27 Haziran 2014 Cuma

Karanlıklar/ım..



şiiiiişşş....
Niye diye sorma .. !
Söyleyeceklerim ağır gelebilir sevgili ..
Sakın ola küskünlüğümü sorgulama ,
Bende bulacağın sonsuzluk seni de içine çekebilir!!!

Dur, dur orada,
Sadece dinle, daha fazla soru sorma...
Dur, kal orada..
Yalnızlık ateşiyle yüreğimi kaynatan sancılarıma dokunmaya çalışma,
Bitap sezinlerim seni derinden ürkütebilir!
Küllerine bile acımaz, yaşama dairlerini yakabilir!

Bilmek istiyorsan söyleyeyim,
Ben sadece ..
Ben sadece kanıyorum,
Hava baloncukları bronşlarımı tıkıyor akşamın ayazında,
Ruhum kurtulmak istiyor içine çekildiği bedenden,
Ben sadece .. .. ..
Sadece ölüyorum yavaş yavaş ..
Ben küskünlüğüme akıyorum, tutamadan kendimi!

Ben..
Yalanlara küstüm önce, hayat adına anlatılan yalanlara..
Fani aşklara küstüm, aşığım deyip ağlatanlara...
Bekasız baharlara küstüm, soldurmak niyetiyle çiçek açtıranlara..
Yaralayanlara ve acımasızca yargılayanlara!!!
En çok da şu koca dünyada ki kimsesizliğime küstüm..
Sol yanımda hep sızlayıp duran adı bilinmez duyguya..
Nefeslerimi keserek, beni benden alan tınıya..
Uykularını bölerek gözlerimi acıtan yaşlara küstüm..

Küstüm yalnızlığıma, yorgun ıssızlığıma..
Lal olan mutluluğuma, bozguna uğrayan hayallerime..
Gözü görmeyen aşık olmaya da küstüm,
Beni benden alıp geri bana bırakmayanlara!
Hayatımdan her geçen değerli ya da değersizin benden parçalar koparmasına..
İçimde ki kapanmak bilmeyen boşluğa da küstüm..

Öylesine açım ki aşka, öylesine açım ki bir ıs'a...
Öylesine muhtacım ki yüreğimi ısıtacak bir sese..

Bu hırçınlığımı mazur gör!
Madem bilmek istiyorsun beni, vahşi bir kısrağı sever gibi sev duygularımı!
Zarif bir ceylanı tutar gibi tut bakışlarınla feri solgun bakışlarımı!
Unutma sakın, fani bir dokunuşa ihtiyacım yok!
İstediğim maneviyatın ruhuma sızması,
İstediğim varlığıma füsunlu bir terennümün sakince esmesi..

Unutma!
Tamamlandığım an da kaybettiklerimin derin yaralar bırakması küstüğümdendir her şeye..
Ondandır yalnızlığımı hiç bir ilacın tedavi etmeyişi..
Sakın aynı hataya kapılma,
Bil ki tutunduğum son dalın kırılışı olur varlığın,
Bil ki çaresizliğime karışır kahreder beni de, seni de yalnızlığım!
-------------------------------------------------------------------------------------------
Yine düştüm bir karanlığın gölgeme yansıyan aksine..!
Gel,
Gel tut ipek misali narin kırılganlıklarımdan,
Çek,
Çek çıkar çırpınışlarımı ve beni..
Çıkar sevişlerimi şu kahreden yalnızlığımdan!!!


09.03.2012 (TEKRAR)

Nursalkımın..

24 Haziran 2014 Salı

HÜZNÜN ÖZÜ..



Damla damla yağan neydi?
Gözlerimle hava bu gün bir kararmıştı sanki!
Gri bulutlar sararken çehremi, çevremi..
Ağlayan kimdi?
Gökyüzü mü? Yoksa ben mi?

Bildin mi?

Hepside yağsın bırak boş ver..
Gerçekten güzel olur bilir misin?
gök yağarken gözleri ağlamak!
Dil sükut ederken sözleri avaz avaz haykırmak..
Anlayana elbet! Anlayabilene yani..

Bilse! bilsen..
Duysa ya, duysan!
Olmazdı, olmadı da..

Sonra baktı gözlerim, gökyüzüne..
Bulutların arasından sızarken güneş..
Bir umut filizlendi gözyaşlarımın değdiği tenimde!
Umut bu, yenir mi?
Ellenir mi?
Parmaklar tutar mı bir ucundan?
Uçar mı bilinmeyen diyarlara?
Uçurur mu?
Bilemedim, bilseydim..

