29 Eylül 2014 Pazartesi

ķüçük...



Dalları yavaş yavaş kurumaya durmuş, yer yer yaprakları sararan yaşlı koca çınarın gövdesine yaslandı. Etrafında olup bitenlere artık tahammül edemeyeceğini düşünüyordu. Heybesinde biriken isyanlar, kahırlar artık taşınmaz bir yük halini almıştı. Huzura öylesine muhtaçtı ki.. Etrafına bakındı, kuru bir yalnızlıktan başka hiç bir şey göremedi.. Koca bir kentin, kalabalık, karmaşık ve eski bir sokağında, etrafından gelip geçen yüzlerce sığ bedenin içinde, nasıl bu kadar yalnız olabilirdi? Şaşırdı..
Gözlerini yumdu, kimse umurunda değildi, ellerini önünde ki bilinmez karanlığa uzattı..
Bu şekilde tıpkı teslim olan bir suçlu gibi hissediyordu. Azrail'in can kafesinde hükmünü vereceği adi bir tutuklu gibiydi... 
Bedeli düşündü sonra, Tüm hayatının tek bedelini, canını.. 
Ve ölümü andı, sonra çocukluğunu..
İçinde bir özlem vardı, hayallerine de uğramak istedi, düşünceleri beyninin her bir tozlu rafını aradı, her bir köşeye baktı.
Hayalleri yoktu, kaybolmuştu? 
Nasıl olurdu?
Sonunda umutlarının onu tükettiğini anladı.
Koca kara bir boşluktu şimdi ellerinde kalan..

Kaybetmişti, hayata dair bir sıfır yenikti artık!

Ürperdi, gözlerine hücum eden karanlığın içinde ellerine dokunan küçük bir el hissetti..
Gözlerini açmak istememesine rağmen göz kapaklarına hükmedemiyordu.
Kendiliğinden oldu her şey, buğulu bir görüşün ardından yavaş yavaş netleşti görüntüler... Az önce ki izbe sokaktan ve etrafında ki kalabalıktan eser yoktu. Şimdi hiç bilmediği bir bahçede, dalları yere kadar uzanan bir söğüt ağacının altında ki eski bir minderin üzerinde oturuyordu.
Burayı daha önce görmüştü, ama nerede?
Etrafına bakındı.. Ahhh, bu kırmızı küçük bisiklet, bu sarı saçlı rengarenk elbiseli bebek..
Tam da aklımın ucunda, bir yerden hatırlıyorum sanki.. dedi..
Sonra hala uzattığı ellerine dokunan küçük ellerin sahibine baktı..
Küçücük şirin bir kız çocuğu ama sanki kalbi kırılmış gibi bakıyor...

-"Sende kimsin çocuk?" dedi..

-"Özlem duyduğun çocukluğunum? "diye cevap verdi çocuk..

-"Nasıl yani? " diye sorarken tüm bunlar bir hayal uyan, kendine gel diyordu içinden..

-"Hani hep diyorsun ya yeniden çocuk olabilsem diye.." çocuk kelimeleri tane tane söylerken ona soran gözlerle bakıyordu.

-"Evet, ama.." diye kekeledi..

-"İşte geldim.." dedi çocuk, sanki bir şeye sinirlenmişti.

-"İyi ama ben böyle istemedim ki?" derken hala tüm bunların hayal mi gerçek mi olduğuna karar verememişti.

-"Fark eder mi? Bak acılarından kaçtığın çocuk halin tam karşında? Buradayım işte!" dedi. Çocuğun kendinden emin sesi içini ürpertti.

-"Ama çocuk, acılarım hala yanımda, heybem hala ağır gibi.." derken gözleri ister istemez arkasına doğru kaydı..

Oda ne? Gerçekten sırtında koca bir heybe ve heybenin içerisinde de siyah, kıvranırcasına hareket eden şekilsiz garip cisimler...

-"Ah çocuk, bu ne böyle?" diye bir çığlık koy verirken fena halde ürpermişti.

