2 Şubat 2012 Perşembe

Son Sigara // Bölüm 5




Bora, Deniz'in yüzünde ki ifadeyi görünce şaşırdı. Deniz'in rengi bir anda küle dönmüştü. Bora yine hasta olduğunu sandı, telaşlı bir şekilde;
-"Deniz., neyin var? İyi görünmüyorsun. Bir şey mi oldu?" diye sordu.
Boranın ağzından çıkan "ev" kelimesiyle Deniz öylesine derinden sarsılmıtış ki.. Halbu ki ömrü boyunca bir evi olmamıştı ve bu duruma alışkındı ama vücudunun şimdi neden böyle tepki verdiğini anlayamıyordu. Bora ile geçirdikleri bir gün de öyle huzurlu ve mutlu olmuştu ki sanki Bora'yı evi gibi benimsemişti.
Deniz içinden fışkıran hüznü bastırmaya çalıştı, hayır bu sefer ağlamamalıydı. Artık ağlamak istemiyordu, Bora ile tanıştıklarından beri zaten yeterince ağlamıştı ve artık bu durumun sıktığını düşünüyordu. Sürekli ağlayan, duygu sömürüsü yapan bir kız gibi görünmekten öylesine korkuyordu ki.. Kendini toparlamaya ve akmak için gözlerini acıtan yaşları kovmaya çalıştı. Daha sonra Bora'yı daha fazla telaşlandırmamak için başını yerden kaldırmadan cevap verdi;
-"Bir şey yok, sanırım birden ayağa kalkınca biraz başım döndü." diye yalan söyledi.
Yalan söylediği için üzgündü ama gerçekleri nasıl anlatabilirdi ki? Ne diyecekti başka? Benim evim yok mu diyecekti? Zaten yeterince yük olmuş ve rahatsızlık vermişti Bora'ya, şimdi bir de evi olmadığını, bu kapıdan çıkınca gidecek bir yeri, harcayacak tek kuruş parası olmadığını nasıl söyleyecekti..
Son parasıyla sabah alış veriş yapmış ve Bora'ya güzel bir masa hazırlamak için son kuruşuna kadar hartcamıştı. Parasız kalmaya alışıktı zaten, kendisine bunca iyiliği yapan bu adama güzel bir şeyler yapmalıyım diye düşünmüş ve elinden gelenin en iyisini yapmak için cebinde kalan son parasını da harcamış ve muhteşem bir masa hazırlamıştı.. 
Tabi bunların hiç birini Bora'ya söyleyemezdi..
Bora, Deniz'in yüzünde ki ifadeden Denin'in bir derdi olduğunu anladı ve aklına parası olmayabileceği geldi. Her ne kadar para vermeyi düşünse de Deniz'in yanlış anlamasından korkarak bu fikirden vaz geçmişti.
Bora aklına gelen bu can sıkıcı meseleyi nasıl hallebileceğini düşünürken birden aklına gelen bir fikirle tebessüm etti. Evet iyi fikir diye düşünerek Deniz'e dönüp
-"Seni gideceğin yere ben bırakacağım, hem zaten ben de dışarı çıkacaktım, gideceğin yere sağ salim ulaştığını görünce böylelikle içim de rahat eder. Baştan söyleyeyim İtiraz istemiyorum!" diyerek kıvrak bir hareketle Deniz'in elinde ki valize uzanarak aldı.
Bora'nın bu teklifiyle Deniz, gözyaşlarını bastırmakta daha da zorlanır bir hale geldi, nereye gideceğini  daha kendisi de bilmiyordu, gözlerini Bora'nın gözlerinden kaçırarak itiraz etmek için ağzını açtı;
-"Ama.." lafını tamamlayamadan aynı anda Bora Deniz'e sus işareti yaparak Deniz'in tüm itirazını daha başlamadan bastırdı..
Deniz nereye gideceğini bile bilmeden çaresiz susup kabul etti. İtiraz etse bile işe yaramayacağını anlamıştı.
-"Çok iyisin.." dedi Bora'nın duymayacağı kadar sessiz bir şekilde..
