsin bütün özlemlerimiz,
Kördüğüm olalım, tüm kavuşmalar bizim olsun!
AŞK ise ellerinde ki, bırak gayrısını!
Hiç bir şey AŞK'tan daha mühim değil!
Yak bütün gemileri ve unut 'sen', 'ben' olmayı!
Gel! gel hadi adımız BİZ olsun..!




Yüreğine tokat gibi vurunca aşk sana susmayı öğretir..
"Gel, gülüşün saklı kelimelerimin dile gelişi olsun!"





Nursalkımın..

12 Mayıs 2016 Perşembe

Şirazesi Şaşmış Melankoli.. (vol:4)

NOT:Bu yazı ve bu başlıkta yayımlanacak olan bütün yazılar ve kurgular argo/küfür ve melankoli içerecektir. Ona göre okuyunuz lütfen!

Şirazesi Şaşmış Melankoli Vol :3 Okumak İstersen..

İnsanların bencilliklerinden,
Kabul olmayan dualardan,
Sürekli yıkılan hayallerden,
Bitmeyen kusma isteğinden,
Dinmeyen kalp sızılarından iğrenerek başlamıştı yine güne..

Umutlar taa en başından kaybetmişti onun kara dünyasında ki yaşam savaşında..

Tüm dünyadan soyutlanmak ya da tüm alemi kendinden soyutlamak yenilemez bir kuralı, kendini içine doladığı sinsi bir kuşatması olmuştu..

Öyle ya, kendisi dahil her şeyden kaçar olmuştu artık..

Gün geçmiyordu ki düştüğü dipsiz çukurlara daha bir sıkı sarılıyordu, nasılsa mutlumsu masallardaki şahane beyaz atlılar ona gelmeyecekti.
Aslını soracak olsalardı ata bile gerek yoktu, hatta gelmesine de..
Sadece "Gel" dese yeterdi, ama hayal işte!

Egoları dünyanın atmosferini aşıp uzaya değen o geri zekalı ona gel demeyi bırak yan gözle bile bakmazdı zannınca.

-Kahrolası, ukala, geri zekalının dümbeleği! diye çemkirdi içinden,
-Kahrolası Şimarık p.ç! diye de ekledi sızlayan gözlerini ovuşturduktan sonra! Kime, neye, niye sinirlendiğini bile bilmeden!

Şuan sadece hudutsuzca küfretmek istiyordu, sanki bildiği tüm iğrenç kelimeleri sözlere döküp ağzından dışarı atarsa, çıkan her kelime ile birlikte beyninden de topyekun atabileceğini ve hiç değilse içinde biriktirdiği b*k çukurundan kurtulabileceğini sanıyordu!

Hayatı aynı çizgide, aynı hüzünle, gam çizelgesinde tek sektirmeden devam ediyordu.. Her gün bir birinin aynı, tarih ise her gün bir artışla önceki güne fark atarak ilerleyip duruyordu. Esasında takvimden kopan her bir yaprak sanki her seferinde içinden bir parçasını alıp götürüyordu.

Tutunduğu anılar yavaş yavaş silinmekteydi, saklı olan en ücra loblarından.. Ama bir çift göz hala delercesine yansıyordu hayal aurasından içeri! İçinde eriyip yok olmak, öylesine saatlerce bakmak, en saklı hazinelerini kurban ederken, içinde mahkum olmak istediği bir çift karanlık..

Ve muhteşem kıvrımlarına hayran olduğu, şuh bir tebessüme mesken edilmiş, ince bir çift dudak.. En çok kenarı ısırılmış ve yer yer uçuklamış dudakları ile temasıyla o kıvrımların ucunda kendine pay çıkaracağı tadı merak ediyordu!

-Ha s*ktir!
-Bi defol git ya!
-Alooo bi dön lan şu dünyaya! derken içinde ki kevaşe ses, yanındaki elit görünümlü, yakışıklı sayılabilecek ve kendisine gözlerini dikip tiksinircesine bakan adamı fark ettiğinde o sesin sadece içi ile sınırlı kalmadığını anlamıştı.

Yine tıklım tıkış bir otobüsün içinde, zor bela sıkıştığı bir kapı köşesinde başını dayadığı buğulu ve kir içindeki camın kenarında hissiz ve tepkisiz karşılık verdi adamın bakışlarına.. Biraz rahatsız olmuş gibi huzursuzca kıpırdansa da aslında pek istifini bozmadı.

