27 Kasım 2014 Perşembe

. . . . gel



"Gel, en çaresiz anlarda sığındığım melodi SEN ol..."


"Gel beni kurtar, düştüğümü görmeden..
 Gel beni kurtar, ÖLDÜĞÜMÜ bilmeden.."


Tükettim nefeslerimi..
Soluksuz çırpınışım,  çaresiz özlemlerim..
Kelimelere sığmıyor ki yüreğimde ki aşk..
Taşıyorsun benden,
Seni kendime saklayamıyorum..
Sana anlatamıyorum..
"Seni BEN sevdim.." Diyemiyorum...

Ve unutamam ve anlatamam da....

Gel sebebim ol..
Gel, razıyım al canımı, KATİLİM ol..
Yaşarken sensiz kalmak, nefessiz kalmak gibi..
Her şeyimle, her şeyinle al, seninim işte,
Gel SAHİBİM ol..

Kimsesiz ve sessizim,
Biliyorsun ya en çokta sahipsizim..
Bak işte ağlıyorum..
Ve bağıra çağıra söylüyorum "Seni seviyorum..."
Gel, sadece benim ol..
Gel, sebebim ol..

Biliyorum, deliriyorum..
Ama bilmiyorsun! Ölüyorum..

"Gel, tükendiğimde sıfırdan başlangıcım, öldüğümde yeniden doğuşum ol.."

"GEL, seninim.. al beni her şeyim ol.."

s.ç.s.s.a....



Nursalkımın..

26 Kasım 2014 Çarşamba

Şiiişşş..


Sustum..
Susulacak ne varsa hepsini içime gömdüm ve sustum..
Sevdim, öyle çok sevdim ki ben bile yetişemedim yüreğimde ki büyüklüğüne..
Dokunamadım hayallerimde bile sana..
Kaç defa çağırdım seni yüreğimin en ince sesiyle..
Kaç defe kapılar açtım yokluğuna..
Kaç defa adandım varlığına..

Bilemezsin ki aslında sana söyleyip ve aslında sana sustuklarımı..
Bilemezsin adına edilen duaları..
Bilemezsin ki hayalimde kaç rengiydin gök kuşağımın..
Bilemezsin nasıl benimdin ve ben nasıl seninim..

Sustum,
Gözlerim sustu en çok ve sonra şiirlerim ve sonra kalemim..
Şimdi yüreğim koca bir sessizliğin pençesinde..
Umutlarım yerle yeksan, sevinçlerimin boynu bükük..
Sevdamın çocuk kalbi kırık..

Sustum,
Umutlarım da sessiz artık üstelik..
Öyle bir bittim ki yitikliğinde..
Öyle bir çaresiz kaldım ki..
Sustum..

Şimdi mucizeleri dilemekten bile mahrum dualarım..
Öylesine yanıyor ki canım..
Kor olduğum kadar sustum,
Bilemezsin,
Sustuğum kadar yandım...

Ve ölecek kadar sustum..



Nursalkımın..

24 Kasım 2014 Pazartesi

Şirazesi Şaşmış Melankoli.. (vol:3)

NOT: Sevgili OKUYUCU Tolgaaaa'nın hüzünlendiren yazısını okumak için TIKLAA!

ANA NOT:Bu yazı ve bu başlıkta yayımlanacak olan bütün yazılar ve kurgular argo/küfür ve melankoli içerecektir. Ona göre okuyunuz lütfen!



Kahır neydi?
Yenir miydi bu lanet duygu?
Tadı var mıydı yüreğini çatlatırcasına acıtan bu şeyin..
Neden hep yenilen taraf oluyordu?
Neden hep imkansızdı düşleri..
Sahi imkanı olsaydı bazı şeylerin acaba nasıl mutlu olunurdu..

