12 Kasım 2012 Pazartesi

SON SİGARA..! (9.Bölüm / Hikaye)



Günün gecesi sabaha erdiğinde Bora, şiddetli bir baş ağrısıyla uyandı.
Her zaman ki gibi etraf muntazam bir düzen içinde toparlanmış, perdeler açılmış ve cam yarı aralanarak oda havalandırılmıştı. Pencereden yansıyan güneş ışıkları, hafif bir esintiyle dalgalanan tülün desenlerinin yansıması eşliğinde Bora'nın yüzüne çarpıyordu.

Bora, kendine yabancı olmayan bu manzaraya gözlerini açtıktan sonra başını acı içinde ovuşturup yattığı yerden doğrulmaya çalıştı. Hareket ettiği anda dönmeye başlayan başıyla zorla yatağında doğruldu ve kendini yatağın başlık kısmına doğru çekerek oturdu. Düşünmeye çalıştı, önce gördüğü çok güzel bir rüyadan uyandığı için kızdı kendine. Bari hayat ona bu kadarını çok görmeseydi! Deniz'i sadece rüyalarında sevmesine izin verseydi. Ne güzel bir rüya görmüştü, Deniz ona defalarca onu sevdiğini söylemiş ve onun olmuştu. Ama uyanmış ve o tatlı rüyanın da sonuna gelmişti işte.

İçini yine tarifsiz bir acı kapladı. Yüzünü avuçları arasına aldığında kendisinde farklı bir şeyler olduğunu hissetti, elinde ki sargıyı fark ettiğinde düşündü ama hatırlayamadı işte o anda beyin localarında eksik bir zaman dilimi olduğunu anladı. Dün ne olduğuna dair hiç bir şey hatırlayamıyordu.

Eve nasıl gelmişti, yatağına nasıl gitmişti, eli nasıl sarılmıştı bunlara dair hafızasında zifiri karanlık eşliğinde silik izler yankılanıyor ama tamamına dair bütün bir resim oluşmuyordu. Yani dün akşamdan sonra olanlar hakkında hiç bir fikri yoktu.

Gözlerinin önüne çekilen perdenin arkasında hayal meyal kapıya gelişini, Deniz'in elini pansuman edişini anımsıyor ama bir türlü gerisini getiremiyordu. Zaten rüyası da elinin pansuman edilmesiyle başlıyordu. Demek ki o ara uyuya kalmışım diye düşündü. İnşaALLAH Deniz'e çok yük olmamış ve yanlış bir şey söylememişimdir dedi kendi kendine.

Sonra yüreğine müthiş bir tedirginlik oku saplandı, dün içkileri alırken sarhoş olma gayesini anımsadı. Her şeyi anlatmayı kafasına koymuştu.

-"Ya sarhoşken saçma sapan şeyler söylediysem, ALLAH'ım hatırlayamıyorum. Offf..." diye söylendi kendi kendine.

-"Deniz.. Dün neler oldu? Sana nasıl soracağım bunu.. Umarım yanlış şeyler söyleyip canını sıkmamışımdır." diye kendi kendine söylenmeye devam etti.

İçeriden hiç ses gelmiyordu, etrafın bu kadar sessiz olması içine bir korku düşürdü.

-"Ya dün Deniz'i korkuttuysam, ya gittiyse." diye fısıldadı.

Birden yatağından doğruldu, elini yüzünü bile yıkamadan ani bir refleksle kendini her gün Deniz'i bulduğu ve bu günde bulmayı umut ettiği mutfağa attı..

...

-"Deniz!" diye bağırdı Bora!

Etrafa bakındı ama Deniz hiç bir yerde yoktu. Sırasıyla evin bütün odalarını aradı. Banyoya, salona hatta balkona baktı ama hiç bir yerde yoktu.

Deniz'i bulamayınca çılgına döndü, ne yapacağını bilmez bir şekilde kendini tekrar balkona attığında masanın hazırlanmış olduğunu fark etti.

-"Bu kadar iyi olamazsın!" gözlerinden akan yaşlara engel olamadan söylemişti bu sözleri Bora. Kendini sandalyeye zar zor attığında gitmişsin ama giderken yine düşünüp masayı hazırlamışsın dedi içinden.