Bakışları ile tüm entelliğini kusan adama "sana ne be!" mimiği attıktan sonra umursamayıp iç dünyasında kendisiyle olan kavgasına, kaldığı yere, pis camına geri döndü.

Her nefes alış verişinde biraz daha buğuya bulanıyordu cam. Baksa da pisliğinden hiç bir şey görmeyecek olduğu halde arada bir eliyle camın buğusunu siliyordu işte. Dışarıdan bakıldığında normal bir insandı ama içi çürümeye yüz tutmuş bir gül kurusu...

Her bir kelimeyi eskitmişti avuçlarında buruşturup bir kenara atarken, öylesine hissiz ve eksik hissediyordu ki küfretmeye bile takati kalmamıştı bu gün.

Bazen o salakla ilgili hayaller kurmak istiyordu, azıcık umut, azıcık şehvet karıştırıp masalımsı zımbırtılarına hiç değilse arada bir tebessüme, kalbini tatmin etmeye ihtiyacı vardı.. Ona da içindeki edebin şahikasında yaşayan sözü ona ahlak memuru tarafı izin vermiyordu!

Ahlaksızlıkların dibinin de dibine vurduğu hayat çoktan tecavüz etmişti onun metruk yaşam kırıklarına, sevinçleri bekaretini aşk arsızlarına kurban etmenin ötesine geçmişti..

Yaşayan ölülerden olalı, sessizliği diline dolayılı çok olmuştu yani..

-Ah hayır!

Gözünde zoraki tuttuğu o minik salak "göz yaşı" önüne çekilen bentlere aldırış etmeden ince bir serinlik bırakarak iniyordu bir biri ardınca dudaklarının kenarına!

Çok sinirlenmesi gerekiyordu bu duruma, garipti ama nasıl olduysa sinirlenmek yerine salak salak gülmeye başladı! Yanında ki entel-dantel kişilik ise kendinden emin ve ukala bir şekilde hala süzmeye devam ediyordu. Farkındaydı ama onun güncesinde farkında olmakla umurunda olmak çok başka şeylerdi!

İçinden "-Canın cehenneme" sitemini eksik etmeden, fütursuzca gülmeye devam etti.

Gülüyordu, dudağının kenarına inen göz yaşının bir çift dudağın sıcaklığında kuruduğunu hayal etmişti. Tıklım tıkış bir otobüsün içinde, menopoza girmiş bir havanın kararsız sert esintileri arasında nihayet en b*ktan bir anında, hayale karışık bir şeyler hissedebilmişti!!!

Her zaman olduğu gibi saçma sapan bir şekilde kat kat giyinmesine rağmen üşüyordu, ama yine de tüm kasvetine rağmen hayalleri bir damlanın izinden yol bulabilmişti kendine..

Tebrik etmek lazımdı, kulağındaki tutturulmuş kulaklıktan gelen tiz melodi nasılda başarmıştı an'a uymayı..

(Devam Eder..)


Gelebilseydim, bir daha gitmezdim senden!
Sevdim, evet hakkım değildi!
Kime yar oldu ki sevda?
Hangi aşkın payına düştü mutluluk..



Nursalkımın..

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Bilinmez..


Zaman diyorum,
Daha ne kadar zaman?
Daha kaç göz yaşı kadar süre gerek?
Daha kaç yağmur seni yüreğimden yıkayabilmek için..
Bilmiyorum, sayamıyorum hıçkırıkları..

Sadece yaşıyorum, öylesine..
Çarpa çarpa kıyılara, ilerliyorum..
Nereye gittiğini bilmeyen bir meczup gibi..
Han belli, hancı belli ama yol bilmeyen yolcu gibi..
Aşık belli, maşuk belli! Lakin aşk değil gam gibi..
Çeke çeke bilinmeyenlerin sancısını,
Sadece yaşıyorum..

Elbet bir gün nasırlaşacak yüreğimde ki sevda,
Elbet bir gün alışacağım acıya da..
Elbet bir gün ölüm beni de bulacak..



Yoruldum her bulduğumda kaybetmekten, geç kalmaktan!!!



Nursalkımın..

3 Mayıs 2016 Salı

Kendime..