Sorular, sorular..
Bütün gece kimsenin duyamayacağı sesle ama içinde çığlıklar koparak hıçkırıkları ile yastığa yumulurken sordu durdu kendine..
Umutlarını defalarca yumrukladı hayallerinde, sokak lambasının titrek ışığı perdenin tam çekilmemiş kısmından odaya sızarken, karanlıktan neden korktuğunu düşündü..
Çok mu şey istemişti şu lanet hayattan da payına hep bu yangınlar düşüyordu. Şimdi sevdiği ama kendisinden haberi olmayan o adam yatağında uyurken o, onun kollarında olmayı, sıcak bir öpüşle avutulmayı ne çok isterdi..
Acaba "O" kendisinin bu kadar çok arzulandığını bilse ne hissederdi..
Salakça gülümsedi kendi kendine.. Dışarıdan göründüğünün aksine içinde ki ahlaksız kadının gülümsemesiydi bu.
Bir de sevişmek denen şey sevilen kişi ile olmadıktan sonra aynı ismi almıyordu ki? Kimisinde bu durum tecavüz oluyordu kimisinde ise iş..
İş.. İsmine orospuluk denen bu fiil aslında onun güncesinde yine tecavüzdü.. Hangi kadın sevmeden sevişmeyi kendine iş edinirdi ki.. Gönüllü tecavüz diye düşündü...

Saate baktı, lanet olsun saat gecenin 3'ünü çoktan geçmişti. Yarın yine iş vardı. O ise mide bulantısı ve ağlamaktan ve de çoğu gece yaptığı gibi düşünmekten uyuyamamıştı. Üstelik tutan migrenini biraz olsun durdurmak için duş alması gerekiyordu.

İş demişken işini hem seviyor hem de her şeyden olduğu gibi nefret ediyordu.
Seviyordu zira hayatında ki karmaşadan başka türlü kurtulamıyordu. Birde bir tek çalışırken tüm dünya ile bağlantısını kesmeyi becerebiliyordu. Aslına bakılırsa hayatında kendi için becerebildiği tüm iyilik buydu. Aklını bir tek müzik ve işiyle meşgul ediyordu. Aksi taktirde delirmemesi için avunabileceği elle tutulur bir şeyi yoktu.

Yaşamı alt üst olmuştu, hayatının neresinden tutsa bir kaç parçası elinde kalıyordu. Birde bazen düşünüyordu iş ya da tecavüz denilen olay vardı ya ! Bu akşam iş dönüşü lanet şarjı bitmiş bu yüzden müzik yerine istemeden o iki kadının dertleşme senfonisine şahit olmuştu. Eşini sevmediği halde boşanamayacağını anlatıyordu kadınlardan biri. Ve eş denilen öküzün bitmeyen odunluklarından bolca örnekler içeriyordu akşamın en  kalabalık saatine denk düşen bu dert senfonisi...
Sordu kendine, peki o kadının mecburen katlandığı bu evlilik bunlardan hangisine giriyordu? Elinde olmadan öğürdü, koca akşam yediği-içtiği tek şey olan bir yudum suyu midesinde tutmayı beceremiyordu..

Bazı acılara katlanmamalıydı ama kendini öyle güçsüz ve çaresiz hissediyordu ki.

Kızgın mıydı? Evet ama kime, neye kızgındı?
Tüm bu şeyleri kendisi yapmamış mıydı yine kendisine?
Hep kendi seçimleri, seçtikleri değil miydi onu bu kahpeliğe sürükleyen?

Ağlamak nasılda bir parçası oluvermişti.. Oysa hayatında her şey farklı olabilir miydi? İnsanların namussuzluğuna defalarca kanmamış olsaydı daha güzel olabilir miydi hayatı? Daha cesur olur muydu tebessümleri ya da daha umutlu ve mutlu geceleri..
Peki gönlünde taşıdığı o kocaman yük daha taşınası ve umut edilesi olur muydu? Tüm insanlardan iğreniyordu, buna kendi de dahildi. Kimi zaman aklını söküp atası geliyordu. Yapabilmeyi diledi yine..