Sustu, sustum..

Saçmalamaktı niyetim, yazdım..
Saçmaladım!!!!


(TEKRAR)

Nursalkımın..

23 Haziran 2014 Pazartesi

Ağlarsın ...




Yürek tıkanır bazen,
Boğulursun etrafında dönen zaman içerisinde!
Aniden çocukluk özlemi bastırır ruhuna, buhran ilmek ilmek işler kanına..
Gençliğine göz yaşları dökersin, kuru kalabalıklar içinde kimsesizliğine ağlarsın..
Ağlamaktır elinden tek gelen, göz yaşlarıdır bir tek gönlünde ki ateşi serinleten!
Sebepsiz yere yaşarır gözlerin, anlaşılmaz bir hal alır, daraldıkça tükenir sözlerin!
Canın yanar, yüreğin çığlık çığlığa..
Yetemediklerine, yetiremediklerene söversin!
Kaderine, kederine velhasılı her şeye küsersin..

Tek istediğin kaçmak gitmektir akşamın koynundan,
Ellerinde tüm hasretler sere serpile ıssızlığa uzanmaktır..
Kimse olmamaktır belki de, ya da küçük bir kum tanesi olmak!
Ne bileyim belkide boş bir ip askısı ya da ters dönmüş bir şemsiye...
İstersin, istersin ya hiç biri olamayacağını bile bile..

Yalnızlık, ah yalnızlık..
Kimsesizlik, ah sessizlik..
Uçarı kaçarı yürek..
Ah heyecanı tüketilmiş benlikler...
Ah ben ve ah SEN..

Ağlarsın.. Ağlarsın..
Ve bilirsin aslında en başından beri hep yalnızsın!

(Tekrar)

Nursalkımın..

19 Haziran 2014 Perşembe

Mevsimler..



Mevsimler gelip geçiyor yüreğimden!
Ve ben..
Küçük bir umut tohumu ektim aşka dair gönül toprağına..
Yaz, kış demeden bekliyorum..
Bir bahar sabahı diyorum..
Diyorum da..
Olmuyor be!
Mevsim ya çok sıcak, ya yüreğim çok soğuk..
Beklemekten başka ne çarem var ki?
İmkansız düşler biraz daha yakıyor canımı..
Sabır taşı çatladı, bekliyorum..
Tükendi umut, tutmadı tohum...
Ben hala bekliyorum...

Nursalkımın..

12 Haziran 2014 Perşembe

BİR BİLSEN..!



Bir bilsen içimde kopan fırtınaları..
Bir bilsen yetemediklerimi, yetişemediklerimi..
Oysa ne çok hayal biriktirdim biliyor musun çocukken ben hayata dair?
Çocukken de acılarım vardı, büyüyünce geçer sandığım...
Şimdide var çocukken hiç tanımadığım..

Yalnızlıklar ömür boyu bırakmazmış insanın yakasını..
Kimi, neyi olursa olsun insanın, o hep yalnızmış aslında..
Doğarken de yalnızmış insan, ölürken de..
Ve biliyor musun?
Yaşarken de..

Hiç biliyor musun?
Ben kendimi çok sevmiyorum, yaptıklarımın da doğruluğu konusunda endileşelerim var..
Yapacaklarım için ise sadece dua edebiliyorum...
Yani kendime bile yabancıyım aslında..
Kendimden bile uzak..
Kendime bile kırgın..
Kendimden bile yorgun..

Benim sana hiç anlatamadığım
Yüreğimi yırtan sancılarım var,
Gözlerimi her defasında kanatan hüzünlerim var,
Çaresizliğe bürünmüş umut kırıklarım ve yaşanamadan yarım kalmış kimsesz hayallerim var..
Yitiklerim, yitirdiklerim, yıkılmışlıklarım var..
Avuçlarım da belli belirsiz çatlaklar,
Göz yaşları gibi bir bir damlayan kan baloncuklarım var..

Bilsen ne kırgınlıklarım, ne tek başına kalmışlıklarım var..
Bir bilsen ah..
Ne boynu bükülmüşlüklerim var...
Bir bilsen büyütülmeyen ne çocukluk anılarım,
Koyu karanlıkta biçare kalmışlıklarım var..
Dört duvarlar arasında ne suskun haykırışlarım,
Ne acıya perçinlenmiş bakışlarım var!