(Benim Objektifimden)

Kendime;

Tazelen yüreğim..
İçindeki tüm çürümüşlükleri, ağrıları, sancıları, hazanları bir kenara bırak..
Ağlamak acıtsa da canını, göz yaşlarını silecek bir el olmasa da boş ver..
Bir gün bitecek nasılsa her şey!
Son bulacak ömrüne dair bütün teferruatlar..
Bir gün elbet bitecek ..

Seni sustu sansınlar boş ver,
Suskunluğun arz etsin YARADANA yaralarını..
Suskunluğun haykırsın saklı yanlarını!
Sen bırak, zaman sarsın hüsranlarını..

Gün hep gece olmayacak ya!
Elbet bir gün ışıldayacak seninde umutların..
Elbet bir gün son bulacak içinde sancıların..
Elbet bir gün kabul olacak tüm firari duaların..
O yüzden ümitsizliğe kapılma,
Bir gün elbet olacak..

Sakın korkma bir daha sevdalanmaktan yüreğim,
Bir kuşa, bir taşa,
Bir yaratılmışa..
Boş ver kapıl gitsin bile bile,
Aşk konan yürek hep bahar kokar sen sakın korkma!

Evet biraz yanacaksın,
Zaman zaman hırçın dalgalar vuracak yüreğinin kıyılarına!
Ama elbet bir gün yorulacak ve huzurla durulacaksın!

Yağmur da yağacak kimi zaman gözlerinden,
Kan da damlayacak bazı bazı sözlerinden!
Öldüm sanacaksın, ölmeyeceksin..
Alev alacak narından, kor olacaksın!
Bir nefes kokuya hasret kalıp, pul pul çatlayacaksın!
Sakın Pes Etme!
Elbet,
Elbet bir gün sende HUZUR'u bulacaksın..

"Yoruldum, yolumu kaybettim.."

03.05.2016/ Huzurlu Kandiller..


Bir şey demeden,
Arkamı dönmeden, şikayet etmeden,
Hiç bir şey vermeden, bir şey almadan,
Yol ayrılmış görmeden,
gidiyorum..


Nursalkımın..

28 Nisan 2016 Perşembe

İki Kelime



Aslında ben,
Sana sadece iki kelime kadar sustum !
Aşkına dair sakladığım tüm sırlarımı sükuta hediye ettim..
Bekledim, belki bir gün duyarsın sessizliğimi diye..

Aslında ben,
Sustuğum kadar anlattım sana, seni, 
Sen ise baktığın kadar gördün beni!
Çok çabaladı rüyalarım bizim için,
Ama duymadın ki sesimi..





Aslında her şey senindi, bu kalp bile..


Nursalkımın..

27 Nisan 2016 Çarşamba

Şirazesi Şaşmış Melankoli.. (vol:3)

NOT:Bu yazı ve bu başlıkta yayımlanacak olan bütün yazılar ve kurgular argo/küfür ve melankoli içerecektir. Ona göre okuyunuz lütfen!



Kahır neydi?
Yenir miydi bu lanet şey?
Tadı var mıydı yüreğini çatlatırcasına acıtan bu şeyin..
Neden hep yenilen taraf oluyordu?
Neden hep imkansızdı düşleri..
Sahi imkanı olsaydı bazı şeylerin acaba nasıl mutlu olunurdu..

Sorular, sorular..
Bütün gece kimsenin duyamayacağı sesle ama içinde çığlıklar koparak hıçkırıkları ile yastığa yumulurken sordu durdu kendine..
Umutlarını defalarca yumrukladı hayallerinde, sokak lambasının titrek ışığı perdenin tam çekilmemiş kısmından odaya sızarken, karanlıktan neden korktuğunu düşündü..
Çok mu şey istemişti şu lanet hayattan da payına hep bu yangınlar düşüyordu. Şimdi sevdiği ama kendisinden haberi olmayan o adam yatağında uyurken o, onun kollarında olmayı, sıcak bir öpüşle avutulmayı ne çok isterdi..
Acaba "O" kendisinin bu kadar çok arzulandığını bilse ne hissederdi..
Salakça gülümsedi kendi kendine.. Dışarıdan göründüğünün aksine içinde ki ahlaksız kadının gülümsemesiydi bu.
Bir de sevişmek denen şey sevilen kişi ile olmadıktan sonra aynı ismi almıyordu ki? Kimisinde bu durum tecavüz oluyordu kimisinde ise iş..
İş.. İsmine orospuluk denen bu fiil aslında onun güncesinde yine tecavüzdü.. Hangi kadın sevmeden sevişmeyi kendine iş edinirdi ki.. Gönüllü tecavüz diye düşündü...