"ALLAH'ım" dedi yine sadece gecenin ve kendisinin duyacağı kadar kısık bir sesle..
İsyan değildi ama ihtiyaçtı belki de içinde ki asi yan! Yoksa bu durumla daha fazla baş edemezdi. İçinden çıkamayacağı kadar batmıştı karamsarlığa..
Tükenmişlik hiç bu kadar tesir etmemişti ruhuna..
Çıplak bedenine doladığı çarşafla kalktı yataktan, ne yapacağını bilmeden ağlaya ağlaya ilerledi karanlık koridorda..
Masanın üstüne bıraktığı kulaklıklarını aldı, kulaklarına geçirdi yavaş yavaş.. Canı yanıyordu ama bu acı kulağının kenarında ki morluktan mı yoksa kalbinde ki derin çukurdan mı onu bilmiyordu. Telefonu eline alıp onun girebileceği her sosyal mecrayı kontrol etti ve en sevdiği resmi açıp ekrana yerleştirdikten sonra müzik programını açıp her zaman yaptığı gibi O'nu düşünerek kendine rast gele bir parça açtı. Rastgele açtığı şarkıları kendince kaderin seçtiğini düşünmek istiyordu zira kader denen yazgının kendisine hiç değilse bu kadarını borçlu olması gerektiğini varsayıyordu.

Bu gece, kulağında, kolunda ve en çokta yüreğinde ki morluklarla göz yaşları sızarken gözlerinden bir kez daha play tuşuna bastı..

"Lanet olsun!!!! Kader, yetmedi mi bu gece ki sızım da bu şarkıyı seçtin!"





Nursalkımın..

20 Kasım 2014 Perşembe

Yorgun LâL..


Şimdi ellerim bile yorgun yazmaktan..

Dilim lâl olmuş susmaktan..

Ve gözlerim kör..


Gerçekler ağır geliyor bedenimin derinliklerinde bir yerde,

Saklanan hayallerimle ruhumun penceresinde,

Uçurtma olup uçmak isteyen bir kuş var..


Ve şimdi gün akşama vurmuş da güneş ayı kıskanıyor!

Etrafta bir garip matem kokusu aylakça dolanıyor..

Şöyle bir maziye dalıp gidiyorum da,

Bırakın beni ne olur!

Bırakın..
Ben hep çocuk kalmak istiyorum!


Hayat hazan, hayat tatsız, hayat tuzsuz..

Ve biraz da bayatlamış yine aynı acılar..

Bir gönül var avuçlarımda biraz kırık dökük..

Ve içinde susuz kalmış bir sevgi, bölük pörçük..!


Ahh sevgili......

Sen bilmezsin..
Yoruldum da lâl'e düştü suskunluklarım,

Yoruldum..
Çıkmaza vardı tüm yollarım..


Bir bilsen şimdi,

Karanlık ellerimden tutup beni kendine çekiyor,

Gel !

Gel, ebedi ışık bende diyor....!

Sanki göz kapaklarıma muzip bir el dokunuyor,

Usul usul ağlıyorum..

 Ve hissediyorum şimdi ÖLMEK bana tatlı geliyor..


Nursalkımın..

18 Kasım 2014 Salı

...


Hangi bakışın hangi tükenişin esiriyim ki?
Neden hep böyle sessiz ve yarım kalıyorum..
Neden bitmiyor kışlar?
Neden sökmüyor şafak da alacakaranlık her yer..
Neden hep çaresizim..
Neden tak ettiği yerde kesip atamıyorum..
Neden bu kadar zor......
Neden her gün biraz daha tükeniyorum.....

Araftayım...
DAYANAMIYORUM....

Aşkı yüreğimden terk ediyorum.....
Kendimi de bitiriyorum bu gün.....



Nursalkımın..

17 Kasım 2014 Pazartesi

Bu Bir İlan-ı Mağlubiyettir..


Kalk git artık umutlarımdan, ömrümden vakit çalıp duruyor hayalin!
Kısaldıkça kısaldım zaten, vaktimi tamamıyla meşgul ediyorsun !
Sus, alaylarının tiz sesi yüreğimi tırmalıyor!
Kulaklarıma yeterince asıldı sesin, fazlası ağır gelecek!
Silemiyorum, dudaklarından sızmış notalarının izini duyularımdan!
Sayende başka suretler işgal edemiyor topraklarımı...
Osmanlının Viyana'yı kuşatması gibi, yeni yeni "çeriler" aşındırıyor kapılarımı,
Fakat kilidin öylesine güçlü iliştirilmiş ki çehreme, senden gayrısını beynime aksetmiyor bakışlarım!
Bende ki varlığın, anlaşılan gözü pek ve kararlı, ne kadar top düşerse düşsün şakaklarıma,
Farkındayım! Bendin yıkılmayacak, hep kalacak gamdan inşa ettirdiğin surlarımda...