Bir bilsen canıma batan ne kırıklarım var yokluklarda..
Ne sancıyan, nasıl şiddetle acıyan yanlarım var..
Saçları şefkatten mahrum, hiç okşanmamış bezgin çocukluğum,
Çocuk kalbi katledilerek parçalanmış yaşanamamış gençliğim var...

Bir bilsen ne çok aramak istedim seni,
Ne çok boynuna atlayıp sarılmak...
Şimdi kırgınsın ya bana hani,
Şimdi sana vefasızlık yaptığımı sanıyorsun ya hani..
Bir bilsen bende hiç vefa bırakılmadığını,
Bilsen tüm güzel duyguların ben daha çocukken ellerimden koparılıp alındığını...
Bir bilsen şimdi beni...

Ahh..
Bir bilsen ne yapamadıklarım,
Ne yapamayacaklarım var..
Bilsen, bilsen sen şimdi bensizliğe değil, bana ağlardın..
İnan bilsen şimdi kendine değil, en çok da bana acırdın!

.......................................................zamansızlıklardan!

(TKR 25.05.2012)

Nursalkımın..

11 Haziran 2014 Çarşamba

Aşk Ağlıyor..


Aşk Ağlıyor..
Aşk ağlıyor benim gözlerimden!!!

Dur..
Dur da bir dinle,
Dinle, birbiriyle oynaşan göz yaşlarımın çılgın senfonisini..
Çığlık çığlığa bağırıyorken bakışlarımdan isyanlar..
Dinle, içimde sızlayan aşkın acısını!

Ellerimi uzatıyorum hayaline,
Dokunurken kelimeler, ucu kırık kalemimden mecalime,
Uzatıyorum ellerimi, uzanıyorum hayaline..
Ah..
Ah ki, tutamıyorum..
Tutunamıyorum o gamzelerine..
Dokunamıyorum gözlerinde ki aksime..

Kulaklarım sesinin işvesiyle sarılıyken hala,
Kaçamıyorum adıma yakışan seslenişinden..
Diyorum ya..
Sesin hala duyularımda öylesine berrak..

Yeni simalar gönlümün avına yenik düşüyor..
İçime hapsettiğim her sevgi-her sevgili senden kıyasla nasibini alıyor..
Sana uğramadan hiç bir aşk, aklımdan geçip gitmiyor..
Gidemiyor kırık gönlümün kervansız yolundan hiç bir yolcu..

Ah be..

Ah be diyorum her seferinde..
Kahrediyorum talihsizliğime..
Yine..


Aşk kan damlarken avuçlarımda,
Lanetlere sarıp sarmalayıp seni anıyorum..
Lanetleri kesik bir hıçkırıkla tutuşturup adının ardına,
Kaçamak bakışlarla, ürkek satır aralarında gizli gizli özlüyorum...

Söverken geçmişime değen varlığına, günümde ki yokluğuna ağlıyorum..


// 20.02.2013 -TKR

Nursalkımın..

10 Haziran 2014 Salı

İzlenesi Bloglardan Seçmeler





Son zamanlarda takip etmekten zevk aldığım bir kaç blog hakkında kısa bir tanıtım yapmak istedim. Benim izlemekten, okumaktan, karışmaktan ve yorumlamaktan geri kalmamaya çabaladığım sizlerinde kimi zaman neşelenecek, kimi zaman bilgi sahibi olacağınız bu bloglara ulaşmanızı istediğim için bu gün bu yazıyı kaleme alıyorum :) Buyurun sevilesi bloglara ;


Fotoğrafım Sevda Yanığım

Bu yazıyı hazırlamamın asıl sebebi "Blogger" dünyasına yeni katılan bir arkadaşımı tanıtmak istememdir. Kendisi yakınen tanıdığım olur ve içinde bulunduğu duygu dünyasını güzel şiirlerinde bloguna yansıtmaya başlamıştır bile. Şiir severler hadi iş başına, bu blogu mutlaka ziyaret etmenizi ve orda yayımlanan şiirlerden payınıza düşeni almak için Sevda Yanığım- Bazı İnsanlar Bazen İnsanlar'a TIKLAYINIZ


Fotoğrafım


Yazyağmurları-Vuslat

Kimi zaman neşeli, kimi zaman çocukluğundan kesitler eşliğinde hüzünlü çoğunlukla bilgi yüklü blogger kullanıcısı nazenin Vusat Abla'mın blogu. Geçmişin izlerini öylesine güzel taşıyor ki, bazen kendinizi onun yerine koyup onun yaşanmışlıklarını rüyalarınızda bile görebiliyorsunuz.