Saate baktı, lanet olsun saat gecenin 3'ünü çoktan geçmişti. Yarın yine iş vardı. O ise mide bulantısı ve ağlamaktan ve de çoğu gece yaptığı gibi düşünmekten uyuyamamıştı. Üstelik aslında olmayan ama kendisinin bu zamanlarda midesini kaldıran o kokudan kurtulmak için duş almadı gerekiyordu.

İş demişken işini hem seviyor hem de her şeyden olduğu gibi nefret ediyordu.
Seviyordu zira boşanma arefesinde olduğu eşinden başka türlü kurtulamıyordu. Birde bir tek çalışırken tüm dünya ile bağlantısını kesmeyi becerebiliyordu. Aslına bakılırsa hayatında kendi için becerebildiği tüm iyilik buydu. Aklını bir tek müzik ve işiyle meşgul ediyordu. Aksi taktirde delirmemesi için avunabileceği elle tutulur bir şeyi yoktu.

Yaşamı alt üst olmuştu, belki eskiden sevdiği ama şimdi ise hiç sevmediği bir adamla aynı evi paylaşıyordu. Üstelik nadirde olsa bu geceki pis duruma düşüyordu. Sahi yine aklına geldi gecesinin evveli. Hani iş ya da tecavüz denilen olay vardı ya ! Peki kendi durumu bunlardan hangisine giriyordu? Elinde olmadan öğürdü, koca akşam yediği-içtiği tek şey olan bir yudum suyu midesinde tutmayı beceremiyordu..
Buna daha ne kadar katlanabilirdi bilmiyordu. Katlanmamalıydı ama kendini öyle güçsüz ve çaresiz hissediyordu ki.

Kızgın mıydı? Evet ama kime, neye kızgındı?
Tüm bu şeyleri kendisi yapmamış mıydı yine kendisine?
Hep kendi seçimleri, seçtikleri değil miydi onu bu kahpeliğe sürükleyen?

Ağlamak nasılda bir parçası oluvermişti.. Oysa hayatında her şey farklı olabilir miydi? Bin bir umutla kendisine "eş" yaptığı adam onu biraz daha anlayabilseydi eğer, defalarca aldatmamış olsaydı daha güzel olabilir miydi hayatı? Daha cesur olur muydu tebessümleri ya da daha umutlu ve mutlu geceleri..
Peki gönlünde taşıdığı o kocaman yük daha taşınası ve umut edilesi olur muydu? Tüm insanlardan iğreniyordu, buna kendi de dahildi. Kimi zaman aklını söküp atası geliyordu. Yapabilmeyi diledi yine..

"ALLAH'ım" dedi yine sadece gecenin ve kendisinin duyacağı kadar kısık bir sesle..
İsyan değildi ama ihtiyaçtı belki de içinde ki asi yan! Yoksa bu durumla daha fazla baş edemezdi. İçinden çıkamayacağı kadar batmıştı karamsarlığa..
Tükenmişlik hiç bu kadar tesir etmemişti ruhuna..
Üstüne doladığı çarşafla kalktı yataktan, ne yapacağını bilmeden ağlaya ağlaya ilerledi karanlık koridorda..
Masanın üstüne bıraktığı kulaklıklarını aldı, kulaklarına geçirdi yavaş yavaş.. Canı yanıyordu ama bu acı kulağının kenarında ki morluktan mı yoksa kalbinde ki derin çukurdan mı onu bilmiyordu. Telefonu eline alıp onun girebileceği her sosyal mecrayı kontrol etti ve en sevdiği resmi açıp ekrana yerleştirdikten sonra müzik programını açıp her zaman yaptığı gibi sevdiğini düşünerek kendine rast gele bir parça açtı. Şarkıları kendince kaderin seçtiğini düşünmek istiyordu. Bu gece, kulağında, kolunda ve en çokta yüreğinde ki morluklarla göz yaşları sızarken gözlerinden play tuşuna bastı..

Kader, yetmedi mi bu gece ki sızım da bu şarkıyı seçtin!




s.ç.s.s.i.a.d...

Nursalkımın..

