1 Şubat 2012 Çarşamba

Son Sigara // Bölüm 2



Bora ne olduğunu bir müddet anlayamadı, ne yapacağını şaşırdı. Kollarına yığılan genç kızı yere düşürmekten son anda kıvrak bir hareketle kucağına alarak kurtuldu. Bora'nın aklı bulandı, bir müddet öylece ne yapması gerektiğini kestiremeden bekledi.
Deniz'in bu ansız bayılması onu fena halde panikletmişti.
Bir iki dakika ne yapacağını bilmeden Deniz'in solgun yüzüne bakarak geçtikten sonra nihayet aklına Deniz'in nabzını ve nefesini kontrol etmek gelmişti.
Kucağına aldığı genç kızla birlikte durakta bulunan banka oturduktan sonra Denizin başını kucağına koydu, önce bileğini tutup nabzını kontrol etti.
Çok şükür ki nabzı zayıfta olsa hala hissediliyordu, önce derin bir nefes aldı Bora.
Daha sonra eğilip, Deniz'in ne sıklıkla nefes aldığını kontrol etmek için yüzünü kızın yüzüne doğru yaklaştırdı.
Genç kızın ılık nefesini dudaklarında hissedince içi rahatladı ve panik halini atlattı. Derin bir ohh çektikten sonra yakından Deniz'in yüzünü incelemeye başladı..
Yüz hatları yumuşacık ve narindi.. Teni bembeyaz ve incecikti.. Alnında ki ve boyun kısmında ki damarlar ilk bakışta anlaşılıyordu. Kaşları ve kirpikleri saçlarıından biraz daha koyu renkteydi. Kirpikleri normalden biraz daha uzun ve geriye kıvrılmıştı. Burnunun üzerinde bir kaç adet sadece yakından bakınca anlaşılan çil izleri vardı.
Teni solgun görünüyordu, yanakları hafif hafif pebleşmişti ve ateşi vardı. Belli ki epeydir ıslak elbiseleriyle dolaşıyordu.
Bora bir an duraksadı derin bir nefesi içine çekti yavaşça, ciğerleri Deniz'in kokusuyla doldu, kızın kokusu tarifsizdi.. Bora o kadar etkilenmişti ki bir türlü kendini geri çekemiyordu. Aklına mis çiçeklerini getiriyordu Deniz'in kokusu, etrafında leylaklar açmış olan ve bir rüzgârın çalıp getirdiği limon çiçeğinin kokusuyla karışan mis çiçekleri, hafif ama insana kendisi gibi narin bir silüeti anımsatan bir koku...
Bora Deniz'in yüzüne uzun uzun baktı.. Aralarında bir karışlık mesafe ya vardı ya yoktu.. Deniz öylesine sere serpe yatıyordu kucağında, Bir eli Bora'nın avuçlarında diğeri ise yanına doğru rasgele bankın üzerinde.  Savunmasızdı ve belli ki çaresiz.. Ne yapacaktı şimdi, yağmur deli gibi yağmaya devam ediyordu, güneşte neredeyse batmıştı. Etraf ne karanlık, ne aydınlıktı.
Bu düşünceler içinde ne yapacağını bilmez bir şekilde Deniz'in yüzüne tekrar ve uzunca baktı. Öylesine güzeldi ki bir ömür o durakta öylece durup onu izleyebileceğini geçirdi aklından. Sanki dünya durmuş, zaman kavramı yok olmuştu. Bu esrarengiz kız şimdi tüm aklına hükmetmeye başlamıştı, Bora bu düşüncelerle savaşırken beyninde, farkında olmadan biraz daha eğilerek Deniz'le aralarında ki mesafeyi tamamen kapattı ve kucağında savunmasızca yatan kızın burnuna usulca bir öpücük kondurdu. Sonra sıkıca sarıldı.
aniden ve sertçe kendini geri çekti, ne yapıyorum ben diye geçirdi aklından. kendine gel diye telkinde bulundu karışan aklına.
Onu durakta öylece bırakamazdı, belki hastaneye götürmeliydi belki başka bir yere, uzunca düşündükten sonra şimdilik evine götürmeye karar verdi.
Yerde duran küçük ve hafif valizi bir eline aldıktan sonra bankta dizlerine doğru yatan kızı kolayca kucağına alıp,  ayağa kalktı.