 ALLAH Ne Verdiyse!

Bu akşam ne pişirsem diye bir derdiniz mi var? O zaman kaçırmayın bu blog tam size göre, güzel kıssalar eşliğinde, bir birinden güzel görseller eşliğinde enfes yemekler yapan güzel insanın blogu. Yemek yapmaya ihtiyacınız yoksa bile güzel pastaların seyrine mutlaka uğramalısınız..



Bu günlük bu üç blogu keşfe durun zaman zaman yine tanıtımlara devam edeceğim. Sevgiyle ve bloggerla ve tabi ki benimle kalın :)

Nursalkımın..

9 Haziran 2014 Pazartesi

...

Resim : Seyid ÇOLAK


Şimdi..
Bir yanımda bastırılmamış isyanlar,
Bir yanım hala tebessümlere, sebeplere muhtaç..
Canım yandı! Yanıyor..
Umuda gebe yüreğim, param parça..

Yitiğim!
Karanlıklar bu gün daha da korkutuyor beni..
Tükenmenin arefesinde, nefesim kesildi..
Takatim, direncim yetmiyor beni ayakta tutmaya..

Takvim denilen zaman çizelgesinde?
Bu günün adı nedir söyleyin..?
Mevsimlerden hangisi dolanıyor ortalıklarda..
Ben/benim..
Hazan fırtınaları eserken gölgemde..
Siliniyorum git gide, yetiş!

Her gün biraz daha ölüyorum ya..
Her gün biraz daha ..
..



Nursalkımın..

6 Haziran 2014 Cuma

HİKAYE - Aşk Neydi ?

Resim-Seyid ÇOLAK


(Hikayeyi bazı düzeltmelerle baştan alıyorum arkadaşlar. Daha kısa bölümlerle her gün yazmaya özen göstereceğim inşaALLAH. Bana tahammül ettiğiniz ve okumayı bırakmadığınız için çok teşekkür ederim.)



AŞK NEYDİ..?

Sırtını kapıya yasladığında halsiz ve tükenmiş hissetti kendini..

İçinde ki bu çelişki, bu tükenmez ve hadsiz duygular tüm dermanını alıyordu. Evet yapmalıydı, artık buna bir son vermeliydi! Canı ne kadar çok yanarsa yansın bunu sadece minik kızı Gülce için yapacaktı. Bu dünyada ki tüm sığınaklar kirli ve zalim olsa da bir tek yavrusunun masumluğu yetiyordu bu işe bir nokta koymasına.

Usulca ve isteksiz hareketlerle dayandığı yerden sıyrılıp çaldı Efdal Bey'in kapısını. İçeriden gelen "Gel! " sesini duyunca şöyle bir çeki düzen verip kendine, içeri girdi vakur adımlarla.

-"Buyur kızım, hoş geldin, bir şey mi isteyecektin?" derken ki ses tonundan Efdal Bey'in canının bir şeylere sıkkın olduğu belliydi.

Zeynep bu duruma aldırmadı, hafifçe silkinip kendinde bulduğu son güçle ;

-"Efendim, artık Tuna Bey'in röportajlarına gitmek istemiyorum, lütfen yerime başkasını verin." dedi, sesi titrek ama kararlı bir eda ile çıkmıştı.

Efdal Bey gözlerini önünde ki dokümandan kaldırıp neredeyse burnunun ucuna inmiş olan gözlüklerinden Zeynep'e doğru çevirdi. Şaşırmış gibiydi.

-"Peki kızım, bu zaten son olacağa benziyor." dedi. Yorgun ve üzgün bir sesle..

Zeynep, Efdal Bey'in tam olarak ne demek istediğini anlamamıştı tam "Neden?" diye soracaktı ki, Efdal Bey'in telefonu çaldı.

Efdal bey bu sefer bakışlarını Zeynep'ten alıp istemsiz bir hareketle ahizeyi kulağına götürdü ;

-"Efendim, evet evet öyle demiştik ya, bu akşam ki yayında konuğumuz o olacak. Detayları mı? Her zaman bu tür şeyleri neden benim düşünmem gerekiyor! Sizlerin işi ne orada anlamadım ki!" diye cevap verirken Zeynep neredeyse ilk defa bu kadar kızgın görmüştü onu.