Kitaplarım Gelmiş :)



    Söze nasıl başlamalıyım bilmiyorum ama elime aldığım anda gururlu hissettiğim kitaplarım gelmiş. Kitapları tabi ki ben yazmadım ama bu haklı gururun sebebi blog dünyasından sevdiğim ve takip ettiğim iki ayrı blogger arkadaşıma ait olması.

Biri Sade ve Derin hepimizin az çok bildiği Deep'e ait. Deep'in ilk kitabı blogunun adını taşıyor henüz okumadım ama yazılarını okumaktan büyük keyif aldığımdan kitabının da bir o kadar güzel olduğuna şüphem yok.

Diğer ise Parçalanmış Gülüşler, namı değer Safran Sarı'nın yani Tolga'nın kitabı. Tolga ile kelimelerimiz, şarkı seçimlerimiz ve hüzünlerimiz yoğun şekilde ölçüşüyor. Kitabı uzun süredir almaya çabalıyordum. Ve nihayet başardım. Büyük keyifle okuyacağımdan eminim!

Sadece bilin istedim henüz iksini de okumadım ama okuyup bitirdikten sonra ayrı ayrı ve uzun uzun yorumlayacağım.

Sevgiyle kalın..

Nursalkımın..

25 Nisan 2016 Pazartesi

Size Bir Sır Vereceğim Demiştim; Veriyorum..



Cuma günü yazdığım yazıda hani bir sırdan bahsetmiştim de kendimce küçük bir de oyun yapmıştım sırrımı bulun diye.

Hatırladınız değil mi? :)

Tüm güzel yürekli arkadaşlarım güzel yorumlarda beni kırmayıp bulmaya çalıştılar ve bol bol güzel dileklerde bulundular, olayın nihayetinde sağ olsun benim tüm kapalı ifadelerime rağmen Değmesin Yağlı Boya tevafuken sırrımı bulmuş ve yazmış.

Bende sizlere söz verdiğim üzere sırrımı ifşa ediyorum.

Bahsettiğim sır yakın zamanlarda bir oturuşta okuduğum, yaradan ve dua hakkında bolca düşünmemi sağlayan bir kitaptı.

Kitabın adı "Size Bir Sır Vereceğim" yazarı Mustafa KAYA,

Kitabın özümsemesi ile herkes içinden kendine bir sırrı pay çıkarıyor. Bir kaç ufak noktada acabalar geçse de içimden bu kitap çok yoğun bir şekilde bakış açıma tesir etti ve beni etkiledi. Daha önce blogumda hiç kitap tanıtımı yazmadım ama bu kitabı bütün sevdiklerime önermek istiyorum. Gerçekten samimi ve içinde duaya, Hz. Muhammet Mustafa (s.a.s) olan muhabbetinizi, ilginizi arttıracak, olayları farklı bir bakış açısıyla görmenizi sağlayacak yoğun bir kitap.

Evet benim sırrım bu. Umarım benim gibi arafta kalanlara, içindeki denizde dinmek bilmeyen hüzün fırtınasına yakalananlara bir fener ve ya kutup yıldızı olup yön verir.

Bu kitap hakkında yazılacak daha çok şey var ama kafamı ve kelimelerimi toplarlayamıyorum. Bu yüzden sadece lütfen alın ve okuyun diyorum.

Tüm güzel yüreklere selam olsun, en güzele emanetle...


Nursalkımın..

22 Nisan 2016 Cuma

Sana Bir Sır Vereceğim..


" Sen yüreğimde ki "Su" yum, 
Dualarda ki umudumsun..
Gönül penceremin tatlı sabah esintisi,
Sen ateşime yağan yağmurumsun.. 
..
Sen kimsin biliyor musun?
..
Bir çocuğun gülüşüne yansıyan merhamet, 
Kalbine ışıyan masumiyetsin.."


Uzun zaman oldu şiir harici pek bir şey yazmadım..
Aslında o kadar çok yazmak istedimki blog kayıtlar listem yarım kalmış taslaklarla doldu taştı..
Engellerim oldu, kimi zaman yoğunsal kimi zaman ruhsal, çoğunlukla bunalımsal..
Aslında beni tanıyanlar bilir, nefes almanın diğer adıdır benim bünyemde yazmak ve içimde biriktirdiklerimi kalemle/klavyeyle aktarmak..

Ve tabii okumak..