Konu kapandı ve içi rahatlayan Bora dışarı çıkmadan üstünü değiştirmek için izin isteyip odasına gitti. Deniz bir yandan valizinden çıkardığı ceketini üstüne giyerken bir yandan da bir insan nasıl bu kadar iyi olabilir diye düşündü. Derin bir nefes alıp verdi ve "Sana sahip olacak insan bu dünyada ki en şanslı kişi olmalı "diye geçirdi içinden. Tekrar onu ilk gördüğü günü anımsadı, Bora'dan ayrılmak fikri içini acıtıyordu "keşke arkadaşlarının biri olsaydım, böylece bir ömür arkadaş olarak bile olsa seni görebilirdim" diye düşündü.
İçinde ki duygu tarifsizdi, Deniz, ne olduğunu anlayamıyordu. Hem Bora'dan bir an önce uzaklaşmak istiyor hem de uzaklaşma fikriyle midesi kasılıyor, nefessiz kalacak gibi oluyordu.. Birlikte sadece saatler geçirmişlerdi ama geçirdikleri her dakika bile ömrüme bedel diye düşünmekten kendini alamıyordu Deniz.
-"Keşke gitme dese, hep onunla kalsam, hep onun omuzunda uyuyabilsem.." elinde olmadan bir fısıltı şeklinde Deniz'in ağzından dökülüvermişti cümleler...
Çelişki içinde saçmalıyorum diye kendi kendini azarladı Deniz, gitmeliyim.. Bu düşünceleri aklımdan çıkarmalıyım.. Onun için sadece basit bir misafirim. Kendisiyle kavga etmeye başlamıştı bile.. Ne galibi ne mağlubu olmayan bir kavga, sonunda yorgun düşüp..
-"Off.." dedi, Deniz bir yandan buradan nasıl ayrılacağını düşünüyordu, bir yandan da nereye gideceğini ve kalacak bir yer, çalışacak bir iş bulması gerektiğini..
..
Bora üstünü olabildiğince yavaş değiştirdi. Yanında olmasa bile Deniz'in evinde olduğunu bilmek bile güzel geliyordu ona.. Gitmesini istemiyordu, ama yapabileceği bir şey yoktu. Sonuçta Deniz'in buraya gelmeden önce bir hayatı vardı ve hayatına devam etmek isteyecekti. Artık odadan çıkması gerekiyordu, ha bir saat önce ha bir saat sonra.. Bu ayrılık mutlaka olacaktı. Kızı bekletmenin ve düşüncesizce davranmanın bir anlamı yoktu. Bu düşünceyle montunu giyip fermuarını çekti ve odadan çıkıp onu mutfakta bekleyen Deniz'in yanına gitti. Deniz hazırlanmış onu bekliyordu. Bora yerde duran valizini alarak kapıya doğru yöneldi.. Hiç gülecek hali yoktu ama yine de belli etmemeye çalışarak tebessüm etti ve arkasından gelen Deniz'e dönüp;
-"Misafirliğin ve özellikle lezzetli kekin için çok teşekkür ederim, Bu güne kadar yediğim en güzel kekti.." dedi.. İşte bunda ciddiydi ömründe yediği en güzel kekti gerçekten.
Bora'nın bu içtenliğine nasıl karşılık vereceğini bilmeyen Deniz de tebessüm etti ve
-"Teşekkür ederim, beğendiğine sevindim. Senin benim için yaptıklarının yanında inan önemi yok." Dedi ve Bora'yı takip ederek birlikte evden çıkıp otoparka indiler
Otopark girişine geldiklerinde Bora, Deniz'e beklemesini söyleyerek yanından ayrıldı. Biraz sonra spor bir arabayla Deniz'in yanına gelip durdu ve arabadan inip Deniz'in valizini arka koltuğa koydu. Daha sonra da Deniz'e kapıyı açarak binmesini bekledikten sonra kapıyı nazikçe kapayarak arabaya döndü. Deniz Bora'yı gizli gizli izlemeye devam ediyordu, geçen her dakika içini korku sarmıştı. Nereye gideceğini bilmiyordu, hemen bir yer düşünmem gerek diye geçirdi aklından. Bu sırada Bora şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı, otoparkın kapısı ağır ağır açılırken Bora Deniz'e dönüp;