Biraz bekledikten sonra güneş tamamen batmış ve sokak lambaları bir bir yanmaya başlamıştı. Yağmur yüzünden yoldan tek tük geçen arabalardan başika etrafta kimseler yoktu.
Nihayet yağmur hafifledi ve yolun karşısından yavaşça gelmekte olan bir taksi gördü Bora.  Valizi aldığı elini hafifçe kaldırarak taksiye durmasını işaret etti.
Taksi yanlarına gelip durdu ve taksici hızlıca çıkarak Bora ve Deniz'in arabaya binmesi için kapıyı açarak onlara yardım etti.
Deniz yol boyunca kıpırdamadan baygın bir şekilde yattı. Yaklaşık 15-20 dakika sonra Bora'nın denize nazır olan pekte mütevazi olmayan evine geldiler. Deniz hala baygındı.
Bora Deniz'i kendi yatağına yatırarak ne yapması gerektiğini düşünmeden önce elini yüzünü yıkamaya karar verdi. banyoya gidip elini yüzünü defalarca yıkadıktan sonra tekrar yatak odasına geldi. Deniz'i kontrol etti. Kızın elbiseleri ıslaktı ve ateşide iyice yükselmişti. Islak elbiselerle yatarsa sabaha zatüre olacağı kesindi.
Vüzudu eve geldiklerinden beri titriyordu. Elbiseleri çıkarması gerekiyordu ama acaba Deniz bu durumu nasıl karşılardı.
Bora ne yapacağını bilmez bir şekilde dolaptan kendi giyeceği eşofmanları aldı ve başka bir odaya giderek önce kendi üstünü değişti. Bu sayede düşünmek için biraz daha zamanı olmuştu ama Deniz'in yanına döndüğünde hala ne yapması gerekltiğine karar verememişti.
Elbiseleri çıkarmak ile çıkarmamak arasında iyice sıkışan Bora sonunda bunu yapmasının en doğru şey olduğuna karar verdi. Zaten kötü bir niyeti yoktu Deniz'in bunu anlayışla karşılayacağından emindi.
Deniz'e bakmamaya gayret ederek elbiselerini çabucak çıkardı ve kendine ait olan eşofmanlardan kendince en küçük olanını bir çırpıda Deniz'e giydirdi. Sırıksıklam olan saçlarını da bir havlu yardımıyla kuruladı.
En nihayetinde Deniz kuru elbiseler ve kuru saçlarla kendi yatağında yatmaktaydı. Bora ara sıra, ateşi iyice yükselen genç kızın alnına bir bez parçasını ıslatarak koydu. Bir iki saat öylece yatan Deniz'in ateşi düşmeye başlamış ve titremesi kesilmişti. Şimdi baygın değildi ama derin derin uyuyordu.
Bora Deniz'in ateşinin düşmesiyle iyice rahatladı ve kendine bir kahve yapmak için mutfağa gitti. Mutfak masası denize kuş bakışı olan pencerenin karşısındaydı. Bora masaya yaklaştı ve pencereyi araladı hafif ve ılık şekilde esen rüzgârın karşısına geçip oturdu. Kahvesinden bir yudum aldı ve yağmurun da etkisiyle iyice artan toprak ve çam kokusunu içine çekti.
Bu gün boyunca olanları düşündü, Deniz'le karşılaşmaları çok garip olmuştu ama aklını kurcalayn kızın masum ve üzgün haliydi.
Durağın bir köşesine sinmiş o genç kızın hayali tekrar gözünün önüne geldi, gözleri ağlamaktan kızarmıştı, öylesine yalnız görünüyordu ki ona sarılmak isteyen Bora'ya hiç karşı koymamıştı sanki iyi yada kötü gözetmeksizin birilerinin ona sarılmasına ihtiyacı vardı. Bu düşünceler içinde Deniz'in güzelliğini ve kokusunuda düşünmeden edemedi Bora.