Okumak demişken çok uzun süredir belirli bir kitabı baştan sona okuyamadım ya da sabit bir şeye odaklanamadım ama elime geçirdiğim okunacak her nesneyi hıfz etmekten de geri kalmadım.. Dolusuna bereket yorumsuz blog okumamda cabası..
Aslında blog aleminde ki bir çok blogun sıkı takipçisiyim, Çoğunun benden haberi bile yok. Hayalet misali oradan oraya akıyorum. Bu arada blogları bulmamda ki yegane kaynağım okuduğum yazıların altına bırakılan samimi yorumlardır bilesiniz. Yani güzel bir yazının altına bırakılan samimi bir yorumun sahibini/sahibesini merak edip hemen o bloga transfer oluyorum. Daldan dala yani..

Yorum bırakmaya gelince son zamanlarda kendimi ifade etmekte zorlandığımdan, cümlelerim ya devrik ve karmaşık oluyor.. Bir de her kelamın sonuna bir hüzün perdesi çektiğimden suskun kalmak en iyi tercih gibi geliyor.. Eee sahibine benzemeyen cümle haram misali.. (size bir Nur atasözü olsun :)) kısacası okuyup kaçmak ve yürekten bir selam bırakmak daha çok işime geliyor.

Velhasılı kelam bu gün biraz şiire ara verip tüm kalem dostlarıma, son zamanlarda halimi hatrımı soran ama benden cevap alamayan güzel yürekli arkadaşlarıma topluca selam edeyim istedim bir de beni okuyanlara ufak bir sır vermek niyetindeyim..

Okumaktan bahsettim ya, daha doğrusu okuyamamaktan aslında bu konuda bir istisnam oldu. Yakın zamanda sadece bir kitabı baştan sona bir solukta okudum tabiri caizse yalayıp yuttum.. Ve gerçekten son zamanlarda ruhumu okşayan, umutlarımı kucaklayan, rabbime olan güvenimi perçinleyen, dua üzerine yoğunlaşmamı sağlayan en iyi kitaplardan biriydi bu okuduğum..

Tabi yukarıda ki cümlemin ilk kaynağı şüphesiz ki Kuran-ı Kerim'dir. Bu parantezi, en güzel ruhsal şifa kaynağını es geçmek istemediğimden açıyorum. Lakin yetersiz Arapça'm ve tefsirlere sürekli vakit ayıramamam, acizliğimi gözler önüne serdiğinden ve güzel yürekli insanların Kuran esintileriyle yazdığı kitaplar içimdeki şu acize "Su" serptiğinden, en önemlisi Kuran-ı Kerim'e girecek olursam şu aciz kelamımla işin içinden çıkamayacağımdan onu yazmaya yeltenemiyorum bile ama ne demiştim, "Size bir sır vereceğim" ..

Sır öyle güzel ki ben gibi dipsiz kuyularda, ışıksız gezen şu garibi bile tebessüme yeltendirdi.. Ruhunda ki karanlık perdeyi yırtarak, içinde ki çatlaklardan parça parça ışık sızıntılarına geçit verdi.. Bende aldığım bu Sır'ı başkalarına vereyim istiyorum..

Bu sırrı hayatınıza kattığınızda bakış açınızın değişeceğine inanıyorum, her şerrin hikmetine selam edip içindeki hayrı bulacağınızı biliyorum..
Her karanlığın bir ışığa gebe olduğunu, "DUA" denen ilacın her yarayı mutlaka iyileştirdiğini daha iyi anladım ben..

Bana güzellikler katan sırrım oldu.. Neden SENİN'de olmasın ki?
..

Evet sırrımı yazımın içinde bir kaç yere sakladım, bulun lütfen tamam mı?

Sırrı çözenler yoruma yazabilirler, Çözemeyenler ise üzülmesin bir sonra ki yazımda açıklayacağım.. :) Birazcık gizem heyecanlı olur diye düşündüm..


Hayırla kalın, umutla ve en önemlisi Duayla...
Cuma'mız duamız olsun..
(Bana da dua eden mutluluk bulsun:))




Nursalkımın..

19 Nisan 2016 Salı

Cesaretin Var mı?