Efdal Bey, konuşmasının gidişatından telefonun baya uzun süreceği anladı. Bu yüzden bir yandan konuşurken bir yandan da eliyle Zeynep'e nazikçe daha sonra konuşuruz anlamında bir işaret yaptı..

Mesaj alındı ve Zeynep, geldiği gibi ürkek adımlarla Efdal Bey'in "zaten son olacak" laflarını beyninde sorgularken afallamış bir şekilde kapıdan çıktı. Acaba müdürü "zaten son" derken ne demek istemişti.. 

Neyse önemli değildi, önemli olan Zeynep'in istediğini elde etmiş olmasıydı, nihayet onu son defa bu gün kitabının imza kampanyasında yapacakları röportajda görecekti ve ondan sonra kendi yoluna devam edebilecekti. İçi burkuldu Zeynep'in.. Başını iki yana salladı ve kendini biraz sonra yapacak olduğu röportaja hazırlamak üzere arabaya doğru gitti. Garip olan bu sefer sohbet konusunu bilmeden gidiyor olmasıydı. Sohbetin konusunu da umursamıyordu açıkçası tek istediği biran önce sona ermesiydi!

Yapacakları son röportaja, yasak aşkına atacağı son kaçamak bakışlarına doğru yol alırken içi acıyor, nefesi kesilecek gibi hissediyordu. Karışıktı, bir tarafı rahatlamış bir tarafı ise ateş alev yanıyordu.

Nihayet vardıklarında, imza salonundan kıyamet gibi alkış sesleri yükseliyordu ve biraz sonra onun sesi duyuldu, aşk hakkında bir şeyler anlatıyordu. Demek ki bu gün ki röportajın konusu AŞK'tı.. 

Zeynep içinden "Günün anlam ve önemine pek bir uygun olmuş" diye geçirirken bir yandan da kimseye belli etmeden gözlerini devirdi. Nasıl bir tevafuktu bu böyle. 

Salona geçtiklerinde, konuşmasını henüz bitiren Tuna'nın yanına giderek elinde ki mikrofonu genç adama uzattı. Selam bile verememişti. "Kahretsin!" diye geçirdi içinden, yine elleri titriyordu. Neredeyse dört yıldır Tuna'nın, kendi kanallarına ait tüm röportajlarını o yapıyordu, bunca zamandan sonra alışmış olması lazımdı ama bu adamın karşısında bir türlü heyecanına engel olamıyordu. Bir yandan soracağı soruları düşünmesi gerekirken o her zaman ki gibi Tuna'yı ilk gördüğü günü anımsadı. 

O gün kalbi nasıl da kırılmıştı, eşi Murat'ın kendisini aldattığını daha yeni öğrenmişti. Üstelik kızları Gülce henüz altı aylıktı. Gözleri ağlamaktan şişmiş olsa da görevini yerine getirmek üzere Tuna ile ilk röportajına gelmişti. Zira kafasını dağıtmak için yapabileceği tek şey buydu.

Tuna ile olan ilk röportajı belki de o gün aklına hücum eden ölüm duygularını bastırmasına ve hayatında bir dönüm noktasına vesile olmuşu.

Tuna, o gün çocuklardan bahsediyordu, annesinin kanatlarına ihtiyacı olan çocuklardan. Zira kendisi de annesini henüz bebek yaşta kaybetmiş ve yıllar geçse de ona olan özlemini hiç bir şekilde bastıramamıştı.

-"Nasıl ki bir çocuk, annenin uçmak için lazım olan kanatları ise, anne de bir çocuk için hayatta cesur olabilme parçasıdır, annesi olmayan bir çocuk hayatına hep bir-sıfır geride başlar, hep bir yanını eksik hisseder. Bu yüzden anne ne olursa olsun tüm sıkıntılarını evladında unutmalı ve hep onun yanında olmalıdır. Ve beyler size sesleniyorum, ne sebeple olursa olsun eşinin kalbini kıran bir erkek zalimdir." diye anlatırken bir yandan samimi ve sıcak bakışları ile Zeynep'e hoş geldin işareti yapmıştı. Ne garip bu kadar yoğunluğun ve insan kalabalığının arasında onun geldiğini fark etmiş ve selamlamayı ihmal etmemişti.

Konuşması bittikten sonra Tuna elinde bir bardak çay ile gelmiş ve Zeynep'e uzatarak "ne olursa olsun bir anne ağlamamalıdır. Hoş geldiniz." demişti.