Duvarlarıma asıldı suretinin fotoğrafları, tarihçem hep senden bahsedecek...
Dönüm noktasıydı, orada başladı ihtişamı ve yokluğunda son buldu diyecek..
Beni öğrenmeye gelenleri, seyyahları, gezginleri, bana sığınan her yeni ferdi talihsizliğim hüzünlendirecek..
Bana rehber olanların dili kilitlenecek, nefesleri boğazlarında düğümlenecek..
Tercüme edemeyecekler arkeolojimden kalan kalp kırıklarımı!

Öyle işledin ki şehrimin sokaklarına, zerrelerime mihenk taşı oldun..
Öyle ince çizdin ki sınırlarımın çizgilerini, gözyaşlarımı dizginleyemiyorum bentlerle bile..
Sürekli taşkınlar yaşıyor sefil ve fakir tebessümlerim,
Hep sular altında, oksijensiz kalıyor umutlarım!
Bezden gemilerim, nemine dayanamıyor bakışlarımın!
Bir bir batıyor yıldızlar göz kapaklarımın ardında!!
Dilenci gibi arşınlıyor bir bir cami avlularını yarınlarım,
Ellerimi açtım mutluluk dileniyorum avuçlarından,
Yüreğimi açtım "El-aman" dileniyorum o hırçın kara bakışlarından..
Ne olur git, çekil artık benden, zehirle bezeli hançerini sök al kalbimden!

Gel! bitirdin beni, yitirdim kendimi, uğruna verdiğim savaşları kaybettim!
Lütfen, lütfen artık gel de barış imzalayalım!
Beyaz bayrak kaldırdı yenilmişliklerim, mağlubiyetin hükmüne tabiyim..
Tamam kabulüm, gel kurul baş köşeme, ömür boyu sömürgene razıyım!
Toplatıyorum sensizliklerimi tek tek, yemin olsun tarihler boyu sürgüne kabilim!

Şöyle yazacak kitaplar dudaklarının tesirine maruz kalan beni;
"Esareti öylesine derinden yaşadı ki, eriyip giderken düşmanının ateşten dokunuşlarında buzdan varlığı,
Yerle yeksan oldu mazisi ve müzarisi, meçhule doğru savruldu ümitleri, hayalleri, hevesleri..
Efsanelere kurban edildi en masum düşleri ve içten gülüşleri..
Kendinden kalanı; paçavralar asılmış, bir zamanlar medet umulmuş kimsesiz bir dilek ağacı,
Öylesine bitap düşürdü ki bu savaş onu,
Dalları çiçek açamıyor, son kalan bir iki nefesi de soldu sarardı!
Baharları bir bir hazan döküyor, sonsuzluğu tüketti!
Öylesine sömürüldü ki beden ve ruh kaynakları,
Geriye kalanı boş bir sahra çölü, bazen seraplara duruyor, bazen kimsesizliğe çöl fırtınası esiyor..
Bağrına ve ilklerine işleyen güneşle çatlıyor, kahroluyor, kavruluyor..!
Durduramıyor sarsıntılarını dünyasının, tutunamıyor hayata, bir bilinmeze savruluyor!"

Ve bir gün iki aşık gelip sarıldıklarında beni ilk öpeceğini hayal ettiğim o ağacın altında,
Tutacağım kaderimden sızan acıyı, tarihim onlarda tekerrür etmeyecek bir daha!
Yıkacağım alnıma yazılan yazgıları onların aşkında, tüm kavuşulmayanların acısını ben içime çekeceğim..

Korkma, sana sirayet etmeyecek benden hiç bir kalıntı!
Senden sonra içime açtığın boşluk yutacak her şeyi ve ben üstüme alındığım hiç bir ayrılıktan keder çekmeyeceğim!



Nursalkımın..

16 Kasım 2014 Pazar

Bu da Geçer..