Yalnızlığına mahkumluğum müebbet..
Söylesene ben rüyalarımı senden nasıl geri alabilirim..
Ahh deli sevdam böylesine yokken bende,
Nasıl bu kadar varsın hayallerimde, düşlerimde, düşüncelerimde..?
Bilseydin bana ne kadar ait olduğunu sever miydin beni?
Bilseydin her çıkmaz sokağın bir tek sana vardığını..
Bilseydin her kayan yıldızda tükenmek bilmeyen bir umutla seni andığımı...
Bilseydin ellerimi, yüreğimi semaya açtığımda duaların her defasında sana adandığını..
Bilseydin yokluğunda ne metruk acılarla nasıl çaresiz kaldığımı..

sever miydin beni?

Kanadı kırık bir serçe misali ümitsiz çırpınışlarımda her an biraz daha yiterken ben..
Ebem kuşağının yedi rengi yıkık çehremde birer birer solarken,

sevseydin...

Nevbaharların  rengarenk kırk tonu açardı gülüşlerimde..
Sevseydin, tarumar edilmiş her bir sevdanın kavuşmasını yaşardım yüreğinde..
Sığınıp gecelerine, sarmaş dolaş gündüzlere varırdım teninde..
Gözüm gözlerinde, ellerin ellerimde, yüreğim yüreğinde..
Kokun benliğimde..
Gönüllü teslim olurdum sana, içime çektiğim her nefesinde..

Şimdi gururumu yerle yeksan edip kısacık ömrü olan bir kelebek misali avuçlarına konsam,
Şimdi ardımda bırakıp tüm hasretleri, özlemleri, savrula savrula kollarına koşsam..
Şimdi tüm yalnızlıklarımı sıyırıp nevrimden, ruhumu senin dipsiz kuyularına atsam...
Baksam, doyamasam, baksam da gözlerinin koyu karasında kaybolsam..
Donan arzularımı alıp, kor ateşinde yansam!

Şimdi çıksam sana gelsem...
Yüreğine, evine, tenine alır mıydın beni?
Yusufçukları salıp bağrıma, kırık kalbimi sever miydin?

Şimdi seni çok seviyorum desem, hiç düşünmeden bende der miydin???






Nursalkımın..

15 Nisan 2016 Cuma

Yine de Bir UMUT..



Zaman git gide uzaklaşıyor benden,
Yüreğime bakıyorum hep 'Seni' çeyrek geçiyor..
Ama bir türlü geçemiyor senden..
Akrebin yelkovanın peşinden koşması gibi anlamsız çabalarım,
Seni düşündükçe yörüngem şaşıyor, hafızam ise alaca karanlık..

Maziye dalıyorum, kaç dakika geçti nefessiz..
Suskunluktan ölsem, orada hep seninle kalır mıyım?
O kadar çok cevapsız sorum var ki?
Mesela sevda gibi mi kokarsın?
Yoksa yağmur gibi mi?
Dokunduğumda sana,
Ne kadar dayanabilirim ayakta kalmaya?
Ve öylesine alıştım ki varmışsın gibi yapmaya,
Yokluğun bende gerçek ama bir o kadar imkansız..

Toprak olsam kaç kıta olurdum,
Kaç parçam sular altında..
Yenilgiler meridyeninde,
Derece derece yok oluşlara oynardı seferlerim..
Yine de bir umut,
Bir umut diyor bana çaresizliği unut..

İşte öylesine sevmedim ben seni!
Ölesiye diye hesapsız kurban oldum aşkına!
Beni sevebileceğini hesap bile etmedim mesela..
"Belki" bile yetiyor bana!

Bilmiyorsun ki bende ki adını,
Umutsun sen, en çok da yağmur..
Yalnız gecelerime yağan parça ışıklar gibi,
Su gibi, su gibi..

Bilmiyorsun ki bende ki adını,
Yine de bir umut,
Bir umut diyor bana çaresizliği unut..

Kırk yıla vuracak bir an'ın kıyısında,
Gözlerindeki karanın virane yokuşunda,
Hesapsız,
Umutsuzca,
Bekliyorum seni, gelecek misin?
Şimdi tam karşımda gözlerine bakıyorum, görecek misin?

                         


Kafam bozuk, gönlüm soluk,
Dilim donuk bu dümende..

Nursalkımın..

4 Nisan 2016 Pazartesi

Belki Bir Gün..


Belki bir gün..
Hissedebilirsin içimde hissettiklerimi,
Kim bilir dokunabilirsin belki de yaralarıma..
Belki bir gün duyabilirsin anlatmak istediklerimi..
Belki de o zaman korkarsın yok oluşumdan..