-"Evet hanım efendi, nereye gidiyoruz.?" diye sordu buruk bir sesle..
Deniz panikledi ama bir şey belli etmemeye çalışarak;
-"Şey, dün beni aldığın durağa götürmen yeterli, lütfen sana daha fazla zahmet vermek istemiyorum." dedi neredeyse ağlayacak bir sesle..
Bora Deniz de tuhaf bir şeyler olduğunu sezdi ama ne olduğunu çözemedi. Söylemek istese söylerdi diye sormanın anlamsız olduğunu düşündü.
-"Lütfen Deniz, bana zahmet vermeyeceksin, seni sağ salim evine bırakmak istiyorum.." diye ısrarlı bir şekilde isteğini yineledi Bora.
Deniz ne diyeceğini şaşırmıştı, kendi kendine "düşün, düşün, düşün.." diye fısıldarken aklına Bora'yı ilk defa gördüğü kafe geldi ve yaptığını doğrumu yanlışmı olduğunu düşünmeden hemen konuşmaya başladı..
-"Şey dün karşılaştığımız durağın ilerisinde Okyanus kafe var, ben orada çalışıyorum beni oraya bırakabilirsin.." dedi, ama çoktan pişman olmuştu.
Bora tamam anlamında başını salladıktan sonra açılan otopark kapısından çıkarak her zaman gittiği "Okyanus" kafenin yoluna girdi.
Bora, biraz ilerledikten sonra çok önemli bir şeyi unutup hatırlamış gibi irkildi ve frene basıp arabayı sağa çekti ..
-"Aaa, sen gerçekten okyanus kafe de mi çalışıyorsun?" diye sordu.
Deniz, artık çalışmıyordu ve yalan söylediği için biraz buruk, biraz mahçup bir edayla sadece -"evet" dedi..
Deniz'in evet cevabını duyan Bora arabayı tekrar hareket ettirip yola devam etti. Aynı anda heyecanlı bir şekilde kendisininde arkadaşlarıyla sık sık oraya gittiğini ve o kafeyi gerçekten çok sevdiğini anlattı..
Deniz bunu zaten biliyordu ama daha fazla yalan söylememek ve içini acıtan bu konuyu kapatmak için
-"Ya öyle mi? Ben yeni başladım, Seni daha önce hiç görmemiştim" dedi gayet net, konuşmak istemediğini anlatan bir sesle..
-"Evet muhtemelen yenisin, daha önce orada olsaydın seni mutlaka görürdüm, gözden kaçırmam mümkün değil." diyerek sustu Bora, Deniz'in konuşmak istemediğini anlamıştı..
Bir müddet hiç konuşmadan ilerlediler, merakına yenilip sessizliği ilk bozan yine Bora oldu.
-"Deniz, sana bir şey sormak istiyorum..." dedi çekingen bir sesle..
Deniz umarım yine yalan söylemek zorunda olduğum bir şey sormaz diye geçirdi içinden ve
-"Buyur.." diye cevap verdi. Sesinin tonu hissizdi.. Bora bir an tereddüt ettikten sonra devam etti...
-"Şey dün seninle durakta karşılaştığımızda ağlıyordun, mahsuru yoksa sebebini sorabilir miyim?" diyerek üzgün ve soran bir ifadeyle Deniz'in yüzüne baktı..
Deniz bu soruyu beklemiyordu, ağlama sebebi aklına gelince damarlarında ki kanın çekildiğini hissetti, yanaklarına ateş bastı ve kızarmaya başladı.. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. Yüzünü görmemesi için başını Bora'dan cam tarafına çevirdi ve sakin olmaya çalışarak..