Zeynep şimdi bunları düşünürken birden irkildi, nasıl olmuştu da o gün Tuna onun bir anne olduğunu bilmişti. Ne garip bir adamdı, her zaman ihtiyacı olan konu üzerine konuşurlar ve Zeynep de bunlardan kendine pay çıkararak hayatına devam ederdi. Bu yüzdendi ne kadar kızsa da eşinin ihanetini affedişi. Ama bu konuşmalarda Zeynep'in görmezden gelmeye çalıştığı bir şey daha olmuştu, içten içe Tuna'ya farklı bir gözle bakmaya başlamış ve ona deliler gibi aşık olmuştu. Her röportajında umursamaz tavırları arasından kaçamak bakışlar göndermişti ona. Bir kaç defa gözleri aşık olduğu adamın gözleriyle buluşmuş ve karşılığında içten tebessümler almıştı. Çoğu kez acabalar geçirmişti aklından Zeynep, "Acaba o da beni fark etti mi?" diye kendiyle uzun süreli kavgalar etmişti...


Zeynep öylesine dalmıştı ki yanında duran kameraman arkadaşı Erhan'ın sesi ve dürtmesiyle ancak kendine gelebildi.

-"Zeynep abla, hadi, soru sormanı bekliyoruz." dedi sitemkar ve şaşkın bir sesle Erkan.

Zeynep, mikrofonu Tuna'ya doğru uzattığında ne soracağını henüz düşünememişti. fakat kelimeler kendiliğinden döküldü ağzından;

-"Sizce aşk nedir?"  aklına ilk gelen bu olmuştu, hem günün konusunu da uygundu. Nasılsa Tuna'nın son yazdığı kitabın adı da "Aşk NEYDİ?" değil miydi. Henüz okuyamamıştı ama sevdiği adamın aşkı hangi kelimelerle, ne şekilde anlattığını deli gibi merak ediyordu.

-"Aşk imkansızlıktır.." dedi Tuna, gözleri buğulanmıştı, huzur dolu sesi Zeynep'in düşüncelerini ve içinde saklamaya çalıştığını duygularını tarumar etmişti adeta.. 

-"Neden imkansız ki..?" diye kaçırıverdi ağzından Zeynep. Sebebini sorgulamakta neydi böyle, adamın sözlerini tamamlamasını beklemediğine pişman oldu, utancından yanakları al al olmuştu, nasıl bu kadar acemi bir davranışta bulunmuştu, kendine hayret ediyordu.

içinden "-Aptalsın kızım sen aptal" diye azarladı kendi kendini..

Tuna;
-"Çünkü aşk kavuşamamanın kamçısıyla alev alır, çünkü aşk hasretle perçinlenir.." sözüne devam ederken salonda boş bir noktaya bakıyordu derin bir nefes aldıktan sonra yine kimseye söz vermeden devam etti ;

-"Aşk, kaçamak bakışlardır, o bakışların bir biri ile hem buluşması hem buluşmaması isteğidir.." bu sefer gözlerini Zeynep'in gözlerine dikip;

-"imkansızdır Aşk, peki imkansız aşk ile sevenlerin bakışları ihanet midir?" derken sanki Zeynep'e soruyordu tüm bunları.. 

-"İnsan bu duyguları için utanmalı mıdır kendinden?" Tuna hala Zeynep'in gözlerinin içine bakıyordu. Zeynep ise neredeyse şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.

Tuna, ne demek istiyordu? Bu sözleri tüm salondakiler de duyuyordu ama içinden bir şey bu konuşmanın sanki ikisi arasında geçiyormuş gibi hissetmesini sağlamıştı.

-"Acaba" dedi,  "Acaba benim ona olan duygularımı biliyor muydu bunca zaman?" diye sordu kendi kendine, şaşkınlığı gittikçe artıyordu ve sohbetin gidişatından ve sonunda kendini yerin dibine sokacak şeylerin olmasından endişe duyuyordu. 

Tuna, sanki Zeynep'in iç sesini ve kendine sorduğu soruları duymuş gibi kibarca gülümsedi ve sözlerine devam etti..

