27 Nisan 2015 Pazartesi

geldim..



Geldim...
Yalnızlık ruhumda böylesine hüzünlendirirken beni,
Böyle çaresizken ümitlerim..
Küçük bir kelebek misali pervane olmuş savrulurken ateşlere..
Ve böylesine nemliyken gözlerim..

Kapındayım, 
ısrarla tüm duvarlara direniyorum!
Bir tek senden ümidi kesemedim,
Kır zincirlerimi rabbim!
Kalan son takatimle geldim..
Buradayım, yalvarıyorum..

Bir tek sana muhtaç aciz bir dilenci olduğumu bilerek geldim..
Ellerimi huzuruna açtım, duaların kapından boş dönmediğini umarak geldim!

Ey güzellerden daha güzel rabbim,
Ey kimsesizler kimsesi,
Ey yüreğe ışıldayan umut,
Ey karanlıkların açan çiçeği..
Ey kendisine geleni aşkının beşiğinde ağırlayacak yüceler yücesi...

Yine geldim kapına, sen kapına gelmeme izin verdiğin için,

Yine açtım ellerimi huzuruna, sen benden istememi istediğin için,

Sana dayandım, senden başka kimsem olmadığı için,

Sana güvendim, içimde ki yangına senden başkasını şahit edemediğim için...

Çaresizim ey çaresizlerin tek çaresi,
Dertliyim ey dertlilerin tek dermanı,
Günahkarım, acizim, kap karayım biliyorum..
Ama senin rahmet denizin öylesine büyük ki..

Rabbim ben bilinmezliklerde yolunu kaybetmiş, tek başına kalmış virane bir yolcu..
Dünya hanını kendine zindan etmiş ruhu körelmiş aptal bir çocuk...

Geldim..
Her şeyimle sana mağlumum ya Rahim..
Affına talibim her zerremle ya Gafur..
Aşkına talibim tüm yüreğimle ya Vedud..

Ey alemlerin tek sahibi, eşi benzeri olmayan tek yaradan;

Beni kapından kalbi kırık ve elleri boş geri çevirme..

Ey terennümü umutlara inşirah olan rabbim, çok yoruldum ne olur beni bana bırakma..

Ne olur rabbim beni böylesine sahipsiz ve çaresiz bırakma..

Ben sana sığındım rabbim, sadece senin merhametine, rahmetine, şefkatine ve affına sığındım..

Tüm acziyetimle, tüm küçüklüğümle kocaman varlığına sana sığındım....

GELDİM, Secdeyi kendime en yüksek mertebe, varlığını zavallılığıma merhem bilerek geldim..

Acıyan yaralarıma sürdüğüm ilaç ol Allah'ım..

İşte geldim, burdayım...


Bismillahirrahmanirrahim..

Allah bana yeter, O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.”(Tevbe, 9/129).

(amin)


Nursalkımın..

16 Nisan 2015 Perşembe

Yolsuz Hikayeler..



Her sabah beynimden binlerce düşünce geçer.. Özellikle araba kullanırken ya da otobüse bindiğimde.. Kendi kendime kaldığım her anı değerlendiririm elimde olmadan... Ne hikayeler kurgulanır kafamda huzura ve umutlara dair..

ben kendi hayallerimin mağrur ve gururlu baş rolünü ustalıkla oynarım her sabah ya bir bir otobüs köşesinde ama genellikle trafik çilesinde..

İstisnasız her sabah seneryomun ucu açıktır ve nereye varacağını bilmeden kendiliğinden canlanır film..

Her defasında söylenemeyen, yarım kalmış cümleler tamamlanır sükût içerisinde dokunulamayan vücutlara dokunulur, öpülemeyen dudaklara doyulur bu hayallerde.. Velhasıl özlemine dem vurulan ne varsa her sabah demlenir bu hayal vaktinde ve kana kana ama yüreği kanata kanata içilir..

Yağmur varsa dışarı da gönlümün mabedine güneş açtırılır, bazen yağmurun altında sırılsıklam olmanın tadına varılır bilinmezlerle el ele..

Düştür işte çoğunlukla gerçeğin acılığına düşülür sonunda..

Ama yine de vazgeçemez gönül bu yoksunlukta, deli hayallerin ihtişamına kapılmaktan..

Her sabah varır aslında yolum imkânsızlıklara, bir yumru mesken tutar göğsümün orta yerinde..
Kaderin kaçınılmaz patikalarında yalın ayak ilerlerken ayaklarıma batanlar canımı yakar da yine  de vazgeçilmezliğin çaresizliğini yaşarım...

Her kaybettiğim saniyenin hesabını sorar bünyem huzurdan yoksun yarınlarıma.. Yaşanmışlıklarıma özlem kaçınılmazdır ama yaşanamayanlara özlemime şaşırırım genellikle...

Düşünsenize yaşayamadıklarıma ya da başka bir deyişle asla yaşamayacaklarıma hasret büyütürüm..

İşte böyledir her sabah benim bünyemde..

Her sabah çıkmaz bir yola sapar yolumu kaybederim düşüncelerde...




Nursalkımın..

13 Nisan 2015 Pazartesi

Sever miydin ?