Belki bir gün adım uğrar dudaklarına,
Belki bir gün yaş olur damlarım yanaklarına,
Belki buruk bir şarkı olurum hatıralarına,
Kim bilir belki bir gün söylersin beni..

Beki bir gün görebilirsin parçalanan bedenimi,
Belki bir gün duyarsın acımın matemini,
Belki bir gün tutarsın kapanmış ellerimi,
Kim bilir belki bir gün ararsın beni..

Belki bir gün yüreğimde ki kışın sebebini anlarsın,
Belki bir gün beni gamsız ruhuna sarmalarsın,
Belki bir gün neden gözlerim hep yosunluydu bakarsın,
Kim bilir belki bir gün  silersin gözyaşlarımı..

Acı ne fayda, dile gelmiyor,
Ellerim tutuldu satırlar mı yetmiyor?
Bilmiyorum hangi kelimelerle anlatayım bunu sana?
Bilmiyorum sevgilim inan ki anlatamıyorum!
İçimi bir dökebilsem,  ruhumda açılan kapanmaz yaraları,
Kalbime akıttığım gözyaşlarını bir söyleyebilsem sana
Ah sevgilim, hayatımın ellerimden nasıl kayıp gittiğini bir gösterebilsem,
işte o gün anlarsın nasıl öldüğümü..

Ve kim bilir belki o gün sende seversin beni..
Belki bir gün..

Vazgeçip uzaktan senin yanında,
Kendime cevapsız soru sormuşum..
Kaybolup giderken fırtınalarda,
Kendimce SIĞINACAK bir ada seni bulmuşum..

FARK ETMEDEN..
Fark etmeden Senin olmuşum..





Canım yandı...


Nursalkımın..

25 Mart 2016 Cuma

İstanbul/um..



Yüreğimde ki koca İstanbul'un..
Kulesi sen, sana yanık divane kızı ben..
Gel diye yandığım kızıl akşamlarda,
Ey ateşten hasretini koynuma aldığım..
Bilemedin mi?
Deli gecelerimin tek bekleneni sen,
Bekleyen imkansızı ben..

Güneşe erdiğim nameleri sana anlatmadı mı martılar?
Yalana mı döndü sende yaşanan taze aşklar?
Ah..
İstanbul'un siluetine yakışan kulesi sen,
Sana çarpan hırçın mavi dalgaları ben..

Hadi, sevdasına müptela olduğum!
Gel de nazını yüzdür hüzünlü çehremde,
Bilmez misin hala?
Üsküdar'ın kulesi sen, sana asi denizi ben..
Sevda şehrinin kışı sen, sana yanık yazı ben..
İstanbul'un yüreğine ilişik sızı sen, sana aşık kızı ben..




Ben yanıldım hayat, vurma yüzüme!
Gönül verdim sevdanın en delisine!
Pişman DEĞİLİM hayat!
Dilersen infaz et!
Sözlerim ağırdır, şu suskun ağzımı açtırma benim!




Nursalkımın..

18 Mart 2016 Cuma

Beni Sever misin ?


Merhaba ağaç ben geldim,
Dallarına sarılsam, gölgene sığınsam..
Yaprak yaprak olsam, hayallere savrulsam..
Kuruyan umutlarımı sen sever misin?


Ya sen bahar..
Güneş olsam, yarım çeperli bulutlarının arasından sızsam..
Rüzgâr olsam, kanayan tüm ruhlara ılık ılık essem..
Söyle solan güllerimi sen sever misin?


Ey engin yağmur söylesene,
Damla damla olsam, gökten arza yağsam,
Toprak olsam, toprak gibi koksam..
Söylesene gözlerimde ki yaşları sen sever misin ?


Peki sen sıcak güneş;
Bir bulut olsam, kanatların altında sıcaklığınla demlensem..
Yıldızlar gibi ışığınla dans etsem..
Söyle, üşüyen yanlarımı da sen sever misin?


ya sen,
Uğrunda öldüklerimi kara topraklara gömsem..
Başıma yıkılan tüm hazana bağıra çağıra sövsem,
Kanayan yaralarıma zehrini merhem diye sürsem!
Avuçlarımda ki acıyı avuçlarınla avutsam..
Söyle,

O zaman beni sever misin...





"Ellerimi sıkıca tut, her şeyin yoluna gireceğine söz ver.. 
                                                                                                    ihtiyacım var.."







Nursalkımın..