Ben ne kadar aciz ve günahkar olsam da ..
Öyle büyük ve merhametli bir yaratıcının kuluyum ki..
Benim dünyalar dolusu günahım da olsa,
Bilirim ki onun dünyalara sığmayacak kadar sonsuz af kapısı var..
Rabbim ben her türlü kirli günahımdan pişmanım..
Rabbim ben çok basit ve aciz bir kulum..
Defalarca hatalar işledim..
Bilerek, bilmeyerek işlediğim her günahtan pişmanım..
Ruhumda ki karanlıktan, nefsimden, şeytandan ve tüm şeytanlaşmışlardan sana sığınırım..
Affet Allah'ım bu aciz kulun tüm varlığı ile sana sığındı, sen büyüksün...




Geçer elbet tüm her şeyin ötesinde bir Allah var!!!




Nursalkımın..

14 Kasım 2014 Cuma

Bazen Zaman Susar..



Bazen zaman susar dudaklarımda,
Ben sessizlikle dans ederim,
Bazen hüzün dolanırken damarlarımda,
Ben aşka ölürüm..

Dün gece yüreğimin kıyısına usulca bir mezar açıp,
Aşkını gömdüm..
Diri diri, acıya acıya..
Üstüne siyah bir gül dikip,
Fatiha yerine usulca sövdüm..

Bende açılan kara boşluklar içten dışa,
Belki de dıştan içe yavaş yavaş tüketirken beni,
Dün gece yine yüreğime, yeniden gömdüm seni...
Yılları çekip üstüme, uzandım usulca mezarının yanına..
Dün gece ben bıraktığım yerde buldum sevgini..
Usulca sokuldun tenime her zaman ki gibi..

Git, dedim yalvarırcasına!
Git bu imkansızlıklarla tüketme beni..
Hayali saçlarını parmaklarımın arasında dolaştırırken,
Ne olur beni bana bırak ve git diye yalvardım..
Biliyordum ya imkansızlıkları..
Ağlamadım..
Öğrenmiştim! sorun değil..

Ben, ben yoruldum onun için..
Artık takatsiz ve hastalıklı bir aşkın karanlığında çürümekteyim..
Bir yanım asla diye haykırırken,
Bu sefer sana asi olup git dedim.
Kal üç harf..
Ben git dedim alfabenin 28 harfiyle..
Bir de yitik hecelerimle..

Gitmedin,
Seninle ilgili değil..
Göndermeye kıyamadım belki de,
Sorun değil, canım yandı biraz..
Hepsi bu..

Bende zamanın ağzını tuttum yaramaz bir çocuk gibi,
Zor oldu ama çocukluğumda yardım etti..
Ve zamanın en duru yerinde,
Bir salise, koşup saniyeye bile varamazken vardım kollarına..
Usulca, sessizliği çaldım ikimize..

Dans ettik aynı rotada, aynı hatıralarda,
Sonra da farklı partnerlerle..
Seninkini göremedim, ama bana her zaman ki gibi hasret eşlik etti..
Zaman sustu ya, şimdi ben de öyle..



Nursalkımın..

11 Kasım 2014 Salı

....Tarifsizim..



Nasıl anlatsam, nasıl dile getirsem?
Söylesene nasıl geçer bu ömür..
Hangi gece, hangi dua avutur  bu yarım kalmışlığımı..
Mucizeleri umut etmekten yoruldum..
Ben şimdi çok bitkin ve çaresizim...
Öyle aptal hayallerim var ki anlatamam..
Ve hayallerimin imkansızlığından da bıktım usandım artık!

Çok yoruldum ben, gerçekten çok yoruldum..
Kırıldı içimdeki hırçın çocuk, 
Bir bir döküldü incilerim..
Yalnızlık ve gece öylesine işledi ki ruhuma..
Aydınlık tesir etmiyor artık..

Hiç bir kelime anlatmıyor ki beni..
İçimde can çekişen şeyi tarif edemiyorum..
Yanıyorum, acıyorum, sızlıyorum..
Tarifsizim..

Rabbim hangi dua gerçek kılar mucizemi..
Yardım et ALLAH'ım, dayanamıyorum..

s.ç.g.a.l....

Nursalkımın..

Depresif İsyanlar..