Yalnızlığına mahkûmluğum müebbet..
Bilmiyorum ki ben rüyalarımı senden nasıl geri alabilirim..?
Ve söylesene böylesine yokken bende,
Nasıl bu kadar varsın hayallerimde, düşlerimde, düşüncelerimde..?
Bilseydin bana ne kadar ait olduğunu sever miydin beni?
Bilseydin her çıkmaz sokağın bir tek sana vardığını..
Bilseydin her kayan yıldızda tükenmek bilmeyen bir umutla seni andığımı...
Bilseydin ellerimi, yüreğimi açtığımda semaya duaların her defasında sana adandığını..
Bilseydin yokluğunda nasıl acılarla nasıl çaresiz kaldığımı..

sever miydin beni?

Kanadı kırık bir serçe misali ümitsiz çırpınışlarımda her an biraz daha yiterken ben..
Ebem kuşağının yedi rengi yıkık çehremde birer birer solarken,

sevseydin...

Nevbaharların  rengarenk kırk tonu açardı gülüşlerimde..
Sevseydin, tarumar edilmiş her bir sevdanın kavuşmasını yaşardım yüreğinde..
Sığınıp gecelerine gündüzlere varırdım teninde..
Gönüllü hapsolurdum tane tane içine çektiğin her nefesinde..

Şimdi gururumu yerle yeksan edip kısacık ömrü olan bir kelebek misali avuçlarına konsam,
Şimdi ardımda bırakıp tüm hasretleri, savrula savrula kollarına koşsam..
Şimdi tüm yalnızlıklarımı sıyırıp nevrimden dipsiz kuyulara atsam...
Ben sadece gözlerinin koyu karasında kaybolsam..

Şimdi çıksam sana gelsem...
Yüreğine, evine, tenine alır mıydın beni?
Yusufçukları salıp bağrıma, kırık kalbimi sever miydin?

Şimdi seni çok seviyorum desem, söylesene hiç düşünmeden bende der miydin???




Nursalkımın..

2 Nisan 2015 Perşembe

Ve En Çok..




Ve en çok...
En çok gece olunca, etrafa bir sessizlik çökünce duyuluyor iç sesim
Ve en çok o zaman vuruyor tam on ikiden beni hüzün..

Bazen kaçıp kurtulmak istiyor ruh ten kafesinden..
En çok ümitsizlik geldiğinde yanıyor canım..
Ve en çok imkansızlıklara kanıyor içim..

Ve bir de sen..
En çok sessizliğin yankılanıyor mabedimde..
İnşirahlar fayda vermiyor ki!
Yetmiyor artık uzaktan sevmeler,
Bir tutam duayı alıp bastırıyorum sensizliğime!
Olmuyor...
Sen kaybından ölüyorum yavaş yavaş..

Başım dönüyor, sen dönüyorsun,
Ama dünya, benim dünyam duruyor işte!
Günahlar geliyor vuruyor beni en kuytularda,
Melodisini kaybetmiş bir beste misali
Süzülüyor, savruluyor tüm notalarım...

Söyle, hangi teselliye sığınayım?
Söyle, hangi kapıdan medet umayım?
Bu yokluk ölesiye kanıma dokunuyor,
Canıma canıma batıyor, feryat figan tüm ahlarım!
Söyle, şimdi ben bu yıkılmışlığın hangi tarafından tutayım?

Ne dersen de...
Yolunu kaybetmiş bir yolcu..
Ateşe düşmüş bir günahkar..
Masumiyetini yitirmiş bir zavallı..
Fark etmez ki benim bir adım yok artık,
Ben benden göçeli, yüreğimden bir sen geçeli çok oldu..
Gelip de baş köşeme kurulduğundan beri..
Kimi zaman fakir bir dilenci,
Çoğunlukla kimsesiz bir göçebe...

Yani anlayacağın çok oldu ben biteli...






Nursalkımın..

1 Nisan 2015 Çarşamba

Yorgunduk, Çok Yorulmuştuk...



Savurduk hayalleri bir bahar kıyısından,
Yorgunduk, uçamadık sevdaya..
Dünlerimiz kararmış, yok olmuştuk..
Yarınlardan çok korkmuştu çocuk kalbimiz..
Bu günler ise iki lokma arasında yitip gitmişti..
Yorgunduk, çok yorulmuştuk...

Hüzün müptela olmuştu benliklerimize..
Kendi karanlıklarımızın diplerine vurmuştuk..
Her birimiz farklı ve viran semtlerin,
İzbe yokuşlarında kaybolmuştuk..
Tükenmenin özünü öyle bir kavramıştık ki biz..
Artık yorgunduk, çok yorulmuştuk...

Mecali solan yaralı dizlerimizin,
Siyahi kanı karışmıştı dökük kaldırımlara..
Denizlerimizin rengini çalmıştı umutsuzluk,
Griler perçinlemişti huzura dair şafaklarımızı..
Solmuştu bir bir tüm çiçeklerimiz, solmuştuk..
Yorgunduk, çok yorulmuştuk...

Kızıla çalmaz olmuştu artık akşamlar, 
Kuşlar cıvıldamaz, rüzgârlar uğuldamaz olmuştu..
Yarım kalmıştı mandolinimizde ki melodiler, 
Her birimiz ölmüştük şen notalarda.
Şarkılar katletmişti sevişlerimizi..
Biz yorgunduk, çok yorulmuştuk...

 ...

Nursalkımın..