-"Korktun mu?" diye sordu çocuk. Ses tonu alay eder gibiydi.

Sırtında ki şeyi çıkarmaya uğraştı ama sanki heybe ona  yapışmıştı, bir türlü başaramıyordu.

-"Bu şeyi neden sırtımdan çıkaramıyorum?" Diye sordu. Bu sefer oda sinirlenmeye başlamıştı.

-"Boşuna uğraşma büyük! Onlar senin sancıların, ağrıların, kalp kırıkların.. Kısacası kaçtıkların.."  derken sanki kocaman bir insanı andırıyordu küçük..

-"Korkuyorum çocuk, söylesene şimdi ne yapmam gerek?" bu sefer roller değişmiş gibiydi, büyük kendini küçücük hissediyordu.

-"Bana mı soruyorsun? Ben küçüğüm unuttun mu?" elleri belinde kendinden emin ama alıngan bir sesle cevap vermişti çocuk.

-"İyi de baksana her şeyi biliyor gibisin.." dedi büyük.

-"Hayır ben senin hiç bir şey bilmediğini sandığın çocukluğunum. " diye cevapladı çocuk..

-"İyi de nasıl bu kadar ukala konuşuyorsun o zaman! Bal gibi de her şeyi anlıyorsun." diye haykırdı büyük.

-...  Çocuk bu sefer sadece başını salladı ama hiç cevap vermedi.

-"Çocuk cevap versene neden hala sırtımda bu yük! Sana döndüysem madem bunların da gitmesi gerekmez mi?" diye sordu, yeniden küçük hissetmeye başlamıştı.

-"Aslına bakarsan onlar senin değil, benim yüklerim!" derken küçük çocuğun yüzü düşünceli bir hal almıştı..

-"Nasıl yani, senin böyle büyük dertlerin yoktu ki çocuk, en fazla bisikletinin tekeri patlaktır ya da ne bileyim bebeğine diktiğin elbise kayıptır. Bu sırtımdakiler ise şuan çok ağır ve çok büyük şeyler. Bunlar sana yani benim çocukluğuma ait olamaz?" diye isyankar bir sesle sorarcasına haykırdı büyük..

-"Hımm, sen bizim yaşadığımız hayal kırıklıklarını unuttun değil mi? " Büyük çocuğun konuşmalarından bir şey anlamıyordu. O küçük kız gitmiş bu cevapları veren kocaman bir kadın gelmişti sanki.

-"Ne?" Büyüğün gözleri kocaman olmuştu. Çocuğun ne demek istediğini bir türlü anlamıyordu.

-"Unutmasaydın neden sürekli buraya dönmek isteyesin ki?" diye mırıldandı çocuk.

-"İyi de çocuk, kim kıydı sana? Sen daha çok küçük değil misin?  Offff.. Kafam karıştı, hiç bir şey anlamıyorum.." Kafasını kolları arasına alıp yüzünü kapadı büyük.

-"Gel benimle hadi!" Derken tuttuğu büyük ellerin sahibini çekiştirerek bir pencerenin önüne getirdi çocuk. Pencereden baktıklarında sanki bir filmi izler gibi hayatını izledi büyük.

-"Bunlar.." konuşup devamını getiremedi büyük..

-"Bunlar bizim anılarımız, iyi, kötü yaşadıklarımızın hepsi.." diye büyüğün söyleyemediklerini dile getirmişti çocuk...

-"Ama ben onların çoğunu hatırlamıyorum ki, nasıl bu kadar şey yaşamış olabilirim." Bu sefer bu soruyu çocuktan çok kendine sormuştu büyük..

-"Evet hatırlayamadığını biliyorum, zaten bunların hepsini hatırlayacak olsaydın, sırtında ki heybenin şuan olacağı boyutu bir düşün." Diye onu aydınlattı çocuk..