Neden durakta yalnız olduğunu, neden ağladığını ve onu merak eden birilerinin olup olmadığını düşündü sonra.  Acaba onu arayan birileri var mıydı belki de Deniz'i alıp evine getirerek ona kötülük yapmıştı. Bir an bu düşünceyle irkildi ve kızı uyandırıp ailesini öğrenmeye ve onları aramaya karar verdi. Gelip almalarını isteyecekti. Birden bu düşünce içini burktu Bora'nın, bir yanı Deniz ve ailesi ile ilgili meraklarla boğuşurken bir yanı ailesinin gelip onu alma ihtimaline karşı Deniz hiç gitmesin istiyordu. Kendine böyle düşündüğü için kızdı ve doğruca yatak odasına gitti.
Deniz hala mışıl mışıl uyuyordu, dudaklarını Deniz'in alnına koydu ve ateşini kontrol etti, annesi hep böyle yapardı. Deniz'in ateşi düşmüştü, işte bu iyiye işaretti. Sarsmadan yatağa Deniz'in kenarına oturdu, hafifçe yanağına dokundu.
-"Deniz..!" diye seslendi kısık bir sesle..
Deniz daha ilk seslenişte hafifçe gözlerini araladı, önce etrafına bakındı, sonra Bora'nın yüzüne. Bora kızın irkilmesini hatta çığlık atmasını bile bekliyordu ama Deniz sadece gülümsedi.
Bora hiç bir şey demeden Deniz;
-"Teşekkür ederim.." dedi kısık ve bitkin bir sesle..
-"Sığınacak bir yerim yoktu, bu akşam burada kalabilir miyim? söz yarın seni rahatsız etmeden giderim." diye konuşmaya devam etti kendini zorlayarak, bitkin ve halsiz olduğu her halinden belliydi.
Bora iyice meraklanmaya başlamıştı,
-"Peki ya ailen.." sözünü tamamlayamadan kız ellerini Bora'nın dudaklarına götürdü parmaklarıyla Bora'nın sözünü tamamlamasına izin vermeden kendi konuştu.
-"Merak etme hiç kimsem yok, başını belaya sokmam.."  dedi yine kısık bir sesle.. Yüzünden ne kadar acı çektiği anlaşılıyordu, Deniz kendini kaldırarak yatakta oturmaya çalıştı. O anda kısık bir sesle acı bir çığlık koyverdi. Bora bir an endişelendi, kendi canı yanmış gibi yüzü buruştu.
-"Ne.. ne oldu?" diye sordu telaşlı bir sesle.
Deniz başını kaldırdı ve Bora'nın gözlerine baktı. Öylesine şaşkındı ki Bora bir anlam veremedi. Kız; 
-"Görmedin mi?" diye sordu şaşkın şaşkın ve konuşmaya devam etti..
-"Üstümü değiştirmişsin, görmüş olman lazımdı.." diye kekeledi.
Bora başını görmedim anlamında sağa sola salladı.
Deniz'in gözleri nemlendi yine.. Bora ne olduğunu anlayamıyordu. Birşey görmesi mi gerekiyordu? Gözden kaçırdığı ne vardı acaba? Daha da telaşlandı.
Yine sordu;
-"Neyi görmüş olmam lazımdı!?"
Bora'nın bu şaşkın ve endişeli halini gören Deniz hiç bir şey söylemeden usulca üstüne giydirilen eşofmanın bel kısmını yukarıya kaldırdı..
Bora gözlerine inanamadı Deniz'in vücudunda büyük ve kötü durumda bir sürü çürük vardı. Onu giydirirken bakmamak için o kadar çaba harcamıştı ki hiç farketmemişti bile..
Bora'nın yüzünde ki ifadeden Bora'nın kendine bakmadığını anlayan Deniz'in gözlerinden yine damlalar sızmaya başladı..
Daha önce hiç böyle bir erkekle karşılaşmamıştı...
...
(Devam Edecek)




Nursalkımın..

4 yorum:

  1. Bora ve Deniz... Bu öykünün son bölümününü okuyamamıştım. Sanırım beklemekten başka çarem yok:) Günümüzde Bora karakterinde insanlar hala var mı? Kaleminizi kutlarım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. hadii kaldığımız yere gelsin artık..:)

    YanıtlaSil
  3. bende kaldığımız yere gelmesini bekliyorum:))))

    YanıtlaSil
  4. Hızlı akan bir hikaye , Bora çok iyi birine benziyor tabi şimdilik,ileride ne olur bilinmez.
    Bazı insanlar doğuştan iyidir.

    YanıtlaSil