-"Elinde olmadan aşık olur insan, önemli olan kirletmemesidir aşkını, kaçamak bakışlar ile sevdiğini yoklaması bence ihanet değildir.. Ama insan nefsi işte, bir yere kadar tutabiliyoruz! Bazen önüne koyulan engelleri taşmak ve coşmak istiyor duygular." derken yutkunup duraksadı, bakışlarını bu sefer Zeynep'ten ellerine, dikkatini de kendilerini dinleyen kalabalığa çevirdi.

-"Evet, bazen bende soruyorum kendime 'Aşk neydi? neredeydi?' diye. Ben bu gizemli sorunun cevabını buldum, bir gümüş diyarında, bir tutam çiçeğin yaprağında, bir avuç yoksulluğun kokusunda buldum!" Bu cümleler ağzından dökülürken, gözleri parlamış ve coşmuştu Tuna.

-"Dostlar, nihayet ben cevabımı buldum.. " diye şevkle sözlerine devam ederken, tekrar yutkunup bu sefer bakışlarını semaya doğru çevirmişti..

-"Kavrulduğum gecelerin yokuşlarında, bir yudum aşk diye dilenirken, çaresizlikler ile kamçılanıp, Aşk'ımdan kıvranırken, buldum.." bu sefer sesi aciz bir fısıltıya dönüşmüş ve neredeyse susmuştu. 

Zeynep, duydukları karşısında şok olmuştu, bu adam sanki onun yaşadığı çelişkileri ve acıları tarif ediyordu. Salonda kopan alkış kıyameti sanki boş bir fısıltı gibi geliyordu Zeynep'e.. Bu adamı neden sevdiğini bir kez daha anlamıştı. İçinde sel olup giden keşkeler ile bakarken Tuna'ya gözlerinden süzülen bir damla yaşı sadece o fark etmişti belki de..

Ağlıyordu Tuna, belki hayatları gösteriden ibaret olan sanatçıların sürekli yaptığı gibi sadece bir gösteri ürünüydü onun gözyaşları. Zeynep yıllardır sanatçı diye nitelendirilen bir çok insanla muhatap olmuştu. Alışkındı sahte gözyaşlarına, sahte sevgi nidalarına.. Ama nedense Tuna onlardan farklıydı, sevgi dolu, mütevazi, gösterişten uzak sade bir insandı. Zaten tüm bu ayrıntılar Tuna'yı bu kadar sevmesi için sebep olmuş diğer şeylerdi..

Zeynep, kendi iç dünyasında sorular ile boğuşurken Tuna kalabalığa ve Zeynep'e hitaben konuşmaya devam etti;

-"Yani aşk imkansızlığın koynunda, annesiz bir çocuk, aydınlığı olmayan bir gece, baharsız bir kıştır. Ama aşk, yüreği kıpırdatan tek duygudur, Aşk, aşktır." diyerek sohbetlerini noktaladığını ifade eden bir selamlama ile kendini oturduğu yerden geri çekti.

Tuna'nın son sözlerinden sonra yeniden bir alkış furyası koptu. Zeynep, tam o anda sevdiği ama imkansız olduğu aşkına artık ona son gelişi olduğunu ve hakkını helal etmesi isteğini söylemeye niyet etmişti ki Tuna'nın menajerinin anonsu ile birden duraksadı.

-"Üzgünüm ama tüm ısrarlarımıza rağmen Tuna nereye gideceğini açıklamıyor. Bu konuda son bir ısrarı hep birlikte yapalım dostlar." diyordu Hamdi Bey. Salonu adeta coşturuyordu.

Tuna, bu anonsun sahibine, başını sağ yanına eğmiş, kırgın ama sakin bir ifade baktıktan sonra oturduğu yerden kalkıp, menajerinin yanına gitti ve elinde ki mikrofonu alarak ;

-"Sizleri çok seviyorum, sizlerle birlikte olmak inanın benim hayatımın tek arzusuydu. Ama bu dünyada olmasa bile bir kez daha buluşacağımız o mahşer günü iple çekeceğim. Bu gün, o gün yanımda sizlere getireceğim diğer dostlar ile buluşmaya gidiyorum. Lütfen hakkınızı ve sevginizi helal edin, benden sizlere ne kadar hak var ise hepsi helaldir.." dedi ve sakin adımlarla, arkasından yapılan tüm çağrılara aldırış etmeden kendisine ayrılan odaya doğru gitti...  


╰☆╮DEVAM EDECEK 

╰☆╮


Nursalkımın..

5 Haziran 2014 Perşembe

Kim..?