-"Çok önemli bir sebebi yoktu. Önemli değil yani.." biraz kekelereyek konuşmuştu ama sesi yine konuşmak istemediğini açıkça belli ediyordu.
Bora böyle bir tepkiyle karşılaşacağını düşünmemişti.. Aralarında onca yaşanandan sonra bir bağ oluştuğunu sanmıştı, en azından dost olduklarını düşünüyordu ama demek ki Deniz, Bora gibi her hangi bir yakınlık hissetmemişti şimdiye kadar, naziklik olsun diye iyi davranmıştı. Ama Bora'nın anladığı üzere artık daha fazla konuşmak istemiyordu. Bora kendine kızdı ve..
-"Üzgünüm, özeline karışmaya hakkım yok!" dedi sert bir şekilde ve susarak yoluna devam etti.
...
En son konuşmalarından sonra yol boyu hiç konuşmadılar. Deniz sürekli dışarıyı izledi. Biraz sonra nihayet yol bitmiş ve Bora arabayı kafenin karşısında ki otoparka parketmişti. Henüz Deniz kapıyı açmak için kapı koluna uzanırken Bora;
-"İstersen içeri kadar seninle gelebilirim." dedi. Sesi yine biraz soğuktu.. Deniz'in onunla konuşmak istemeyişine epey içerlemişti.
Deniz, Boranın kırıldığını anlamış ve kendine kızmıştı. Ama çaresizdi, onu daha fazla sıkmak ve kendisine acındırmak istemiyordu. Daha fazla soru sormaması için sert davranması gerekmişti. Ama şimdi ayrılıyordu ve Bora'nın onu böyle hatırlamasını istemiyordu bu yüzden tebessüm ederek içten bir sesle;
-"Buraya kadar getirmen bile büyük incelikti, lütfen sana daha fazla borçlu hissetmek istemiyorum.  Yaptığın her şey için çok ama çok teşekkür ederim. Umarım belki bir gün yine karşılaşırız. " dedi ve elini Bora'ya uzattı. Bora Deniz'in sesinde ki sıcaklığa bir anlam veremedi. Az önce kendini azarlayarak susturan kız sanki Deniz değildi. Kafası iyice karışmış ama bakışları yumuşamıştı. Kendisine uzatılan eli sıkarken;
-"Rica ederim, umarım" diye karşılık verdi.
Deniz arabadan indi ve Bora arabayı çalıştırıp oradan ayrılana kadar bekledi. Bora iyice uzaklaştıktan sonra tek başına kalmıştı. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu, bu kafenin yakınlarında olmak bile titremesi için yetiyordu. Biran önce buradan gitmeliyim diye geçirdi içinden.. Valizini eline aldı ve çabucak arkasına dönüp ilerlemeye başladı..
-"Deniz..!"
Arkasından gelen bu sesle Deniz olduğu yere çivilenmiş gibi çakılıp kaldı. Bu ses yüreğinin ağzına gelmesi için yetmişti..
....

(Devam Edecek)

Not: Arkadaşlar yazım hatalarım olabilir. Zamanım çok az bu yüzden yazdıklarımı okuyup düzeltme fırsatı bulamadan yazdığım gibi yayımlıyorum..


Nursalkımın..

6 yorum:

  1. Yanılmıyorsam blogcuda en son bu bölümü yayımlamıştınız.Tam en heyecanlı yerde kaldı. En kısa zamanda yeni bölümü bekliyorum. Kalemin daim olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet en son bu bölümdü :) İşlerimin biraz hafiflemesini bekliyorum. En kısa zamanda yeni bölümü yazacağım.

      Sil
  2. çok güzel yazıyorsun nursalkımı emeğine yüreğine ellerine sağlık :))

    YanıtlaSil
  3. yüreğine sağlık, çok güzel yazıyosun:))

    YanıtlaSil