1 Nisan 2014 Salı

HİKAYE - AŞK Neydi? (2.Bölüm)

Fotoğraf - Seyid ÇOLAK


HİKAYE - AŞK Neydi? 1.Bölümü okumak buraya için tıklayınız.


Zeynep şaşkındı, ne demek oluyordu tüm bunlar anlayamadı.. Oysa içinde saklı olan aşkından bu gün kendisi gitmeliydi, kendisi gidecekti evet buna niyetlenmişti. Aldığı o kararlar, içinde bocaladığı tüm o kararsızlıkar boşuna mıydı? Günlerdir içinde olduğu bocalama ve kararsızlık şimdi bir anda yerini şaşkın, yorgun ve deli bir hüzne bırakmıştı.

Hayat, yine ona belli belirsiz büyük bir sürpriz yapmıştı.. Gitme isteğine oranla 'gönderecek olma' duygusu daha bir acıtmıştı canını..

Halbu ki sabah kesin kararını veren ve yolunu Tuna'nın sapaklarından çekecek olan o değil miydi? Şimdi Tuna'nın onun yolundan çekiliyor olması işine gelmeliydi üstelik. Zeynep'in kafası iyice karışmıştı, midesi bulanmaya başladı.

Kalabalığın arasından bir sesin kendi ismini seslendiğini duyuyordu ama tepki veremiyordu, yüreğini alıpta giden adamın ardından öylece baka kalmıştı. Neyse ki yine Erhan'ın dürtmesiyle zorda olsa kendini toparlayıp, çeki düzen verdi kendine.

-"Zeynep abla hadi ne bekliyorsun peşinden gidelim. Bu röportaj çooook iyi olacak, kaçırmayalım bu fırsatı! Lütfen onu terletecek sorular sor olur mu?" diye anlamsız bir sevinç nidası içinde durmadan konuşuyordu Erhan.

Zeynep, içten içe sinir olmuştu Erhan'a, oysa  ki bu işe Erhan gibi sevinmeliydi, doğal olan buydu. Son günlerin en marjinal magazin röportajını yakalamışlardı. Bu onların haberi yapış şekline nazaran bir çok firmanın dikkatini çekebilir ve onlara hayatlarında önemli adımlar attıracak çok özel kapılar açtırabilirdi.

Ama Zeynep neden hala böyle kırgın ve üzgün hissediyordu. Her şey yolunda gidiyordu oysa.. Artık Tuna'nın röportajından kendi isteği ile ayrılmasına gerek kalmamıştı, ajansta ki tüm sorgulamalar bir anda düşmüş olacaktı böylece! Üstüne büyük bir haber ve fırsat yakalamıştı.

Milyon kadar genç kızın hayalini süsleyen bu adamı son yolculayacak olan da kendisiydi. Milyonlarca kadın, Zeynep'in yüzü anlamsız bir kızgınlık haline bürünmüş, yeniden midesi hareketlenmişti. Bu fikir, başkalarının Tuna'ya olan hayranlığı bile onu rahatsız etmeye yetmişti.

-"Allah'ım çıldırıyorum." dedi kendi kendine, sesi fısıltıdan farksızdı.

Neşeli bir şekilde Tuna'nın odasına doğru giden Erhan'ın peşine takılarak istemsiz adımlarla yürüdü.

-"Aklımı toparlamalıyım, kendime gelmeliyim. Kızım toplan artık! Aptal olma Zeynep, aptal olma!" diyerek kendini bir yandan teskin ediyor bir yandan saçını başını düzeltmeye çalışıyordu.

Erhan ile birlikte kapıyı tıklattıklarında içeriden yorgun bir "gel" sesi duyuldu. İlk giren Zeynep oldu, Tuna'nın biraz önceki kararlılığından ve güler yüzünden eser kalmamıştı. Gözlerinde anlamsız bir endişe ve hüzün vardı. Zeynep, artık hiç bir şey anlayamıyordu. Bütün bu karmaşa akıp giderken, hayatın gerisinde bir yerlerde kaldığını hissediyordu. Zihni o an yaşadığı hiç bir olayı anlamlandıramıyordu sanki...

Kapıda Zeynep ve Erhan'ı gören Tuna, buruk bir gülümseme ile tekrar -"Buyurun Zeynep Hanım, gelin lütfen" dedi.

Zeynep olur anlamında başını öne eğdikten sonra, usul adımlara içeri girdi. Erhan da hemen ardından onu takip etti.

Tam o sırada Erhan, bir şeye sinirlenmiş gibi başını iki yana salladı ve elini başını götürüp;
-"Hay ALLAH, Zeynep abla kameranın çantasını salonda unuttum. Geliyorum." diyerek odadan çıktı.

Zeynep, içinden attığı çığlıkların ve kalp atışlarının artık önüne geçemeyeceğini ve duyulacağını düşünüyordu. Üstelik bakışlarından anladığı kadarı ile Tuna, Erhan'ın gidişine sinirlenmiş gibi kaşlarını çatmıştı.