Saçmalamak istiyor hüzünlerim !
Tüm şehirleri yakıp yıkmak, sonra da katili olmaktır niyetim!
Bir karanlık çöktü içime, perdelerim sıkı sıkıya kapanmış sanki...
Ölümü hayal ediyorum derince ve gülümsüyorum imkansızlıklara..
Kara gece çökerken lime lime tenime, parıldayan bir yıldız dokunuyor sürekli sinirime..
Kızıyorum kendime!
Kaçıyorum gözlerimde ki ıslak şeyden.
Ama kaçamıyorum içimi delip geçen hüzünlerden!
Bahaneleri topladım koydum bir çuvala, fırlattım gitti!
Fotoğrafları da yırtıp attım!
Artık ağırlıklarımı taşımak istemiyorum, alın şu yükü omzumdan.
Rahat bırakın isyanlarımı, avuntularınıza ihtiyacı yok acılarımın.
Nasıl olsa hafifletmeyecek hiç bir nasihat kederimi!
Lütfen artık kendinizden örnekler vermeyi bırakın!
Ben nasıl olsa kabullendim üzerime düşeni!

Kandırmayın kendinizi böyle, hangi kavuşmalar efsane olmuş söylesenize..
Ardında hep iz bırakan kavuşulmayan hazin hikayeler değil midir ki?
Ferhat delirmemiş mi dağları oyarken, Mecnun ölmemiş mi Leyla aşkıyla kıvrım kıvrım yanarken?
Söylesenize Aslı öldüğünde kavuşmuş muydu Kerem'iyle?
Buluşabilmiş mi elleri elleriyle...?
Peki ya kavuştum sananlar önce öldürmediler mi tüm bakir yeminleri?
Tüketmediler mi sevgilerini?
Kirletmediler mi bencillikle birbirlerini?
Kanatmadılar mı kabuk bağlayan yaraları?

Bırakın da solsun gülüm, intikam alsın geceler benden.
Evcilik oynamak istiyorum mutluluklara dair acı sonla biten!
Neden öldürmüyor hiç bir hançer ruhumu!
Kesmeyen bıçaklarım var biraz bilemek gereken!
Paylaşılmıyor hiç bir acı, azalmıyor da anlattıkça...
Ve yalan! inanmayın sakın, geçmiyor hiç bir şey zamanla...

Bu gün derin kederler demliyorum vefasızlıkların yanında  akşamın beşine..
Rol model alıyorum tüm ölüleri kendime!
Ve sözlüğümden çıkarıyorum artık gülümseyen bütün sözcükleri....
Kalbimin orta yerinde bir yere bir çivi çaktım, astım yasaktır girmek yazısını.
Tıklatmayın!
Ebediyete kapattım artık ruhumun kapısını!

Koleksiyonlarım da var benim biliyor musunuz?
Kimi zaman hüznü biriktirdim katre kare, kimi zaman hazanı!
Kimi zaman imkansız hayaller yapıştırdım defterime, kimi zaman soğuk bir isyanı...
Karalayın tüm günlüklerimi, söndürün beni yakan ışıklarımı...
Soldurun geçmişimin tüm aşklarını..
Mükemmel olmak istemiyorum ben, belki içi boş bir sakız kutusu...
Çiğnenmişliklerim olsun başkalarının ağızlarında benim de...
Bulaşsın acım ilmek ilmek tüm evrene!
Balığı olmayan bir akvaryum da olabilirim gelecekte...
Böylece hiç kimse zevk almaz beni izleyince!

Mucizelere inanmıyorum artık, sokmayın yalan efsaneleri gözüme gözüme...
Benim karşıma çıkmıyor birden külkedisinin perisi ya da sormuyor dileğin nedir diye Alaaddinin cini..
Dokunmayın benim gamlarıma, yaslarıma ve en çok da isyanlarıma..
Ne olur rahat bırakın hüzünlerimi, solmuş çiçeklerimi, söylenememiş kelimelerimi...

Sadece bir şey istiyorum sizden, yırtın atın olmaz mı kaderdimi...!

Bırakın erisin gönlüm, bırakın tükensin tüm çarelerim..
Bırakın silineyim hayattan, bırakın bitsin burada benim hikayem...
Umurumda değil ne yaşamak ne ölmek bundan sonra!
Hayatıma dair, bedeli ağır hiç bir fermanı imzalatmayacağım!!!!!