Sırtına dönüp baktı, gerçekten de şimdi sırtında olan yük, tüm hayatı boyunca yaşadıklarının toplamı yanında nokta kadar küçük kalıyordu.

-"Hiç bir şey anlamıyorum çocuk, ne demek istiyorsun..." zaman geçtikçe her şey daha karmaşık bir hal alıyordu büyük için.

-"Bu acıları sırtında tutan sensin, bırak gitsin diyorum! Bak burada ki yaşanmışlıklara, onlar gibi şimdi ki acılarını da UNUTABİLİRSİN..!" derken bu sefer ukalalıktan çok üzgün bir şekilde cevap vermişti çocuk.

-"Ama ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum ki çocuk." Yeniden küçük ve çaresiz hissetmeye başlamıştı.

-"Ben biliyorum, şimdi bana sığınmaktan vazgeç. Lütfen gerçekten büyümeyi öğren." Dedi çocuk..

-"Zaten büyük değil miyim? Başka nasıl gerçekten büyüyebilrim ki? Dediklerinden bir şey anlamıyorum çocuk.." diye sordu.

-"Yaşayacaksın büyük! Acılarından kaçamazsın, o yüzden yaşayarak tüketeceksin. Kanayacaksın, ağlayacaksın, ölür gibi canın acıyacak!" Kendinden büyük cevaplar veriyordu çocuk..

-"Sus çocuk, lütfen sus, duymak istemiyorum, o kadar acıya dayanamam,  anlatma korkuyorum!!!" Büyük yeniden korkmaya başlamıştı.

-"Hayır!!!! Baksana bu güne kadar dayandım ben, Biz dayandık!  Hatırlasana bebeğimiz kaybolduğunda nasılda büyüktü derdimiz. nasıl büyüktü özlemlerimiz! Ama geçti her şey, alıştık ve unuttuk."  Diye konuştu çocuk.. 

-"Evet ama o basit bir bebek kaybıydı şimdi ki dertlerimle kıyaslanamaz bile! " dedi. Korkusu gittikçe artıyordu.

-"İyi de büyük! O zaman dertlerime karşı bende çok küçüktüm.. Yani senin için bir bebek kaybı olabilir ama benim için çok zordu, tüm dünyamı kaybetmiş gibiydim. Yarına dair hayallerimi kaybetmiştim!.."

-"Yarına dair hayallerin mi? Nasıl olur çocuk?" 

-Oysa kaybettiğim günün ertesi onunla birlikte parka gidecektim, sonra annemin verdiği artık bezlerden ona elbiseler dikecektim! Ama bebeğim kaybolunca bütün hayallerim yıkıldı!

-Hiç böyle düşünmemiştim çocuk, ben sandım ki..?

-Evet sen hep yanlış sandın büyük! Çocuk olsan da canın hep yanacak! O yüzden katlanabilmeyi öğrenmelisin! O yüzden dertlerinden kaçmayı değil onları yaşayarak tüketmeyi, onlarla çarpışmayı öğrenmelisin. Büyümelisin büyük, bedenen değil ruhen büyümelisin, bizi artık büyüt. Ve beni artık özgür bırak!!!

-Büyümeliyim..


İçi ürperdi.. Etrafına bakındığında kırmızı bisikletin yarısı sanki defterden silinircesine silinmiş gibiydi. Diğer görüntüler de tek tek bir yapbozun dağılan parçaları gibi etrafında uçuşmaya, azar azar kaybolmaya başlamıştı.

-Büyümeliyim çocuk, korkuyorum ama büyümeliyim..

-.... 

-Çocuk büyümeliyim değil mi?

-Çocuk neredesin? Ahh her şey neye gitti?

Göz kapaklarının ardına sakladığı koyu ve güvenilir karanlık geri dönmüştü. Artık göz kapaklarına hükmedebiliyordu, yavaşça açtı gözlerini, önce hala dokunulduğunu hissettiği avuçlarına baktı, yağmur tanelerinin avuçlarında dans edişi, sırtını yasladığı ağacın güven veren hissi, ılık ılık, tenini okşayan rüzgarın hışırtısı. Çocuk gitmişti ama o küçücük boyuyla verdiği kocaman güven hala ellerindeydi.. Yüreğindeydi...