-"Neyse sanırım bu fırsatı değerlendirmek lazım Zeynep Hanım." dedi, aynı anda çantasından çıkardığı bir kitabı Zeynep'e doğru uzattı Tuna.

Zeynep, kendisine uzattığı kitabı alırken şaşkınlık içinde genç adamın yüzüne baktı. İçinden bu gün tüm talihsizliklerin özenle kendisini seçtiğini ve sanki her olayın planlı bir şekilde onu afallatması için fırsat kolladığını falan düşünüyordu.

Önce kitabı sonra da onu uzatan elin sahibini "nedir bu" bakışları ile süzerken bir şey dikkatini çekti, Tuna'yı ilk defa bu kadar cansız ve bitkin görüyordu.

Tuna'dan Zeynep'in soran bakışlarına beklediği cevap gecikmedi.

-"Sizin için imzaladım, sanırım bunca yıllık arkadaşlığımız hatırına bir veda hediyesi bırakmak fena olmaz.!" dedi genç adam.

Zeynep ise sadece;

-"Teşekkür ederim." diyebildi. Tam kitabı açıp, deli gibi merak ettiği imza kısmını okuyacakken kapı çaldı. Tuna, yine yorgun bir ifade takınıp -"Buyurun" dedi.

Gelen, biraz önce şaşkınlıkla odadan çıkan Erhan'dı.

-"Kusura bakmayın beklettim. Kalabalık dehşet verici boyutlara ulaşmış, kapının önünde bekleyenleri aşıp gelmek neredeyse imkansızdı. " derken özür dileyen, mahcup bir yüz ifadesi ile içeri girdi. Sanki unutkanlığı ile sebebiyet verdiği zaman kaybını telafi etmek istercesine hızlı hareketlerle kamerasını kurmaya başladı.

-"Hazırım Zeynep Abla." Erhan'ın sesi Zeynep'in kulaklarında adeta bir şoklama etkisi yaptı. Genç kadın derhal toparlanıp Tuna'nın oturduğu koltuğun yan tarafına geçti. Ona bu kadar yakın olmak ve ondan bu kadar mahrum kalmak, canını yakıyordu artık.

Tüm bu olanlara aldırmamaya çalışsa da gözlerinin dolmasına mani olamadı. Zeynep, gözlerinde ki yaşları saklamak için bakışlarını yere sabitledi. Ne var ki Zeynep ne kadar saklamaya çalışsa da Tuna, çoktan hissetmişti genç kadının gözlerinde ki buğuyu.

Bu durum karşısında çaresizliği bir kat daha artan Tuna, içinden -"ALLAH'ım bu gün artık bitsin." diye dua ediyordu.

Zeynep'in içinden geçende tam olarak bu olmuştu. -"Lütfen, bitsin bu çile ALLAH'ım"

İkisi de bu günün hem bitmesi, hem bitmemesi konusunda kararsız ve çaresiz hissediyordu. Tuna, ortamın havasını biraz yumuşatmak için biraz ileride kamerası ile uğraşan Erhan'ın duyamayacağı bir ses tonuyla ;

-"Gideceğime bu kadar üzüleceğinizi tahmin etmemiştim, ama unutmayın, ilk karşılaştığımızda dediğim gibi bir anne hiç bir zaman ağlamamalıdır." dedi.

Zeynep, şimdi ikinci bir şok daha yaşadı. Bu adam nasıl oluyordu da hiç bir şeyi unutmuyordu!

-"Şey, ben.." Ne diyeceğini bilememişti.

Ne demeliydi?

Bir şeyler söylese, yada sussa.. Acaba tüm bu olanlardan sonra Tuna onu yanlış anlar mıydı?

Aslında anlasaydı da bu kesinlikle yanlış değil doğru olan olurdu, yanlış olansa Zeyneb'in içinde bulunduğu bu durumdu.

Zeynep, o an çaresizliği ve mahcubiyeti vücudunun tüm zerresinde hissetmişti.



╰☆╮Devam Edecek╰☆╮


Nursalkımın..

7 yorum:

  1. Nereye gidecek acaba tuna bey

    YanıtlaSil
  2. Merhaba eski dost. özledim herkesi, koptum bütün blog arkadaşlarımdan nedenlerim vardı tabiikide ama artık hep buralardayım.. Yorumlarımla... eski arkadaşlarımla...

    YanıtlaSil
  3. çok güzel bu hikaye. hatta eski hikayelerinden daha çok sevdim.

    bak yazınca nolur gel bana haber ver unutma üzme benii :)

    YanıtlaSil
  4. bloguna girerseeen :) son yazıma bak. sen tavsiye ettim dee :)

    YanıtlaSil
  5. çok güzel olmuş, elinize sağlık, devamını merakla bekliyorum:)

    YanıtlaSil
  6. Merhaba,
    Blogunuzu çok beğendim sizi takibe aldım.
    Bende bloguma beklerim.
    Sevgiler,
    http://hayatimakyajla.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  7. Merak ettim nasıl gelişecek.. Güzel hikaye Nur'cuğum..

    YanıtlaSil