Yemin ediyorum, söz verdim kardeşime, ölsem de kederimden bir daha yaşanmışlıklarımı gözümden damlatmayacağım!!!


Çatlasam da acımdan artık bir daha gözlerimi kanatmayacağım!!!!


//Canım yandı da söyleyemedim..
//Bir bilsen avuçlarımda yitirdiklerimi..
//ALLAH'ım çok çaresizim..



Nursalkımın..

10 Kasım 2014 Pazartesi

Canan..



Benim için bir İstanbul..
Kulesi sen, sana yanık kızı ben..
Gel dediğim kızıl akşamlarda,
Ateşten hasreti koynuma aldığımda,
Bekleneni sen, bekleyeni ben..

Güneşe erdiğim nameleri sana anlatmadı mı martılar?
Yalana mı döndü sende yaşanan taze aşklar?
İstanbulun silüetine yakışan kulesi sen,
Sana çarpan hırçın mavi dalgaları ben..

Hadi nazını yüzdür hüzünlü çehremde,
Üsküdarın kulesi sen, asi denizi ben..
Sevda şehrinin kışı sen, sana yanık yazı ben..
İstanbulda sızı sen, sana aşık kızı ben..


Yoksa yaLana mı döndü sende yaşanan aşkLar?
SöyLe İstanbuL neden her daim benim kaLbim yanar?
SöyLe İstanbuL "O" yar buLmaz mı beni gönlüne baktığında?
SöyLe istanbuL ...?





Nursalkımın..

6 Kasım 2014 Perşembe

Şimdi //// Karalamaca..


Yıldız alacası şimdi gönlüm..
Ben seni bilmem hangi gecenin,
Bilmem hangi rüyasında,
Bilmem kaç kere gördüm..
Ve bilmem neden sevdim..

Sen masmavi düşlerimin kara bakışlı yari..
Sen karanık gecemin tutulan ay parçası..
Şimdi ben böylesine özlem duyarken sana..
Sen hayatımın çözümsüz en zor bilmecesi..

Şimdi çık gel! Bırak masivasını, ben tutarım ellerinden..
Şimdi çık gel! Bırak maverasını ne olur, ben hazırım..
Şimdi çık gel! Anlatma hiç bir şey sadece bak gözlerime..
Ben senin sustuklarından bile seni anlarım..
Şimdi çık gel, ben hazırım..

Sadece yorgunum biraz ve üşüdüm de..
Yolumu da kaybettim gözlerinin kara dönemeçlerinde..
Olsun, biz bu sonbaharlarda,
Birlikte süzülürüz rüzgârların uçurduğu yapraklarda..
Şimdi çık gel..! Ben hazırım..
Şimdi çık kozandan, yüreğime gel..
Nefesine muhtacım...




Nursalkımın..

4 Kasım 2014 Salı

Nasıl..?


Bazen kelimeler yolunu şaşırır da dökülemez dilinden..
Susar zaman ve yalnızlığın konuşmaya başlar..
Ne akşam doyurur yüreğini ne yıldızlar aman verir karanlıklarına..
Nutkun tutulur ve gözlerin ince ince kanar..
Dualar edersin, istersin yaradandan yana yakıla..
Çaresizliğin dibine vurur, nefessiz kalırsın..
Çok ihtiyacın olur o an sevdiğin kollara sığınmaya..
Üşürsün en sıcak odalarda bile..
Bazen umutların bir ağacın yaprakları gibi tek tek  dökülür ya..
İmkansızlıklar yaralar ruhunu, yakar canını..
Kahredersin içinde ki fırtınadan hiç haberi olmayacak sevgiliye..
Kahredersin kurulmadan yıkılan hayallerine..
Kaderine, geçmişine, geleceğine..

Nasıl diner bu acı?
Nasıl kurtulurum içimde ki bu uçurumdan?
Nasıl bir daha bulurum yolumu bu kaybolmuşluktan..?
Nasıl çıkarım bu işin içinden?
Nasıl üstesinden gelirim..?

ALLAH'ım çok çaresizim..