Şimdi bir suret var, içten içe gözleri gözlerime değen..
Küçücük bir hasret büyüyor..
Şimdi dudağımda bir tebessüm..
Anlamsızlığına gülüyorum duyguların..
İmkansızlığına gülüyorum aşkların..
Ve de bu denli uzaklığına yolların..
Kim bilir, kim..

(Tekrar)

Not: Buralardayım // Yavaş yavaş dönmeye çalışıyorum..


Nursalkımın..

4 Haziran 2014 Çarşamba

Tut/ulma..! (TKR)




Hani ben zoraki tutturmuşken yıpranmış bir iple yüreğimin parçalarını birbirine,
Hani uçmasın diye ruhumu bağlamışken bir umut kirpiklerine,
Çaresiz sığınmışken kor misali yakan acılarımdan gölgene..
Sen gelip gururunla çekiştiriyorsun ya! Acımdan, acımdan...
Aklımı sıkmaktan düşüncelerim uyuşuyor..!
Efkarı çeke çeke ciğerlerime, nefesim tükeniyor!
Bilesin, adına yar koyduğum!
Bilesin ki; sabrım taşıyor!
Bilesin, o zaman takatim dağılmamak için beni zor tutuyor!
Bilesin!
İşte o zaman bedenimle canım arasında ölüme ramak kalıyor!

...
..
.

//       y.b.u.o.i.s.d.b.s.z.g.......

(Tekrar)

Nursalkımın..

3 Haziran 2014 Salı

ACİL!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! HAYAL ARANIYOR!!!




Satılık ya da kiralık..
Ne fark eder ki?
Suya düşen hayallerim yüzme bilmiyordu da..
Kaybettim, başım sağ olsun!

Şimdi, geçmişi gömüp mazi defterine,
Müzari de tutunacak bir avuç hayale ihtiyacım var!
İster çocuk olsun, ister yeşil ya da zeytin gibi gözleri!
İster kıvırcık olsun saçları, ister gri olsun gök yüzü..
İster düz olsun bakışları, 
ister yağmurdan önce çıksın yedi dalda ebem kuşağı!
Ne fark eder ki?

Avunacak hayallere ihtiyacım var!
Umut etmeye..
Yaralı kalbimi, sıcak bir bakışla pansuman ettirmeye!
Çok kırığı var yürek localarımın!
Batıklarımı çıkaracak şefkatli bir ele...
Ne fark eder ki?

Kontes değil küçük bir köylü kızı olurum sorun değil,
Yeter ki gözlerimin içi gülsün!
Yeter ki bir el ellerimi tutsun,
Tek başıma yenemem karanlıkları!
Bilmezsin sen, çok korkarım ben!
O yüzden kendi küçük olsa da yüreği kocaman olsun!
Para pul da istemem, yeter ki avunacak hayallerim olsun!


Şey... Ben..
Onları kaybettim de, başım sağ olsun..
Ne fark eder ki senin hayalin olduğu?
Yeter ki tutunacak bir dalım olsun...



// Bir hayal, tek küçük bir hayal verebilir misin bana?
//Mesela satır aralarında küçücük umutlar taşıyan?
//Belki de tek kıta bir şiir misali?
//Belki tek bir paragrafa sığdırılmış koca bir hikaye?

Ne fark eder ki?

Ben..

Ben, sadece çok yoruldum!
Artık nefes almaya bile mecalim yok...

Ben! 

Ben dedim ya çok durgunum,
Rengi fark etmez, olsun, sorun değil,
Renksiz de olsun, 
Ama yeter ki;
Boyayacak tek bir hayalim olsun!



Nursalkımın..

2 Haziran 2014 Pazartesi

Yagmur 2


Yagmur umutlar icinde yagmaliydi..
Bu sehrin sokaklarindan yikamali huzunleri..
Istanbul bir disinin siluetinde, bir kadin gibi kokmali!
Istanbul'un dar ve cetrefilli sokaklari artik ruhsuz acilardan arinmali...
Istanbul ben olmali, ben istanbul ve yagmur bana yagmali...

Yagmur benim icin de yagmali...
Bos bakan gozlerimin, nemini silmek,
Huzurdan bir dilim ikram etmek..
Istanbul'da yagmur, benim sokaklarima da ugramali!
Biz olmali,
Yagmur bizim icin de yagmali...
Soz olmali, Biz olmali...
Yagmur bizim olmali..

Istanbul aglamaya durmus bu gun /// huzun guzeli sehir...

...

Nursalkımın..