Ağrıyan başını, acıyan elini bile unutmuştu, şimdi sadece sızlayan yüreğini ovalıyor ve Deniz'i kaybettiği için ağlıyordu..

...

Deniz, kendinden geçmiş düşünceler içinde sokakta yürürken bundan sonra ne olacağını kestiremiyordu. Gece olanlardan sonra Bora ile hayatlarına nasıl devam edeceklerini bilmiyordu. Tek düşündüğü şey Bora'nın bu olaya nasıl tepki vereceğiydi. Belki de Bora, onu ucuz bir kadın zannedecekti. Ama öyle olmadığını ve Deniz'e ilk ve tek sahip olan kişinin kendisi olduğunu anlamıştı gece.. Ama o kadar sarhoştu ki.. Bu ayrıntıyı hatırlayacak mıydı?

Nefes nefese kalmıştı Deniz, mecali tükenmiş ve eve nasıl gideceğini bilmiyordu. Ama bununla yüzleşmek zorunda olduğunu biliyordu, hayat sanki omuzlarına binmiş, dünyanın tüm kederi onun yüreğine yüklenmişti.

-"Ya Bora'yı kaybedersem." diye kekeleyerek tekrarladı kendi kendine..

-"Bütün gece ona defalarca onu sevdiğimi söyledim, ama o bana kardeşimsin demişti. Off ALLAH'ım ben ne yapacağım." diye kendi kendine söylenirken dolan gözlerine zoraki hükmediyordu. Utanmasa ellerinde ki paketleri atacak ve sokağın ortasında hüngür hüngür ağlayacaktı. Alışverişi çoktan bitirmiş ve evin kapısına gelmişti ama bir türlü yukarıya çıkmaya cesaret edemiyordu.

Kalan gücünü son bir hamlede toparlayıp apartmanın girişinden adımını attı ve asansöre binerek doğruca Bora'nın evinin olduğu kata çıktı.

Kapıya geldiğinde çantasından anahtarı almak için elini uzattığında arandı ama sonra evin anahtarı unuttuğunu fark etti.

-"Off bir de bu eksikti!" diye söylenerek kızdı kendine ve zile bastı.

...

Üst üste çalıp duran zilin sesiyle zoraki kendine gelebilmişti Bora, kapı çalıyordu ama hiç bir şey umurunda değildi. Zili çalan kişi nasıl olsa bir müddet bekledikten sonra gidecekti. Ama düşündüğü gibi olmadı zil ısrarla çalmaya devam ediyordu. Bora, gözlerinde ki yaşları silerek kapıyı açmak için hole gitti. Hiç bir şey söylemeden sertçe kapıyı açtığında içinde ki sevince engel olamadı.

Deniz ellerinde paketlerle karşısında duruyordu, çocuk gibi gülümsedi.  Kısa bir müddet sanki kaybettiği bir şeyi bulmuşçasına gülerek yüzüne baktı. Ve neden sonra hiç bir şey söylemeden gözlerinin içine bakarak kızın ellerinden paketleri almak için uzandı.

...

Deniz karşısında üstünde eşofmanları, siyah uzun ve dalgalı saçları, beyaz teni, derin yeşilleri damar damar elaya çalan ama (Deniz'in uykudan olduğunu sandığı) kızarmış ve kendisinden 15-20 santim yukarıda ki  gözleriyle ışıl ışıl gülümseyen Bora'yı görünce aklında ki bütün soruları bertaraf etti.

En azından Bora, dün gece olanlar için ona kızmışa benzemiyordu.

Bu uzun sessizliği ilk bozan Bora oldu.
-"Gittin sandım Deniz, dün o kadar sarhoştum ki istemeden sana kötü bir şey söylemiş ve kalbini kırmış olmaktan çok korktum." dedi heyecanlı sesi ve gülen gözlerle Deniz'e bakarken.

Deniz ne diyeceğini şaşırmıştı, Bora'nın dün geceye dair hiç bir şey hatırlamadığını o an anladı. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi  işte onu bilmiyordu. Biraz olsun rahatlamıştı ama içimde sızlayan bir parçanın varlığını da inkar edememişti kendine.