//04.11.2014 Kütahya'dan


Nursalkımın..

3 Kasım 2014 Pazartesi

Yar...


Ellerimi ellerinde tut yar!
Çok kırgınım..

Yüreğimi yüreğinde uyut yar!
Çok yorgunum..

Busemi dudaklarında büyüt yar!
Çok durgunum..

Sevdamı kalbinde avut yar!
Çok vurgunum..

Gözlerimi gözlerinde unut yar!
Çok hasretim..




Nursalkımın..

2 Kasım 2014 Pazar

masalımsı..


Eyvah!
Aşk battı parmaklarıma, kanıyor..
Yüreğimi keder tutsak etti, sızlıyor..
Ah bu koyu gece, yapıştı gözlerime sanki!
Aymıyor!!!
Gün ağarmıyor..


Güneş rengini solgunluğa teslim etmiş..
Yeşili de solmuş pembesi de baharın!
Bu ne dermansızlık, dünya ağır bir romanın yapraklarından savruluyor..
Yavaş, yavaş..
Sessiz ve anlamsız!


Ey sevgili, kaybolduğum karanlıklardan yeninden bul beni!
Sevda ile var et yine gülüşlerimi!
Bir aşkı bırakıver usulca gönlümün surlarından içeri!
Bahar olsun tenimde,
Aşk koksun yüreğimde,
Çiçekler açsın gözlerimde!


Hasretim ben ölesiye sevilmeye..
Yüreğim masum bir çocuğun yanağının okşanması gibi avutulmaya hasret!
Ruhum hafif hafif kuytulanan terennümler gibi kaçak esintilere muhtaç..
Yoksa, yoksa yitiyorum bu salaş dünyanın fütursuz boşluğunda!
Sönüyor içimde ki ışık, insansı bir robota dönüşüyorum bende!


Zira, bir masala ihtiyacım var!
İçinde kaçamak bakışlar, tatlı bir heyecan ile kızarmış yanaklar olan!
Bir sevdaya tutunmalı ellerim, beni içine çeken karanlığa direnebilmek için!
İçimde ki ateş kül olmak üzere..
Küçük bir sevinçle üflemeye ihtiyacım var,
Yeniden mutluluk ile yanıp tutuşmak için..


Yok oluyorum..
Yavaş yavaş yitiyorum..
Ne olur tut ellerimden beyaz atlı prens..
Yoksa sonu gelmeyen bir masalın tutkusuz kahramanımsısı olmak üzereyim..
Yansımalardan bile silinip, yok olmamak için..
İçimde ki küçük kızın yaşamaya devam edebilmesi için..
Ne olur rüyalarımın sebebi, hayallerimin kahramanı..
Yeniden bir masalı birlikte yazalım..

Ey gece gözlüm, gel de sev beni!
Sevda ile var et yine gülüşlerimi!
Bir aşkı bırakıver usulca gönlümün surlarından içeri!
Bahar olsun tenimde,
Aşk koksun yüreğimde,
Çiçekler açsın gözlerimde!
Ve ben sana ait olayım..




Nursalkımın..

1 Kasım 2014 Cumartesi

Sana Yandım..



Gel sevdiceğim,

Gönlümde hala hüzün yankılanırken gel!
Gel, gel ki bahar solsun gözlerimde,
Gel, de gir yüreğime ecel de olsa sözlerinde,
Varsın ölüm beni senin sıcaklığında koynuna alsın, gel!
Yeter ki son bulsun bu sana susamışlık,
Son bulsun bu hazan mevsiminde hasret kalmışlık!

Gel, ey adı bende saklı kalan!
Dünüm ilmek ilmek karışırken bu günüme,
Gel, ıstırabın  fermanı acı acı işliyorken gönlüme,
Gel, olsun varsın ruhumda ramak kalsa da ölüme,
Yeter ki sen bulsun yüreğimde ki bu kara delik!
Son bulsun canımdan avaz avaz haykıran delilik!

Gel ey kara gözlüm;
Vicdanım hala yorgun ve sessiz!
Gel,  benliğime ışıyan umudum ol!
Gel, açlığına ifşa ruhum hala bakire ve kimsesiz..!




Nursalkımın..