Dilinde ise hala sayıkladığı o kelime, bu sefer korkmadan söylemişti.

-Büyüyeceğim...




Nursalkımın..

16 yorum:

  1. ufff çok iyi evet. biraz da hepimizi anlatmışsın. büyümüyoruz aslında bitakım rollere giriyoruz o rollerin içinde yaşıyoruz ama büyümüyoruz. büyümek yetişkin olmak kolay değil sanırım. hatta bence çocuk kalmak çok iyi çok tatlı ama çok doğru değil :)

    ayrıca, nasılsın, ne durumdasın ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep geldiğin okuduğun için sağol. En son nasıl biliyosan yaşamım hala öyle.. ama garip bir şekilde ruhen iyi hissediyorum.

      Sil
  2. Bir cocuk bir buyuk..bazen kucukler bize cok sey ogretir bazen bizler cocuk kaliriz..senden bir hikayemi?..sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lezzetim sağol canim. Evet aksini yazıda belirtmediğim sürece bütün yazı ve şiirler benim. Buda onlardan biri :)))

      Sil
  3. her acıda sıgınırız cocuklugumuza beden olarak buyusekte ruhumuz buyumez olgunlaşır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle.. ben her umutsuzluğumda geçmişe kaçıp gitmek istiyorum.. sanırım bu yazımda kendimle yüzleştim.

      Sil
  4. Hayatimizin akışı yetiskinligin sorumluluklariyla sekilleniyor. Her ne kadar çocuk kalmak istesek de hayatın kurallari cok sert tokezliyoruz ve bir daha bir daha kendimizi yenilerken ilk masumiyetimizi hep özlüyoruz..m

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Benim o tökezlediğim ve dipte olduğum anlarda özellikle özlemim bazen o kadar ağır oluyor ki canım iki kat yanmaya başlıyor.
      Bu yüzden bu telkini aslında kendime verdim :)

      Sil
  5. Bilmiyorum Nursalkımım, büyümek çok sancılı ama hep çocuk kalabilmekte mümkün değil. Geçmiş, küçüklüğüm benim için kaçıp saklanılacak bir yer değil. Her anı doyasıya yaşamak isteyen biriyim, o yılları yaşadım ve bitti. Şimdiyi yaşamak en güzeli şu an da olmak. Dün ve Yarın yok benim için...
    Yazdıkların çok etkiliyor beni belki de yaşandığı içindir kimbilir.
    İyi bayramlar canım benim ve arayıp sorduğun için teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım ruhlarımız aynı telden olduğu için sanırım etkileşime giriyoruz bir birimizin yazdıklarıyla ;)
      Seninde bayramın musmutlu ve kutlu olsun. Hem geçmiş hem gelecek tüm bayramların ;)

      Sil
  6. son yazımı gördün müüüü :)

    YanıtlaSil
  7. Biraz geç geldim bloguna farkındayım. :)
    Ne güzel yazıydı öyle. Hep çocuk kalmak isterim. Büyünce dertler, tasalar hiç bitmiyor. Olağanca şeyin farkına varıyorsun. Yoruluyorsun, çok yoruluyorsun.

    YanıtlaSil
  8. vay canına , çocukluk ve büyümek , birini özlemle anarken diğerinde hep buruk durmak gibi.Dokunan yazıymış , emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
  9. ufff ya,sen ne yaptın,titredi içim
    ne desem bilemedim,yüreğime dokundun,
    çok yaşa
    şahane bi yazı

    YanıtlaSil
  10. Kimi büyük olmak ister, kimi küçük kalmak..Ben büyüyüp kırgınlıklarımdan kurtulmayı ne çok istemiştim. İyi ki büyüdüm..

    YanıtlaSil