Belli ki Bora'yı uzaktan sevmeye devam edecekti, daha kötüsü de olabilirdi dedi kendi kendine. Bora'nın hiç bir şey hatırlamadığından emin olmak için ;

-"Dün geceye dair hiç bir şey hatırlamıyorsun yani?" diye sordu.

Bora dudaklarını büzerek başını iki yana salladı

-"Ömrümde hiç sarhoş olmamıştım Deniz ve inan bana sanki dün akşamdan sonrasını beynimden kesip almışlar gibi hissediyorum. Eve nasıl geldiğimi, yatağa nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum" dedi. İçinde ki çığlık atma hissini zora ki bastırıyordu Bora.

Deniz, anladım anlamında başını salladı ve gülümsedi.

-"Anlıyorum, evet gerçekten çok sarhoştun ve doğrusu neden o kadar sarhoş olduğunu çok merak ettim. Ve merak etme beni kıracak ya da üzecek hiç bir şey yapmadın ve söylemedin, rahat ol. Ama sana bir konuda kızdım." Dedi.

Deniz olayların bu şekilde gelişmesinden dolayı rahatlamıştı ama yine de üzgün hissediyordu. Bora soran gözlerle kendisine bakarken;
-"Neden kızdın?" diye sordu. Yine amansız bir korku gelmiş ve yüreğini tırmalamaya başlamıştı. Yüzünde ki ifade solmuştu.

-"Kendine nasıl bu kadar zarar veriyorsun? Elin daha yeni iyileşti! Ve sen yine hiç düşünmeden elinin canına okumuşsun! " Dedi. Yumruğunu sıkmış, işaret parmağını uzatmış çocuk azarlar gibi Bora'ya doğru parmağını sallıyordu.

Bora yine derinden bir "Ohh" çekti ve

-"Oldu bir kere, evde bir hemşire olduğu için şanslıyım." dedi.

Deniz, hafif bir hareketle kızdığını ifade etmek için Bora'nın omzuna doğru vurarak güldü.

...

Kapıda ki ayak üstü sohbetten sonra Bora önde, Deniz arkada mutfağa gidip önce paketleri birlikte yerlerine yerleştirdiler. Daha sonra da balkona çıkıp kahvaltı masasına oturdular.

Deniz, Bora'nın neden o kadar çok içtiğini ve eline ne olduğunu çok merak ediyordu, sormak istiyor ama bunun doğru bir zaman olup olmadığından emin olamıyordu. En iyisi daha sonra sormak diye düşündü.

Bora ise Deniz'in eve geri gelmesinden mutlu ama yine ona açılamamış olmanın verdiği huzursuzlukla üzgündü. Bu günün de dünden hiç bir farkı yoktu. Deniz, onun için sadece güzel bir rüyaydı. Bu düşüncelerle yine iştahı kaçmıştı. Deniz'in de pek bir şey yemek istediği söylenemezdi.

İkisi de duygularını belli etmemeye çalışarak dün geceye dair başka hiç bir şey konuşmadan bir iki çatal atıştırıp, kahvaltılarını bitirdiler.

...

(Devam Edecek)

Nursalkımın..

7 yorum:

  1. valla laf olsun dıye yazmıyorum resmen beynımde canlanıyorlar sankı ben yaşıyorum sabırsızlıkla beklıyorum:))

    YanıtlaSil
  2. çok güzel devam ediyor...
    meraktayım :))

    yüreğine sağlık canım...

    YanıtlaSil
  3. Ama böyle olmamalıydı ki bu :)

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten mükemmel yazmışsın gerçekten yüreğine sağlık bende kaldığım yerden romanıma devamediyorum siteme beklerim senide :)

    YanıtlaSil
  5. Deniz keşke bunu yapmasaydı , Bora onu elde etti , bilmemki nasıl olacak artık!!

    YanıtlaSil
  6. borayı öldürmek istiyorummm...
    denizin hayatı boyunca anı olarak kalıcak o geceyi nasıl hatırlamaz :( böylemi olmalıydı
    yaaa ama :((((((((

    YanıtlaSil